14 Mayıs 2012

Burgazada

Atalarımız ne demiş: En güzel tekne arkadaşının teknesidir. Tamam, belki atalarımız dememiş olabilir ama doğru demiş kim dediyse. Çok işi var teknenin. Açılmadan önce temizliği, marina kirası, bakımı vs. Ben çok şanslıyım. Teknem yok, tekne sahibi pırlanta bir arkadaşım var. Fenerbahçe Marina'daki teknesine bizi çağırır, sıradan bir hafta sonu gününü Ege kıyılarındaymış gibi yaşarız.

Yelkenli gerçekten büyük huzur. Hiç ses yok, denizin ortasında. Gerçekten İstanbul değil gibi. İstanbul'a taşınmaya dirayet gösterdiğim dönemlerde yakın çevrem bu zayıf noktamdan çok faydalandı: "Bak havalar düzelince sürekli hep birlikte tekneyle çıkacağız, adalara gideceğiz, istediğimiz yerde yüzeceğiz. Bayılacaksın.." Kandırmamışlar beni. Gerçekten bayılıyorum.


Blush teknemizin resmi içeceği. Benim için öyle. Plastik bardak vs fark etmez. Tekneye gitmeden alışveriş çok zevkli oluyor. Normalde eve almayacağım cipsler filan hep serbest teknede. Resmen tatil psikolojisi. Denizde arkadaşlarla başbaşa. İster kahkaha at, ister denize doğru düşüncelere dal. Demokrasi var!

Bu tam bir "Yeni Başlayanlar İçin İstanbul" postu. Ben adaların hiçbirine gitmedim, (gitmemiştim). İlk gördüğüm ada Burgazada oldu. Çok sakin, mini mini bir yermiş. Vapurla ve birkaç ayrı firmanın seferiyle de gidiliyor. Biz tekneyle acele etmeden 1,5 saatte vardık. Enteresan bir racon var. Kendi teknenle gidince biraz açıkta demirlemen gerekiyor. Bu sırada kıyı restoranlarından bir sürü zodyak bot teknenin yanına akın ediyor, seni restorana çekmeye çalışıyor. Sen istediğini seçip zodyak bota biniyorsun, bot seni adaya götürüyor. Efendim, tekne sahibi arkadaşım hiç çaktırmadan dünya VIP'sidir. Bizi de gelip onun müdavimi olduğu restorandan aldılar. Önce turlayalım sonra geliyoruz dedik, gezmeye başladık.

Burgazada'nın bir ucundan bir ucu 2 km. Kiliseler var, denize karşı çok güzel balkonlu evler var, kediler var. Güvercin yemi satan bakkal var. 2003'te büyük bir yangın geçirmiş, yeşil alanlar çok etkilenmiş dediler ama yine de yemyeşildi. Adanın sokaklarında gezmek meditasyon.


Bisiklet yasak! Değil elbette. Sadece faytonların "park ettiği" yere bisikletle girilemiyor. Sanırım atlarla ilgili bir şey.

Bunun dışında aşağıdaki şekilde manzaralarla karşılaştık sürekli. Yalnız bence ada hem bisikletle gezmek için ufak, hem de yokuşlar biraz zorlayıcı.Yürünüyor gayet güzel, bisiklete gerek yok. Adanın arka tarafı Kalkapazankaya. Orada ünlü bir restoran var ama biz oraya gitmedik, adanın bu tarafında kaldık.


Pşşşt çöp kutusu! Dünyanın en süper manzaralı çöp kutusu yarışmasına sokacağım seni! Önünde deniz, üzerinde tekneler, karşında İstanbul. Adalar Belediyesi de bir şekilde güzel geliyor kulağa.


Burgazada'ya ayak basanlara ilk merhabayı diyen bu ahşap evler karşısında etkilenmemek mümkün değil. Kafa hemen eskide geçen hikayeler yazıyor, gözler camda zarif bir hanımefendi arıyor. Ben bir şey görmedim. Ne işi var gerçi artık altı restoranlarla , marketlerle dolu bu evin koridorlarında o benim hanımefendinin. Adanın yamaçlarındaki müstakil evinde çok daha huzurlu bir hayat sürüyordur.

Tamam kedi, turistiz ve gideceğiz, bizi lütfen parçalama. Dünyanın en kızgın bakışlı kedisi olabilir misin acaba?  Oturuşu ve kolunu altına koyuşuyla tam bir ada delikanlısı. Turistlerin buraları ne kadar bozduğundan bahsediyordur muhtemelen arkadaşlarına.

Kalamarlarımızı, midyelerimizi, o da yetmedi aç gözlülükle patates kızartmalarımızı yedik, biramızı içtik, döndük. Benim teknede harika saatler geçirip, İstanbul sınırları içindeyken İstanbul'dan on saat uzakta hissettiğim o günün sonunda İstanbul aynı bıraktığım gibi duruyordu. Ben parmak arası terlik giydim, 50 faktör korumamı sürdüm, bir gıdım sıcak olsa denize bile girecektim. Naaber İstanbul? Sen neler yaptın bakalım? Vazo gibi durdun mu öylece yerinde? dedim, nanik yaptım. O da bana güzel bir eve dönüş trafiği dayadı, ödeştik.


12 yorum:

Adsız dedi ki...

çok güzel yazı olmuş

Ebygale dedi ki...

ne güzel bir gün olmuş, adaları ben de çok seviyorum. Burgaz'ı ve Kınalı'yı henüz görememiş olsam da. Gördüklerim içinde favorim ise Heybeli. Bu güzel kareler sabah sabah içimi açtı, teşekkürler...

Nesrin dedi ki...

Sabah sabah içim açıldı. İstanbul'da tekne gerçekten büyük bir nimet olsa gerek:)

Pilli Petro dedi ki...

harika görünüyor her şey ..

Adsız dedi ki...

bence de çok güzel bir yazı olmuş...
sevgiler,
duygu

jelatin dedi ki...

canım midye çekti.

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazi.. Adalar benim de çocukluğumdan beri vakit geçirmekten en keyif aldığım yer. O kadar ki, adada evlendim. ;) Adalardan birinde olmadığım zamanlarda, evimin pencerelerinden adaları izliyorum. En sevdiğim, Heybeli.. Tavsiye ederim. Özellikle Halki Palace Oteli'ni. Havuz sezonu yaklaşıyor, kafa dinleyerek günesin tadını çıkarmak istersen havuzuna git mutlaka. Son derece dingin ve nezih. Çok sevgiler, iyi yazlar.. Duygu

Yasemin dedi ki...

1. Adalari cok ozlemisim
2. Canim deli gibi mideye cekti, ölüyorum!

pelinpembesi dedi ki...

BURGAZAYI ÇOK SEVERİM ZATEN, YAZINLA TEKRAR GİTTİM...

burju dedi ki...

cok guzel bir gun olmus ve bu sayede lezzetli bir yazı okudum.
Alerji durumu oldu mu?

Hatice KLMC dedi ki...

Şöyle teknesi olan bir arkadaşım olsa dedim,hatta daha iyisi tekne alacak param )D ... Adalar gerçekten harika..iç açıcı bir yazı olmuş,teşekkürler..

daphnevega dedi ki...

herkese çok teşekkürler!!