30 Ocak 2013

5 dakikada beşiktaş akşam yemekleri

Sabahın köründen akşamın bir saatine kadar çalışıyorsanız muhtemelen her gün evde hünkar beğendi yapamıyorsunuzdur. Yapıyorsanız bana söylemeyin. Aslında vaktim olsa her gün mutfakta biraz zaman geçirebilmek ve birkaç çeşit minik porsiyon yemek yapmak isterdim (acaba o zaman da böyle düşünür müydüm?). Hatta bu bana aslında meditasyon bile olurdu ama sanırım yemeği en erken 9'da yiyebilirdik. Benim sistemim genelde hafta sonu Ankara'da ya da başka bir yerdeysek ve mutfakla haşır neşir olmaya zamanım olmadıysa, ailemin Ankara'dan kargoyla gönderdiği (evet hiç utanmadan yazdım!) yemekleri afiyetle yemek hatta bir de üzerine onlara her seferinde "ne kadar çok şey gönderiyorsunuz, ben bunları ne yapacağım" diye mızırdanmak. Yazınca kendimi iğrenç bir evlat gibi hissettim, artık mızırdanmayacağım. Bunun dışında hafta sonu İstanbul'daysam Pazar günü genelde birkaç çeşit yemek yapıyorum (genelde zeytinyağlılar) ve birkaç gün idare ediyoruz. Bazı günler ise bir şekilde evde bir şey olmuyor ve hafta içi pratik çözümler gerekiyor. Sarımsaklı-domatesli-fesleğenli makarna elbette dünyanın en güzel ve hızlı yemeğidir ama her zaman değil. 

Benim pratik günü kurtarma önerilerimden işte birkaç tanesi! Uyduruk olabilirler ama hayatımı kurtarıyorlar!

Avokadolu somon füme ruloları: Somon fümelerin içine herhangi bir sürülebilir peynir, arasına avokado. Sarın gitsin, üzerine zeytinyağı, kapari, dereotu. Hem havalı, hem de çok lezzetli, hem de hazırlaması 3 dakika! (Bunu avokado yerine kuşkonmazla da yapabilirsiniz.)


 
Tost demek için fazla güzel olan tostlar: Elektrikli ızgaralar harika bir buluş. Alırken mutfakta en çok kullanacağım şeylerden biri olacağını kesinlikle tahmin etmiyordum. Dolaptaki kırmızı biber, kabak, patlıcanı incecik dilimleyip zeytinyağlı gezdirdiğiniz ızgarada 5 dakika üzerinde çizgileri oluşuncaya kadar kızartın. Daha sonra ekmeğin arasına peynir, domates, ızgaradan yeni çıkan sebzeler, yeşillik vs. Bir posta daha ızgaraya. Peynir eriyince tamamdır. Servis ederken tabağa yanında biraz salatayla yerleştirirseniz alın size cafe tostu!




Bruschetta: bu da yukarıdaki tostun başka versiyonu sayılabilir. Kırmızı biberin ızgara üzerindeki lezzetine bağımlıyım. Kızarmış ekmek üzerine peynir, kırmızı ve yeşil biber, üzerine taze kekik. Üzerinde zeytinyağını gezdirince en şahane akşam yemeği.


Milföy pizza: Buzluktan milföyü çıkarıp 2 dakika buzlarının çözülmesini beklerken bir yandan mozzarellayı ve patlıcanı dilimleyin. Patlıcanı ızgaraya atın 5 dakika kadar kızarmasını bekleyin.Bu sırada fırını 180 dereceye ayarlayın. Tepsiye pişirme kağıdını serin, milföyleri kenarlarından 1'er cm içeri doğru katlayın. Mozzarella, patlıcan, cherry domates ve fesleğeni döşeyin, üzerinde zeytinyağı gezdirin. Bir tane yumurtanın sarısını milföyün kenarlarına fırçayla sürün, atın fırına, 5 dakikada hazır!



Bence ne kadar kısa sürede yapıldığı açıklanmazsa bunların hepsinin pekala gideri var!

Tembeller elime mum diksin :)

28 Ocak 2013

wintertimes

Merhaba! Beni hatırladınız mı?

Detox niyetine Ocak başı itibariyle Nisan başına kadar alışveriş yapmama kararı vermiştim. Ocak bitmek üzere, şimdilik sözümü tuttum, bir tek toka bile almadım. Sanırım bana iyi geldi. Halledilmesi gereken bir iş için alışveriş merkezine girince özellikle de şu anda her tarafın tahrik edici %70 indirimleri sebebiyle vitrinlerle bir miktar mücadele ediyorum ama şimdilik fena gitmiyor. İnternetten normalde alışveriş yaptığım sitelere de girmeme konusunda dirayetli çıktım. Kendimden beklemediğim bir performans gösterdim ilk bir ayda. Başarılarımın devamını diliyorum. Nisan'ın gelmesiyle Tazmanya canavarıymışçasına topaç gibi dönerek mağaza talan etmeyeceğime dair iç motivasyon çalışmalarım ise Mart sonu başlayacak. Dolaplarımdaki şeylerle vedalaşmak için bir alıştırma bu. Bir yandan da ayıklama yapmaya çalışıyorum, henüz başarılı olamadım. Çöp evim olacak yaşlanınca bu gidişle. Belki de vintage diye kakalarım birilerine! En son aldığım şey bu robot kulaklık çoğaltıcı oldu. Yılbaşından önce alındı, sayılmaz! Çok seviyorum onu, kulaklıkların ucunu gözlerindeki deliklere taktıkça da garip bir şekilde mutlu oluyorum. Vudu bebeği fonksiyonlu kulaklık çoğaltıcı galiba!


Güzel yemeklere devam. Münferit'in beyaz peynirini ve mürekkepli kuskusunu buraya not düşmek gerek. Burada yediğimin, şu güne kadar tattığım en iyi beyaz peynir olduğunu iddia edebilirim. (Elbette Çandarlı beyaz peynirinden sonra!) Onlar da Ayvalık'tan getiriyorlarmış. İlk gidişim değildi, sanırım menüdeki çoğu şeyi denedik, yemekler gerçekten başarılı. Lezzete rağmen Münferit hakkında karışık duygularım devam ediyor. Yediğiniz her şey çok lezzetli ve kesinlikle yenilikçi; meyhanedesiniz ama mutfak neredeyse deneysel. Bunlara rağmen yine de sanki olmayan bir şeyler var. Giriş katın altındaki kısımda oturunca kendimi mahzende gibi hissediyorum ve sanırım akustikle ilgili bir sorun var, hep bir uğultu, aşırı gürültü.. Giriş kattaki ufak masalar ise bizim gibi uzun yemek sevenlere göre değil. 11'den itibaren bar tıklım tıklım, katın tamamı istila edilmiş halde. Sanırım benim Münferit'e bir yaz akşamı, şehir iyice boşalmışken dışarıdaki masalarda şans vermem gerekiyor.



Arada bir yemek yemeye çıksam gelsem olur, onun dışında kışın hiç evden çıkmasam da olur ben! 5 film üst üste izleme kapasitem var. Sanırım yıllar önce de bahsetmiştim, Filimadamı diye harika bir site var. Türkçe ve çok başarılı şekilde hazırlanmış bir site. Profilinizi oluşturuyorsunuz, (benimki şu). İzlediğiniz ve izlemek istediğiniz filmlerin listesini tutabiliyorsunuz. Benim gibi liste manyağı biri için bulunmaz fırsat. Üye olanların kendi profil sayfasında görebildiği "Kaşınıyorum" butonu var, dünya tatlısı. İzlediğini işaretlediğin filmlere göre hayatının ne kadar süresini film izleyerek geçirdiğini hesaplıyor. Ben şimdilik 2866 saat (yaklaşık 3 ay) boyunca film izlemişim. Hassasiyetimi bilenler eminim bir yandan komik bularak da olsa listeyi büyük bir ciddiyet ve özenle tutuğumu anlıyordur! Bu disiplinimi hayatımın başka alanlarında da görebilsem ne hoş olur. (Hayatında bir kere bile ertesi gün giyeceği kıyafeti önceki geceden hazırlayamayanlar parmak kaldırsın!)


Durumlar böyle sevgili blog. Vallahi billahi daha çok yazacağım diyerek vaatlerde bulunmak istemiyorum ama tabii içimizden geçen bu. Kısmet nokta kom.

İyi haftalar!

Pazar akşamı banyosunu yapmış, tırnakları kesilmiş, ödevleri tam, yatmadan önce kurbanlık koyun psikolojisi ile boğuşan bir ilkokul çocuğuyum adeta. 50 yaşıma gelince filan geçecek bu his herhalde. 

7 Ocak 2013

2013'ün ilk postu

Film! Oscar adaylıklarının açıklanmasına sadece birkaç gün kala salonlarda da hareketlilik başladı diye sinema programı sunarmış gibi başlayayım :) Adaylar bu ayın 10'unda açıklanıyor, ödüller ise 24 Şubat'ta dağıtılacak. Aday adaylıkları için söylentiler bir süredir dolaşıyor ama her sene olduğu gibi bu sene de resmi açıklama yapılana kadar her şey laf.

Life of Pi'den çok etkilendim. Söylendiği gibi yeni Avatar olmasa da görsel yönden uzun süredir böyle bir şey izlemediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Filmi başından sonuna kadar gözümü ayırmadan heyecanla seyrettim. 1993 doğumlu başrol oyuncusu büyük sürpriz. Birçok sahneyi nasıl çektiklerini hala düşünüp duruyorum. Keşke filmin çekim hikayesini anlatan bir film daha olsa.

Silver Linings Playbook ise beklediğimden çok daha iyiydi ve çıktıktan sonra farkettim ki filmi izlemek bana çok iyi hissettirdi. Bradley Cooper'ın bize ilahi güçlerin bir armağanı olduğunu zaten biliyoruz ama onu böylesine iyi bir oyuncu olarak görmeye hazır mıyız bilmiyorum! Jennifer Lawrence da bu sefer daha bir şirin göründü gözüme. Diner sahnesinde arkadan çalmaya başlayan Goodnight Moon ise filmin bana gizli ikramiyesiydi.

Yemek! Unter kulaktan kulağa yayıldı, kısa zamanda Karaköy fırtınasında adı en çok geçen yerlerden biri oldu. Hala uğramadıysanız yolunuzu Karabatak'ın karşısında açılan Unter'e düşürün. Mekan tasarımına aşık olmak serbest. Ufak porsiyonlarda lezzetli yemek. Ortaya birkaç şey söyleyip paylaşmalık. Sandalyelerin havası, tuğla duvarlar, açık mutfak ve mekanın genel havası çok hoş. Peynirli sufle, mantarlı kiş ve peynir tabağı aldık, her şey lezzetliydi. Yalnız gözüme batan birkaç küçük nokta oldu. Piliç çevirme vitrininin orijinal bir fikir olduğu kesin ama gerçekten restoranın içinde dönen piliçleri izlemek isteyen var mı? Ayrıca peynir tabağında parmesanın işinin ne olduğunu anlayamadım. Parmesan ince traşlanmış ya da rendelenmiş olmadıktan sonra yemesi çok zor bir peynir, böyle paketten çıktığı gibi sunulduğunu daha önce görmemiştim. Kesinlikle yanlış tercih, peynir tabağındaki parmesan başka bir peynirle değiştirilse çok daha iyi olur. Ben gideli bir ay kadar oldu, belki de şimdiye kadar değişmiştir. Bu kadar zaman mutlaka biri söylemiştir bunu.


Not: Bu hafta kar yağarsa ve ben yine yolda kalırsam, bu sefer Barbaros Bulvarı üzerinde eylem yapacağım. Haberlere çıkarsam ve kaçırırsanız önceden haber vermedim diye kızmayın.

Ayrıca, hafta sonu bir daha alışveriş merkezine gitmek yok. İstinye Park'a gitmek hiç yok. İndirim zamanı İstinye Park'a gitmek hiç hiç yok.

Yine bir Pazar akşamı hiç uyuyasım yok. Neden hep böyle oluyor?