21 Nisan 2014

Cote d'Azur - 1. bölüm

Nisan başında birkaç günlüğüne Cannes'a gidip geldim. Yoğun programlı bir iş gezisi olduğu için elimden geleni yapsam da oraların hakkını pek de verebildiğim söylenemez. Bir ara mutlaka sadece gezmeye gidip turistik merkezlerde daha az vakit geçirerek, aslında aklımda kalan küçük kasabaları görmek ve yemekten asla bıkmayacağım deniz yaratıklarından daha da fazla yemek istiyorum.

Şimdi öncelikle Fransa'nın güneyindeki harika sahil şeridi Cote D'Azur'un, detaylıca gezmesi oldukça kolay ve eğlenceli bir yer olduğunu söyleyerek başlayalım. Her şey birbirine çok yakın. Ben kendi uğrayabildiğim yerlerden bahsedeceğim ama size önerim toplamda 4-5 gün kadar kalıp, mutlaka bir araba kiralayarak kendi rotanızı belirlemeniz ve nereyi daha çok severseniz orada daha çok kalmanız olacak. Nice'i merkez alarak hareket etmek daha mantıklı olabilir.

Ben tren ve otobüs kullanarak seyahat ettim. Araba en iyi seçenek çünkü özellikle trenin ulaşmadığı küçük kasabalara gitmek için büyük kolaylık. Bu kasabalara her istediğiniz zaman otobüs bulmanız mümkün değil.


Yukarıdaki haritayı önüme alıyorum ve batıdan doğuya doğru harekete geçiyorum!

St-Tropez:

Buraya Cannes'dan ulaşmak için önce St. Raphael'e trenle gidip, daha sonra otobüse binmek gerekiyor. 2,5 saat kadar bir yolculuk sonunda St.Tropez'e varıyorsunuz. Yaz aylarında Nice ve Cannes'dan tekne ile de ulaşılabiliyormuş.

St. Tropez küçük ve şirin bir kasaba. Dünya çapındaki ününü tam olarak neye borçlu olduğunu pek anlayamadım :) Belki de yazları dünya jet sosyetesini ağırladığı söylenen plajları görmediğim içindir. İnsanı mutlu eden dar sokaklarda gezerken mini mini butiklere ve Chanel vs. ne kadar marka varsa rastlayabiliyorsunuz. Marina da elbette trilyonluk devasa yatlarla dolu. Böyle bir kitleyi ağırladığı için fiyatların da oldukça yüksek olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bridget Bardot da artık buranın yakınlarında bir yerlerde emeklilik günlerini geçiriyormuş.



Sokaklarda dolaşın, mağazalara girip çıkın, harika pastacıların vitrinlerine bakmakla kalmayıp ismini buradan alan bol kremalı bir "Tropezienne" yiyin, daha sonra da gözünüze kestirdiğiniz yerde soğuk beyaz ya da roze şarapla birlikte deniz ürünleri festivaline başlayın. Biz akşamüstü sofraya oturduk bu yüzden aslında aklımda olan ve sadece akşam servis veren Auberge des Maures'de yiyemedik. Siz yolunuz düşerse burayı tercih edin, belki bu tatlı şey de hala kapıda bekliyor olur :)


Biz Le Girelier'de oturduk ve rozelerle birlikte hafif bir akşam yemeği yedik. Fiyatlar Fransa ve Cote D'Azur geneline göre oldukça yüksek. Eğer aynı gün farklı bir yere de uğrayacaksanız yemeği St. Tropez'de yemeyin!




Güneşi batırdık, yola çıktık. Marina o saatlerde iyice güzelleşmişti.


St. Raphael:

Burası geçerken uğrayabileceğiniz küçük bir kasaba. Bir iki saatte her yeri turlayabilirsiniz. Sahil boyunca neredeyse her şehir ve kasabada rengarenk atlı karıncalar var, St. Raphael'deki de en güzel manzaralılardan biriydi!


Antibes:

Burası favorilerimden biri oldu. Cannes'dan kısacık bir tren yolculuğuyla ulaşabiliyorsunuz. Tren garından merkeze doğru yürürken yine bizi harika bir marina karşılıyor. Sanırım bu civarda yatı olmayan bir tek biz varız. Olsun, kasabada pazar kurulmuş! Burada mutlaka ev yapımı kuru domates, patlıcan, enginar ezmelerinden ve binbir türlü aromayla (kimyon!) hazırlanmış hardallardan alın. Elbette ev yapımı sabunlardan da.. Benim geri dönmeme daha birkaç gün vardı bu yüzden peynirleri seyretmekle yetinmek zorunda kaldım.





Labirent gibi sokaklarda dolaşıp, etrafta her balkonu başka renk çiçekle süslenmiş evlere baka baka gezmekten başka bir tavsiyem yok. Arada sırada fırınlardan harika kokular gelecek. Bununla da iradenizi test edebilirsiniz. Bu arada Fransa'da deniz sezonu açılmış. Hiç beklemediğim bir anda aşağıdaki sahil manzarasıyla karşılaşınca birden içim mutlulukla doldu!




Bu yazıda anca bu kadar! Bir sonraki yazıda Cannes, Nice ve Monaco.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

ooooo 1 kg domates 10 euro

Deniz dedi ki...

Çok keyif aldım, iyi ki yazdın, eline sağlık :) Nefis görünüyor her şey

OĞUZ ÇAKIR dedi ki...

Haziranın 14ünde bizde önce bordoya ordan marsilya cannes nice yolculuğu yapmayı planlıyoruz.uçak biletlerimizi aldık ancak otel rezarvasyonlarımızı yaptırmadık, araba kiralayarak dolaşmayı düşünüyoruz. nerde kaç gün kalalım henüz karar vermedik. Daha önce midilliye giderken de senin yazılarından çok faydalanmıştım. Şimdide seriyi hızlıca tamamlamanı sabırsızlıkla bekliyorum. Ayrıca tavsiyelerin olursa çok memnun olurum. mesela marsilya yerine nicede kalmayı düşünüyoruz, cannes da da kalmayı planlamadık bir gün ayırcaz oraya sadece. Bu anlamda kalmak için destinasyon tavsiyelerine açığım.

pelinpembesi dedi ki...

ah ne tesadüf oldu, bu cuma bizde oralara gideceğiz. nice kalacağız, 4 günlük bir tatil. cumaya kadar diğer postuda yazsan ne iyi olur..

BahaR dedi ki...

fotoğrafların çok güzel, senle dergi mi çıkarsak?