sydney'e giriş 101
Geldiğimden beri burası hakkında anlattıklarım Sydney’e fazlasıyla hızlı bir giriş oldu. Burada neler yapılacağını, görülecek yerleri anlatmaya başladım ama galiba öncelikle buradan ve buraya gelmekten biraz bahsetmeliydim. Geç olsun güç olmasın diyorum ve hemen başlıyorum!
1. Buraya gelmeyi başarmak:
- Avustralya vizesi almak çok zor değil. Özellikle de turist olarak geliyorsanız. Muhtemelen Türkiye’den turistik sebeplerle gelen fazla kişi olmadığından, bunaltıcı vize prosedürleri uygulamıyorlar. Alıştığımız şekilde büyükelçilikte sıra beklemek ya da randevu alıp evrak teslim etmek gibi bir işlem yerine evraklarınızı postayla Avustralya Büyükelçiliğine gönderiyorsunuz. Vize tipleri belli. Seyahat süresi boyunca değil de, vizenin tipine göre belirlenmiş bir süre boyunca vize çıkıyor. Mesela ben bir aylık vize talep etmeme rağmen turist vizesinin süresi üç ay olduğu için bu kadarlık bir vize aldım. Evrakları gönderdikten sonra üç iş günü içinde vizem elimdeydi. Ama en başında içindekiler sayfası bulunan seperatörlerle ayrılmış kusursuz bir dosya gönderdiğimi eklemeliyim : )
- Sydney’e gelmek biraz uzun sürüyor. Neredeyse dünyanın öbür ucu... Türkiye’den aktarmasız bir uçuş yok. Genel olarak Singapur ya da Abu Dhabi/Dubai üzerinden aktarma yapılıyor. Biz Etihad Havayolları ile Abu Dhabi aktarmalı geldik. (Abu Dhabi hava alanı çok dandik bu arada.) Aslında Singapur Havayolları ile gelmek daha güzel olabilir çünkü stopover şansı veriyor. Singapur Türklerden vize istemediği için uçuş bağlantınız sırasında hava alanından dışarı çıkıp, Singapur’u gezebilirsiniz. Bu sırada bagaj derdine düşmenize de gerek yok, bagajınız herhangi bir bağlantılı uçuşta olduğu gibi kendiliğinden gideceği yere aktarılıyor. Eğer şansınız varsa, önceden ayarlayacağınız bu tip bir biletle Avustralya uçuşunuzu renklendirebilirsiniz. Yolculuk çoook uzun. İstanbul-Abu Dhabi uçuşu 5 saate yakın, Abu Dhabi-Sydney’i ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim: 15 saat havada kalıyorsunuz. Elbette bu uzun yolculuk için uçaklarda her türlü şey düşünülmüş. Harika bir koltuk arası TV sistemi var. Kategorize edilmiş filmler, müzik kanalları, oyunlar, hatta uçak içi chat sistemi bile var. Business koltuklarda çok gözümüz kaldı, inanılmaz lüks ve konforlu görünüyorlardı. Bir aksaklık olsa da bizi de oraya alsınlar diye bekledik ama malesef olmadı :) Toplamda 5 + 7 (aktarma) + 15 = 27 saatlik bir yolculuk sonunda Sydney’e vardık. Elbette jöle kıvamında. Bu benim ilk defa bu kadar uzağa uçuşumdu; o yüzden jet-lag konusunda başıma gelecekleri de çok merak ediyordum. Ben yolculukta uyuyamıyorum. Bu ultra uzun yolculuk bunu değiştirir sanıyordum ama öyle olmadı. Bütün yolculuk boyunca hiç uyuyamadım. Artık sonlarına doğru sinirim bozuldu ve Medpamit aldım ama o da beni salaklaştırmaktan başka bir işe yaramadı. Dayak yemiş gibi ama her şeye rağmen uyuyamaz bir halde geçirdim yolculuğun geri kalanını. Sabah saatlerinde Sydney’e gelir gelmez yatağı zor bulduk, haliyle o gece bölük pörçük uyuduk ama ondan sonraki gün neredeyse tamamen adapte olmuştum. Jet-lag olmadım ama şu yolculukta uyuma konusu üzerinde bir şeyler yapmalıyım. 27 saat uyumamak beni tahminimden daha kötü yapıyormuş. Dönerken uyurum umarım.
- Sydney bizden 9 saat önde. Yani buradayken Türkiye’dekilerle konuşmak için çok sınırlı bir zaman diliminiz var. Orada sabah 9’ken burada akşam 6 oluyor. Sabah 9 ile gece 12 arasında konuşulacağını varsayarsak, iki tarafın da müsait olduğu zaman dilimi sadece 6 saat.
- Avustralya güney yarım kürede yer aldığı için mevsimler bizdekinin tam tersi. Şu an burada Mayıs sonları.
- Skype, msn gibi bilgisayar üzerinden iletişim kurmak çok kolay olsa da, Vodafone’un çok uygun bir tarifesi var. Türkiye’den alınan bir Vodafone hattından “Tüm Dünya” tarifesi seçildiğinde Avustralya’dan alınma bir Vodafone hattıyla dakikası 19.99 kuruşa konuşuluyor. Bu sadece Türkiye’den yapılan aramalarda geçerli. Buradan Türkiye’yi aramak daha pahalı. Gelmeden ailenize, sevgilinize vs bir Vodafone hattı alırsanız buradan rahat rahat konuşabilirsiniz.
2. Sydney’de hayat:
- Toplu taşım, medeniyet seviyesi yüksek her yerde olduğu gibi burada da çok başarılı. Her yere kolayca gidebiliyorsunuz. Metro, otobüs ve metrobüs var. Yalnız fiyatlar yüksek. Tek seferlik metro 3.60 dolar civarında. Tüm araçlarda geçerli bir haftalık sınırsız bilet 41 dolar. En mantıklı seçim bu. Hava alanından şehir merkezine de metro var.
- Her yerde çekik gözlüler var. Birini buraya koyup nerede olduğunu söylemezseniz kendini bir süre bir Asya ülkesinde sanır.
- Şehir kocaman ve dopdolu, nüfus az. Yani sihirli kombinasyon. İstanbul’un kaosunu, pisliğini, kalabalığını ve trafiğini at, geriye sadece güzelliği ve hayatın hareketliliği kalsın, işte öyle bir yer : )
-Kanguru eti yenebilen ve restoranlarda servis edilen bir şeymiş. Çok lezzetli değil ama fena da değil. Görüntü ise gayet başarılıydı. Bakınız aşağıdaki foto.
- Hayat pahalı ama gelir de ona göre yüksek. Kiralar haftalık. Şehir merkezine yakın küçük bir stüdyo için haftalık 350 dolar civarı ödeniyor. Ama dediğim gibi gelir de buna göre yüksek.
- Etrafta garip garip öten ve kendinizi yağmur ormanlarında hissetmenize sebep olan kuşlar var. Bir haftayı geçti biz hala kuşlar ötünce gülüyor ve kuşların taklidini yapıyoruz. Galiba buna alışmak mümkün değil : )
- Dükkânlar erken kapanıyor ama süpermarketlerden gece 12’ye kadar açık olanlar var.
- Gece hayatı çok renkli. Anladığım kadarıyla kızlar gece dışarı çıkma konusunu oldukça ciddiye alıyorlar ve sanki düğüne ya da öyle bir şeye gidiyormuş gibi hazırlanıyorlar. Buranın en ünlü klüplerinden biri Ivy imiş. Gittiğimizde kıyafetlere inanamadık. Mekan da bir o kadar şahaneydi ama. Bakınız aşağıdaki foto.
1. Buraya gelmeyi başarmak:
- Avustralya vizesi almak çok zor değil. Özellikle de turist olarak geliyorsanız. Muhtemelen Türkiye’den turistik sebeplerle gelen fazla kişi olmadığından, bunaltıcı vize prosedürleri uygulamıyorlar. Alıştığımız şekilde büyükelçilikte sıra beklemek ya da randevu alıp evrak teslim etmek gibi bir işlem yerine evraklarınızı postayla Avustralya Büyükelçiliğine gönderiyorsunuz. Vize tipleri belli. Seyahat süresi boyunca değil de, vizenin tipine göre belirlenmiş bir süre boyunca vize çıkıyor. Mesela ben bir aylık vize talep etmeme rağmen turist vizesinin süresi üç ay olduğu için bu kadarlık bir vize aldım. Evrakları gönderdikten sonra üç iş günü içinde vizem elimdeydi. Ama en başında içindekiler sayfası bulunan seperatörlerle ayrılmış kusursuz bir dosya gönderdiğimi eklemeliyim : )
- Sydney’e gelmek biraz uzun sürüyor. Neredeyse dünyanın öbür ucu... Türkiye’den aktarmasız bir uçuş yok. Genel olarak Singapur ya da Abu Dhabi/Dubai üzerinden aktarma yapılıyor. Biz Etihad Havayolları ile Abu Dhabi aktarmalı geldik. (Abu Dhabi hava alanı çok dandik bu arada.) Aslında Singapur Havayolları ile gelmek daha güzel olabilir çünkü stopover şansı veriyor. Singapur Türklerden vize istemediği için uçuş bağlantınız sırasında hava alanından dışarı çıkıp, Singapur’u gezebilirsiniz. Bu sırada bagaj derdine düşmenize de gerek yok, bagajınız herhangi bir bağlantılı uçuşta olduğu gibi kendiliğinden gideceği yere aktarılıyor. Eğer şansınız varsa, önceden ayarlayacağınız bu tip bir biletle Avustralya uçuşunuzu renklendirebilirsiniz. Yolculuk çoook uzun. İstanbul-Abu Dhabi uçuşu 5 saate yakın, Abu Dhabi-Sydney’i ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim: 15 saat havada kalıyorsunuz. Elbette bu uzun yolculuk için uçaklarda her türlü şey düşünülmüş. Harika bir koltuk arası TV sistemi var. Kategorize edilmiş filmler, müzik kanalları, oyunlar, hatta uçak içi chat sistemi bile var. Business koltuklarda çok gözümüz kaldı, inanılmaz lüks ve konforlu görünüyorlardı. Bir aksaklık olsa da bizi de oraya alsınlar diye bekledik ama malesef olmadı :) Toplamda 5 + 7 (aktarma) + 15 = 27 saatlik bir yolculuk sonunda Sydney’e vardık. Elbette jöle kıvamında. Bu benim ilk defa bu kadar uzağa uçuşumdu; o yüzden jet-lag konusunda başıma gelecekleri de çok merak ediyordum. Ben yolculukta uyuyamıyorum. Bu ultra uzun yolculuk bunu değiştirir sanıyordum ama öyle olmadı. Bütün yolculuk boyunca hiç uyuyamadım. Artık sonlarına doğru sinirim bozuldu ve Medpamit aldım ama o da beni salaklaştırmaktan başka bir işe yaramadı. Dayak yemiş gibi ama her şeye rağmen uyuyamaz bir halde geçirdim yolculuğun geri kalanını. Sabah saatlerinde Sydney’e gelir gelmez yatağı zor bulduk, haliyle o gece bölük pörçük uyuduk ama ondan sonraki gün neredeyse tamamen adapte olmuştum. Jet-lag olmadım ama şu yolculukta uyuma konusu üzerinde bir şeyler yapmalıyım. 27 saat uyumamak beni tahminimden daha kötü yapıyormuş. Dönerken uyurum umarım.
- Sydney bizden 9 saat önde. Yani buradayken Türkiye’dekilerle konuşmak için çok sınırlı bir zaman diliminiz var. Orada sabah 9’ken burada akşam 6 oluyor. Sabah 9 ile gece 12 arasında konuşulacağını varsayarsak, iki tarafın da müsait olduğu zaman dilimi sadece 6 saat.
- Avustralya güney yarım kürede yer aldığı için mevsimler bizdekinin tam tersi. Şu an burada Mayıs sonları.
- Skype, msn gibi bilgisayar üzerinden iletişim kurmak çok kolay olsa da, Vodafone’un çok uygun bir tarifesi var. Türkiye’den alınan bir Vodafone hattından “Tüm Dünya” tarifesi seçildiğinde Avustralya’dan alınma bir Vodafone hattıyla dakikası 19.99 kuruşa konuşuluyor. Bu sadece Türkiye’den yapılan aramalarda geçerli. Buradan Türkiye’yi aramak daha pahalı. Gelmeden ailenize, sevgilinize vs bir Vodafone hattı alırsanız buradan rahat rahat konuşabilirsiniz.
2. Sydney’de hayat:
- Toplu taşım, medeniyet seviyesi yüksek her yerde olduğu gibi burada da çok başarılı. Her yere kolayca gidebiliyorsunuz. Metro, otobüs ve metrobüs var. Yalnız fiyatlar yüksek. Tek seferlik metro 3.60 dolar civarında. Tüm araçlarda geçerli bir haftalık sınırsız bilet 41 dolar. En mantıklı seçim bu. Hava alanından şehir merkezine de metro var.
- Her yerde çekik gözlüler var. Birini buraya koyup nerede olduğunu söylemezseniz kendini bir süre bir Asya ülkesinde sanır.
- Şehir kocaman ve dopdolu, nüfus az. Yani sihirli kombinasyon. İstanbul’un kaosunu, pisliğini, kalabalığını ve trafiğini at, geriye sadece güzelliği ve hayatın hareketliliği kalsın, işte öyle bir yer : )
-Kanguru eti yenebilen ve restoranlarda servis edilen bir şeymiş. Çok lezzetli değil ama fena da değil. Görüntü ise gayet başarılıydı. Bakınız aşağıdaki foto.
- Hayat pahalı ama gelir de ona göre yüksek. Kiralar haftalık. Şehir merkezine yakın küçük bir stüdyo için haftalık 350 dolar civarı ödeniyor. Ama dediğim gibi gelir de buna göre yüksek.
- Etrafta garip garip öten ve kendinizi yağmur ormanlarında hissetmenize sebep olan kuşlar var. Bir haftayı geçti biz hala kuşlar ötünce gülüyor ve kuşların taklidini yapıyoruz. Galiba buna alışmak mümkün değil : )
- Dükkânlar erken kapanıyor ama süpermarketlerden gece 12’ye kadar açık olanlar var.
- Gece hayatı çok renkli. Anladığım kadarıyla kızlar gece dışarı çıkma konusunu oldukça ciddiye alıyorlar ve sanki düğüne ya da öyle bir şeye gidiyormuş gibi hazırlanıyorlar. Buranın en ünlü klüplerinden biri Ivy imiş. Gittiğimizde kıyafetlere inanamadık. Mekan da bir o kadar şahaneydi ama. Bakınız aşağıdaki foto.
3 yorum:
teşekkürler emeğinize sağlık
Sydney'i İstanbul ile karşılaştırmanız Sydney'e çok ağır bir hakaret olmuş bence. :)
Oooo süppper ya. Ne şanslısınız vize alabilmişsiniz. Ben daha önce almanya2da kaldım birçok avrupa ülkesini gördüm veen son hani siz uçağın ekranını çekmişsiniz ve orada küçük bir ada var adı NOUMEA oraya gittim(yeni kaledonya). Eylül ayındada macaristanda okumak için vize basvurusunda bulundum ki okulı kazanıpta gidiyorum herseyim tamam davetiyelerim beni destekleyen zengin şirketler ve macaristan bana madem paran var Bilkentte oku, siz 3. sınıf dünya vatandaşısınız diyerek VİZE VERMEDİ. Düşünebiliyormusunuz ??? Sizle irtibata geçip Avustralya için negibi evraklar hazırladınız eksiksiz öğrenmek isterdim.(a dan z ye)
Avustralyanın doğusunda bulunanve Sydney'den ucakla 3 saat süren Yeni Kaledonya'ya ben Türkiyeden 37 saatte gittim ve dönüşte 43 saat uçuşla rekor kırdım sanırım kendi çapımda. Oraların tadını çıkarın ve ne kadar şanslısınız bir düşünün.
Sevgilerimle
Yorum Gönder