25 Kasım 2008

deus ibi est*

Keyfim tam anlamıyla yerine gelmedi ama bi'şeylerin tam anlamıyla olmasını bekleyerek zaman geçirirsem nine olabilirim o yüzden su gibi akıp giden hayata adaptasyon çalışmalarının ilk adımı olarak en sevdiğim şeyden, yemekten bahsedeceğim ilk olarak. Bu hafta yine kursta harika şeyler yaptık. Bu arada 1buçuk ay oldu ben kursa başlayalı ve o kadar çok şey öğreniyorum ki galiba havalara girdim. Eve gelip de kursta öğrendiğim hiçbir şeyi doğru düzgün yapmamış olmama ve muhtemelen bana kursta (tabii ki dibimizde 2 tane harika şef varken) çok kolay görünen şeyleri evde yaparken çok zorlanacak olmama rağmen sanki gurme ya da yemek profesörüymüş gibi tuhaf haller geldi üzerime. Olsun, dokunmayın, evde ilk afilli denemede sönecek bir balonum ben. Sönmezsem ordinaryus sanacağım kendimi ama baştan söyleyeyim. Bu hafta mezgitli-mercimekli köfte yanında tartar sos, fransız usulü soğan çorbası, fırında antep fıstıklı- balsamik soslu kuzu sırtı ve tiramisu yapmayı öğrendim. Kuzu sırtını bir gün Catherine Deneuve'ü yemeğe alırsam ona yapmayı düşünüyorum, başka türlü kalkışmam biraz zor. En çok işime yarayacak şeyin tiramisu olduğunu düşünüyorum. Bildiğim diğer tiramisulardan farklı olarak ıslak kek kıvamında bir tabana sahip olmayan süper lezzetli hafif kremalı bu tiramisu benim en sevdiğim tatlılardan oluverdi, ki aslında favori tatlılarımdan değildir. Bu arada ben 2 yıl İtalyan Kültür'e gitmiş, bir yıl İtalya'da yaşamış (ve aslında hala İtalyancasına pek de güvenmeyen) biri olarak bu derste hiç aklıma gelmeyen bir şey öğrendim. Sınıf arkadaşlarımdan biri söyledi. Tiramisu İtalyanca "Beni yukarı çek." demek. Tira-mi-su. Ben bunu hiiiç düşünmemiştim. Yeni bir şey öğrenip mutlu oluyoruz efendim hepbirlike. Hepimizi yukarı çekmeye yetecek kadar da iyi bir tiramisu tarifim var artık zaten :))

Geçen haftasonu Deli Yengeç'e yemeğe gittik. Neredeyse 1 sene olmuştu gidişimizden beri. Şef Ayşe Hanım ayrılmış, bu da menüye biraz yansımış açıkçası. Balıkçıya giden herkesin sanırım birkaç tane de olsa meze beklentisi olur. Burada hiç meze yok; peynir ve bir iki çeşit ahtapottan başka beklentiniz olmasın. Yok efendim patlıcanmış, yoğurtlu bir şeylermiş filan yok. Söyleyebileceğim olumlu şeyler ise yengeçler mükemmel, ben çalan eski Türk pop müziği parçalarına bayılıyorum bunlar ayrı tabii. Mavi yengeçler için masaya gelen ameliyat setleri ile eğlenceli vakit geçirebilir, masadakilerle yeterince samimiyseniz, birbirinizin fındık kıracağına benzer aletlerlerle test edilen kabiliyetleriyle dalga geçebilirsiniz. Çünkü gerçekten parmaklarınızın her milimi yağa bulandığı zaman o aletlerlerle çok komik görüntüler oluşuyor ve etraftakileri yaralamamak mucizeye dönüşüyor. Bir de burada Brüksel usulü tencerede midye yiyebilirsiniz. Ankara'da bunu yapan başka yer bilmiyorum ben. "İstanbul fikrini teğet geçip İzmir'e yerleşmek lazım" ana temalı bir yemek oldu. Zaten ben bu konuda yüz yıl konuşabilirim ama mesela gerçek hayatımda bu konuda hiç gayret göstermeyebilirim. Nedense. İzmir'de yaşanır ama. Gerçekten.

Aşık olduğum dergi La Cucina Italiana'nın bu ayki sayısında çok güzel yılbaşı sofraları var. Ama söylemek istediğim şey bu değil. Dergilerin başında hani katkıda bulunanlar gibi bir kısım olur ya, bu ayki sayıda 85 doğumlu bir hemcinsimin yılbaşı sofraları çekiminde editörlük yaptığını okudum. Hayır hayır yaşlanınca benden küçük ve merakım olan konularda bir hayli yol almış kişilere gıcık olmayacağım. Sadece "hadi ordan, kesin babasının tanıdığıdır" filan gibi çamur atma girişimlerinde bulunabilirim. Evet iğrencim. Zaten Yonca Tokbaş da Gülümsün Özkök'ün en yakın arkadaşıymış. Uydurmuyorum. Al sana derin devlet.

Food and Travel'ın geçen ayki Karayipler gezisi çekilişinde kazanamamış olabilirim ama bu ayki Güney Amerika çekilişinde kesin kazanacağım. Hem zaten Güney Amerika'ya gitmeyi daha çok istiyorum. Çekilişe katılmaya kalkmayın, bunu bana bırakın, bir sonraki sizin olsun. Rüşvet olarak size oradan harika bir peynirli sufle tarifi vereyim bari.

Evet kesinlikle bu halimi daha çok seviyorum.



*Isobel Campbell dinle, Nirvana'ya ulaş.

7 yorum:

derya dedi ki...

sayfayı yeniledim ve yeni yazı:)
deli yengeç'i ilk bu blogda duyup listeye almıştım. o zamanlar burada değildim. henüz denememişken eskisine oranla menunun daha zayıf olmasına üzüldüm ama tencerede belçika usulu midyeyi duyunca çok sevindim.

Adsız dedi ki...

Tiramisu yu bend egeç farketmiştim bit de pan di spagna'yı :):) Bİr anda aaa oluveriyor insan.

bu halin kesinlikle çok daha iyi :)

nazo dedi ki...

Sevgili Ayşe,
böyle neşeli yazılar beklentimiz var biz okuyucularının, ona göre!
Bir de tiramisunun anlamı ilginçmiş, teşekkürler..

ömer hasançebi dedi ki...

italyancanın i sinden haberim yok ama ben bile biliyordum tiramisunun anlamını:D

Adsız dedi ki...

o değil de geçen karayipler gezisi çekilişini kazanmayı ben de çok istemiştim, soruda da ufak bir hata vardı hatta ..
bana da çıkmadı ! :(
devam tüm çekilişlere katılmak lazım, neden olmasın ! :)

Adsız dedi ki...

ben bir istanbullu olarak bu haftasonu icin izmire gittim gercekten guzel bir yer. ama istanbul tapilasi, yasanasi ve en onemlisi ruhu olan bir yer....
insani istanbul yutar!!! uzgunum izmir sadece suya kiyisi olan bir sehrimiz ;)

dchetin dedi ki...

istanbul insanı çok konuşur.

izmir insanı güler.