20 Mayıs 2016

Sarp 40 günlük

Bugün Sarp'ın dünyadaki 40.günü yani bilindiği şekliyle 40'ı çıkıyor! Merak ettim baktım "40'ı çıkmak, "40 uçurmak" diye duyduğumuz şey aslında neymiş diye. Anladığım kadarıyla aslında bebeğin değil de annenin 40'ı çıkıyor. Herhalde yıllar içinde kadınların doğum sonrası kendilerini toparlamalarının aşağı yukarı bu kadar zaman aldığı gözlemlenmiş. Bunun dışında okuduğum şeylerin çoğu beni güldürdü ve bazıları da sinirlendirdi. Mesela "Lohusanın mezarı 40 gün açık kalır" diye dehşet verici bir cümle gördüm ama daha da fenası buna inanan ne kadar çok insan olduğunu görmek oldu. Yok 40 günden önce bebeğin tırnak kesilirse şöyle olur, yok bilmem ne. Hurafelerden hurafe beğen. Bu 40 konusunun dinde de yeri yokmuş (Nihat Hatipoğlu'nun yalancısıyım!) sadece zaman içinde gelenek olarak yerleşmiş (40 mevlüdü gibi) ritüeller var. Herhalde bu konuyla ilgili en saçma inanış bebeği 40 gün evden çıkartmamak (lohusa anne iyice delirsin diye herhalde) ama sanırım artık bunu uygulayan pek kimse kalmamıştır. Zaten doktorlar da bebeğin yaz-kış fark etmeden her gün mutlaka bir süre dışarı çıkartılmasını söylüyor.

Biz Sarp'ı 2 haftalık kadarken gezdirmeye başladık. 20 günlük civarındayken de çok sevdiğimiz bir aile dostumuzun evine oturmaya gittik. Onlar da sürpriz yapıp Sarp'ın ilk ev ziyareti için yumurta, pamuk, pirinç, un ve şekerden oluşan (hepsinin uzun ömür, bereket, ağız tatlılığı gibi anlamları varmış) tatlı bir set hazırlamışlar. Dede olduğu yaşları da görsün diye pamuğu, unu Sarp'ın kafasına filan sürdük, böyle hoş bir anımız oldu. 40 değil de 20 uçurmuş olduk. Okuduklarıma göre bebeklerin 40'ında en yaygın yapılan şey buymuş. 40 neymiş diye internette dolaşırken gördüm ki abartılı şekilde kutlama yapma merakımız yeni bir sektör yaratmış. 40 mevlütleri için hazırlanan hediyeler, fiyonklar, Fatih Sultan Mehmet gibi giydirilmiş bebekler ve envai çeşit süsten püsten retinam yandı :) Nihat Hatipoğlu demiş ki: böyle şeyler yapmak istiyorsan yap ama masraf çıkarma tatlım!

Madem ki biz 40'ta yapılanları 20'de yaptık, o zaman bugün de Sarp'ın 40.gününü onu 40 hafta boyunca bekleme fotoğraflarıyla uçurmuş olayım :) Sanırım hamilelik boyunca en düzenli şekilde yapmayı becerdiğimiz şey bu haftalık fotoğrafları çekmek oldu. Hamilelere bunu yapmalarını tavsiye ederim, sonradan dönüp bakması çok güzel oluyor.

İlk 40 günümüz güzel geçti. Bana sanki 40 gün değil de yıllardır birlikteydik gibi geliyor. Sarp'ın da benim de 40'ımız kutlu olsun :)

17 Mayıs 2016

Doğum için (ev yapımı) hastane odası süslemeleri

Hastane odasını süslemeye ya da hastaneye gelenler için hediyelikler hazırlamaya illa gerek var mı? Tabii ki yok. Ben bir organizasyon şirketine ya da sipariş vererek sürekli görmeye alışık olduğumuz türden abartılı ve tek tip bir şeyler yaptırmak istemediğime emindim ama hastaneye ve daha sonrasında eve ziyarete gelenlere ufak hediyeler de hazırlamak istiyordum. Hediye olarak kendimiz ev yapımı ne hazırlasak diye düşünürken (benim hayatımda her şeyde olduğu gibi) işler büyüdü ve kesinlikle gidip almayı düşünmediğim lohusa tacına kadar vardı :) Annemle fikir olarak lavantanın doğuma çok yakışacağını düşündük ve olaylar gelişti. Çok abartmadan hastane için ufak tefek şeyler hazırlamak isteyenlere belki fikir verir diye bu detaylar burada dursun istedim.


Hediye olarak annemin hazırladığı zeytinyağı-balmumu kremi, lavanta kolonyası ve çikolatamız vardı. Bu zeytinyağı kremi şahane bir şey, biz yıllardır sürekli kullanıyoruz. Gelenlere hediye olarak kendimiz de severek kullandığımız bir şeyi verme fikri çok hoşuma gitti. Annem her zaman hazırladığı kremi lavantalı olarak hazırladı ve kavanozlara doldurdu, üstlerini çuval kumaşıyla kapatıp ve lavantayla süsledik. Diğer bir hatıra olarak lavanta kolonyası alıp mantar tıpalı şişelere doldurduk. Bir de çikolatamız vardı. Kendisini işlettiğimi düşünerek telefonu suratıma kapatmadığı ve madlen çikolatanın boyutlarını ölçüp bana telefonda söylediği için tatlı Pelit çalışanına teşekkür ederim :) Şerbeti evde bir iki deneme sonrası fazla şekerli olmayan, bolca içilebilecek şekilde hazırladık. Hediyelerimizin üzerine becerikli arkadaşım Bahar (Zarf Davetiye) tam da istediğim gibi etiketler hazırladı. 






Kasnakların dekorasyonda kullanılmasını çok seviyorum, kapı ve oda için süslemelerde de kasnakları kullandım. Sarp'a ilk aldığımız şeylerden biri bu minik örgü patiklerdi. Onları bir kasnak üzerine diktim. Diğer bir kasnağa lavantalar ve küçük beyaz çiçekleri çiçekçi teliyle monte ettim. Sonuncu ve kapı süsü olacak en büyük kasnak üzerine bir kumaşa çarpı işiyle Sarp'ın ismini işledim, alt tarafına yine lavantaları iliştirdim. 






Her şey bittikten sonra elimizde hala miktarda lavanta ve beyaz çiçek kalmıştı. Bu artan malzemeyle de evdeki saç bantlarından birinin üzerine de minik lavantaları bağladım, böylece kendi çapında bir lohusa tacım oldu. Doruk ve Sarp için de küçük yaka iğneleri yaptım. 


Böylece hastane için özel bir şey yapmayacağım derken ortaya birçok şey çıkmış oldu ama sanırım çok abartmadan işin içinden çıktık. İnsanın kendi yaptıklarını kullanması her zaman daha zevkli oluyor. Bu masanın bir benzeri şu an üzerindekilerle birlikte evde bizimle yaşamaya devam ediyor. Artık 1.ayımızı tamamladığımıza göre herhalde yavaş yavaş masayı toparlayabiliriz :)



1 Mayıs 2016

Doğum hikayemiz ve doğum yapacaklara kendi çapımda ufak önerilerim

Sarp 14 Nisan 2016 Perşembe gecesi, 40. haftayı bitirdiğim gün 50 cm ve 3,250 kg olarak normal doğumla dünyaya geldi. Günler su gibi akıp gidiyor ve şu an Sarp'ın dünyada 17. günü. İşte bizim doğum hikayemiz:


Doğumun olacağı gün her zamankinden farksız başladı. Uyanınca "Yok ben bugün de kesin doğurmam" dedim. Saat 3 gibi anne ve babamla dışarı kahve içmeye çıktık. Amaç biraz da yürüyüş yapmaktı. Yarım saat kadar yürüdük sonra oturup kahvelerimizi içtik. Bu sırada belli periyodlarla kasılmalar hissetmeye başladım ama şiddeti o kadar azdı ki doktora haber vermeye dahi gerek görmedim. Sancı dediklerinin böyle bir şey olamayacağından emindim. Ara ara saate bakıp kasılmaların sıklığının önce yarım saatte bir sonra on dakikada bir sonra da beş dakikada bire indiğini takip ettim. Yazarken daha heyecanlıymış gibi oluyor ama yaşarken doğumun henüz başlamayacağına nedense çok emin olduğum için çok daha rahattım. Kasılmalar 5 dakikada bire inince annemlerle de artık eve dönmemiz ve doktora haber vermem konusunda uzlaştık :) Yarım saat eve yürüdük ve sonrasında ben doktorumun beni çok mızmız bulmasından çekinerek kasılmaların 5 dakikada bire indiğini ama şiddetinin çok az olduğunu doktoruma haber verdim. Doktorum muayenehanede kontrol için çağırdı ama gerekirse direk hastaneye geçebilelim diye hazırlıklı gelmemizi söyledi. Ev halkını muayenehaneden geri eve dönebileceğimiz konusunda ikna edemedim ve biz Doruk'la muayenehaneye geçerken bizimkiler direk hastaneye gitti bile :) Arabaya bindiğimizde saat 5'i geçmişti. Birkaç dakika sonra kasılmaların şiddeti birden arttı. Artık ben de doğurabileceğime ikna olmaya başlamıştım. Doktorumu arayıp trafik saatinin de yaklaştığını göz önünde bulundurarak direk hastaneye geçme konusunda anlaştık. Bu sırada kasılmalar şiddetlenmişti ve sıklığı hala 5 dakikada birdi. Saat 6 gibi doğumu yapacağım Liv Hospital'e geçtik. Doktorumu beklerken odadaki süslemelerle ilgilendim, etrafta dolaştım, hemşirelerle tanıştım, sohbet ettim. Sonra birden suyum geldi. Bu çok merak ettiğim bir andı. Gerçekten daha minik bir sesle balon patlaması gibiymiş ve tahminimden daha çok su geldi. Doktorum geldi ve muayene sonrası doğumun başladığı artık netleşmiş oldu. Sancıların şiddeti gitgide artmaya başladı. Bu aşamalarda en çok işime yarayan şeyler duşa girmek ve egzersiz topu oldu. Kasılmalar geldiği zaman gerçekten insanı sersemletiyor ama gittiğinde sanki hiçbir şey yokmuş gibi dinlenmenize izin veriyor. Daha doğrusu sancılar dakikada bire inmeden önce böyleydi. Saat 8:30 civarı artık kasılmaların şiddeti dayanamayacağım seviyeye geldiğinde epidurale karar verdim. Bu konuyu önceden doktorumla detaylıca konuşmuştuk ve benim kararım da netti, bu yüzden o sırada tereddüt yaşamadım. Epidural uygulanırken canım çok yandı ama herkese böyle olmuyormuş. Yine de o dakikadan itibaren cennete gitmiş gibi oldum. Bu kadar etkili olacağını tahmin etmiyordum. Birden sancılar tamamen kayboldu ve ben yine rahatça etrafla rahatça konuşabilmeye başladım. Sancıları NST'den kontrol ediyorduk. 3 saate yakın süreyi çok rahat geçirdim ve derken yavaş yavaş epiduralin etkisi azalmaya başladı. Bu sefer kasılmalar çok daha şiddetli şekilde geri döndü. İlk seferkinden çok çok daha fazla olduğunu söyleyebilirim ve artık duş ya egzersiz topu zerre kadar fayda etmiyordu. Saat 11:30 gibi doktorum artık doğumhaneye geçebileceğimizi söyledi. Doğumhaneye yürüyerek gittik. Doruk da doğuma girdi. Bu kısım ayrı bir dünyaydı. İtme işi hakikaten işin en zor kısmıymış. Doktorum ağrı eşiğimin çok yüksek olduğunu söylemişti ve ben de buna inanmıştım :) Sanırım hayatımda yaşadığım en şiddetli ağrı buydu. Sonlara doğru sürekli "Olmuyooor! Yapamıyoruuum" dediğimi (Hahaha! tabii ki bağırdığımı) hatırlıyorum. Doğumhanedeki 15 dakikanın sonunda Sarp artık dünyada ve artık karnımın içinde değil üzerindeydi. Göbek bağını Doruk kesti. En çok şaşırdığım şey doğum bittiği andan itibaren ağrı, sancı, rahatsızlık vs her şeyin bir anda kesilmesiydi. Gerçekten o saniye dünya durdu ve ben sanki hiç hamile olmamışım, az önce doğum yapmamış kadar rahat hissetmeye, hatta doktor ve hemşirelerle şakalaşmaya başladım. Doğum sonrası doktoruma söylediğim ilk şeylerden biri o kadar bağırmanın üzerine hala ağrı eşiğim için aynı şeyi düşünüp düşünmediğini sormak oldu :) Kendisi çok nazik bir insan olduğu için doğumhanede 15 dakika geçirmenin çok iyi bir süre olduğunu söyledi. Böylece zamanın göreceliği konusu da bir kez daha kanıtlanmış oldu :) Doğum hayatımda yaşadığım en muhteşem ve duygusal tecrübeydi. Şimdi dönüp baktığımda ağrının şiddetine rağmen ne kadar da güzel olduğunu düşünüyorum. Allah bu duyguyu yaşamak isteyen herkese yaşatsın.


Doğum yapacaklara kendi çapımda minik tavsiyeler:

- Normal doğumu düşünün. Çok korkuyor olsanız dahi bol bol okuyun ve eğer önemli bir engeliniz yoksa normal doğum yaparsanız doğum sonrasında çok daha rahat edeceğinizi öğrenin. Kararsızsanız sizi sezeryana yönlendiren bir doktorunuz varsa doktorunuzu tekrar değerlendirin. Normal doğum sonrası hayata dönüşün bu kadar kolay olacağını ve insan vücudunun kendini toparlamaya konusunda bu kadar yetenekli olduğunu tahmin etmiyordum.

- Kiloları ve şişkinliği dert etmeyin. Toplamda 11 kilo civarı almama rağmen burnum ve ellerim hamileliğin son zamanlarında dev gibi olmuştu. Hastaneden eve 6 kilo eksikle döndüm ve şişkinlikler de 1 haftanın sonunda kayboldu. Kilolar gitmeye devam ediyor. Aşırı kilo almamaya çalışın, gerisini de merak etmeyin. Hamilelik insanın yaşayabileceği en güzel dönemlerden biri. Çılgınca kilo takibi yaparak kendinize zehir etmeyin, bu dönemin tadını çıkarın.

- Doktorunuz çok çok çok önemli. Doktorum Ebru Saraç tüm hamilelikte olduğu gibi doğum sırasında da çok rahatlatıcıydı. İhtiyacınız olduğu her saniye yanınızda olacak ve dilediğinizde rahatça ulaşabileceğiniz, verdiği kararlara tereddütsüz güveneceğiniz bir doktorunuz olması bu süreçte belki de en önemli şey. Doktorunuz içinize sinmiyorsa mutlaka değiştirin.

- Doğum konusunda tercihlerinizi belirleyin ve hastanedeki doğum ekibi ve doktorunuzla isteklerinizi netleştirin. Benim çok önem verdiğim birkaç detay vardı. Bunlar konusunda Liv Hospital'deki doğum ekibinden çok memnun kaldım. Hepsi çok yakınlardı. Doğum sonrası bebeğin hemen karnıma konması ve mümkünse ilk kez doğumhanede emzirmeye başlamak, bebeğin doğum sonrası yıkanmaması, benim bilgim olmadan bebeğe kesinlikle mama vs gibi gıdalar ya da emzik-biberon verilmemesi, doğum sonrası bebek testler için bir yere götürülecekse Doruk'un da onunla beraber gitmesi gibi konularda doğum ekibinizle anlaşırsanız sonradan keşke yapılmasaydı diyeceğiniz şeylerin de önüne geçmiş olursunuz.

- Şimdi söyleyeceğim şey bence en önemlisi. Biliyorum daha önce yapmadığınız bir şey için hazırlanmak çok zor ama okuyun okuyun okuyun. Özellikle emzirmeye karşı hazırlıklı olun. İlk günler hayatınız sürekli emzirme etrafında dönüyor olacak. Eğer bol bol okursanız etraftan gelecek cahilce yorumların moralinizi bozmasını önlemiş olursunuz. Biliyorsunuz toplumca yorum yapmaya çok meraklıyız ve muhtemelen herkes bir şey diyecek. Eğer hazırlıklı olursanız, mesela yeni doğmuş bir bebeğin midesinin ne kadar minik olduğunu ve birkaç damla sütle bile hemen doyacağını, ilk günlerde aç kalma gibi bir durum olamayacağını, bu arada emzirmeye devam ederek sütünüzü arttıracağınızı bilirseniz etrafınızda bebeğin doymayacağı vs türü yorum yapanlar olursa onları anında susturabilirsiniz. Emzirme pozisyonlarına, bebeğin doyup doymadığının nasıl anlaşılacağına dair bu konuda ne varsa hepsini okuyun okuyun okuyun. Ben kursa gitmedim ama emzirmeyle ilgili okuduklarımdan çok faydalandım. Süt en çok moral durumunuzdan etkileniyor. Kimsenin canınızı sıkmasına izin vermeyin. Hamileliğin başından beri "Bunlar iyi günleriniz, siz sonra görün", "Şimdi böyle ama sonra şöyle olacak" türü yorumları duymaya o kadar çok alıştım ki birine "Sizin becerememiş olmanız bizim de beceremeyeceğimiz anlamına gelmez" ya da "Şimdi işler yolunda gidiyorken, sonrasında bozulabilir diye oturup ağlayalım mı?" dememiş olmam mucize. Bilgi sahibi olursanız böyle şeylere gülüp geçmeniz çok kolaylaşıyor. Oturup hiç de öyle değil, siz hiç öğrenmemişsiniz ki diye laf yetiştirme gereği bile duymuyorsunuz. Sanırım insanlar kendi mutsuz tecrübelerini diğer herkes de yaşasın ve böylece kendilerini daha az beceriksiz hissetsin istiyorlar. Bana bir kez daha "Sütün var mı?" diyene "Bugün kaç kez tuvalete gittiğini ben sana soruyor muyum?" demek istiyorum :) Kişisel gelişim kitabı gibi konuşmak istemiyorum ama sırtınızı bilgiye, etrafınızdaki pozitif insanlara ve özgüveninize dayayın. Her şey en iyi şekilde olacakmış gibi hazırlanın ve buna inanın. Zaten bir şeyler yolunda gitmezse her şeyin çözümü var ve tüm bebekler bir şekilde büyüyor. Bu bir daha geri gelmeyecek anların ve eve gelen minik parmakların tadını çıkarın. Çıkarmanızı engellemeye çalışan olursa da lohusalığa sığınıp onları bir güzel benzetin :)


İşte böyle. Bizim Sarpikomuz 17 gündür yanımızda. İlk günler düzenimiz düzensizlik :) Bir gün öyle, bir gün böyle yaşayıp gidiyoruz. Bana hamileliğin başından beri hiç zorluk çıkartmadığı ve içten içe hep arkadaş gibi hissettirdiği için her gün ona teşekkür ediyorum. Ağladığı zaman da ne huysuz çocuksun, biz seninle böyle mi anlaşmıştık diye mızırdanıyorum. İyi ki geldi. İyi ki şu anda uyuyor ve ben de yazabiliyorum :)