16 Kasım 2006

Kız sen İstanbul'un neresindensin? :)

Daha önce anlatıp durmuştum 1 haftalık tatile bile listelerle çıkarım diye. Bazen öyle olmuyormuş. İstanbul'a gitme fikri 2 haftadır ortada dolanıyordu. Benim senelerdir en yakın arkadaşlarımdan olan Başak arkadaşım-Kalktı gitti İstanbul'a taşındı, bir süre sonra birtek ben kalıcam Ankara'da zaten- bir liderlik seminerine katılmak için İstanbul dışına çıkmıştı. Ben de o yüzden gitmemeye karar vermiştim. Cumartesi yola çıkılacaktı ve cuma öğlen saatlerinde aniden ben de gitmeye karar verdim İstanbul'a gidecek bir ekşisözlük ve bir başka blog yazarıyla... Ne kadar gizemli oldu! :) 20 yıldır tanıdığım insanlar aslında!

Altı üstü İstanbul'a gitmek değil mi? Hem de 5 günlüğüne! Ne kadar hazırlanabilir ki bir insan, değiştiriyorum bir dişi?? Anca benim kadar herhalde! Neyse, birsürü karışık cdyi de ayarladıktan sonra yolculuk için herşey hazırlanmış oldu. Yola çıkışımızdan bir süre sonra Japon turistler gibi fotoğraf çekmeye başladım.Pek de iç açıcı görünmüyordu hava aslında. Bolu dağında da acayip sis vardı. Ben de Varan'da yayla çorbası içtim.. Çok eğlenceli geçiyordu yolculuk. Arabanın hız göstergesine bakıp çığlık atmadığım zamanlarda sakin bir yolculuktu. Konuştuk konuştuk... Hangi ünlüler sözlük yazarı, İstanbul'da neler yapıcaz?, 360'a akşam yemeğine gidilecek ben o topuklarla İstiklal'de yürümeyi becerebilir miyim?? gibi önemli konular işte..
İstanbul'a geldiğinizi fark etmemeniz münkün değil! Şu üstteki manzara karşıladı bizi. İstanbul aklımı çeliyor. Trafik hiiiç umrumda değil. Burası yaşayan bir yer. Bir süre duruluyorum. Benim yol boyunca durmayan çenemin kapanıp mahsun mahsun etrafıma bakmama onlar gülüyor. Gülsünler. Kafamdan acaba gerçekten burada yaşayabilir miyim? diyorum kendime. Köprüden geçiyoruz. Denizsiz bir hayat ne kötü. Bazı İstanbullular vapurdayken bile denize hiç bakmıyorlarmış bazen. Ben asla öyle bir olamam sanırım. Değerini bilin yaşadığınız şu yerin!!!

İstanbul'a varınca İstanbul'a gelmiş Ankaralılar ne yaparsa onu yaptık. Otele gidip eşyaları bile bırakmadan kendimizi deniz kıyısında bir yerlere attık. Kuruçeşme "aşşk cafe". Alt taraftaki orada çekildi. 'Anne biz vardık. Evet herşey çok güzel. ' Kahveleri içiyoruz. İstanbul rehberim çok başarılı, zaten kuş kadar İstanbul bilgim var. Şaşkın şaşkın bakınıyorum bir yandan da dinliyorum... Sırayı öğren artık Ayşe. Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek.. Oldu mu acaba? :)Ben Starbucks'tan pek hazetmeyen bir insanım. Ne çok lezzetli, ne de değişik olduğunu düşünüyorum. Arkadaşlarım istediğinde giderim sadece. Bizdeki gibi oldukça "tiky" bir buluşma mekanı konseptini gören Amerikalılar acaba hangi tonda gülüyorlardır bu duruma?? İtalya'da yok mesela. Adamlar kendi kahvelerine sahip çıkıyor. Bizde herkes Starbuck'a koşturup sıra bekliyor. Asla da bir milliyetçiliğim yoktur bu konuda aslında. Değişik olan yiyecekleri içecekleri tatmak en sevdiğim şey. Ama işte zaten yüz tane cafe varken gidip Strabucks'ta oturmak bana biraz tuhaf geliyor. Neyse herkesin kendi bileceği iş tabii, ben de hiç gitmiyor değilim.


Nerden geldim bu konuya? Bebek Starbucks önerisinin üzerine "Yok daha neler!" dedim. "Dünyada bundan daha güzel bir yerde Starbucks yoktur muhtemelen" gibi beni tavlayacağı çok açık cümlelerden sonra "Genel Starbucks'ı küçümser ve sizin beyaz çikolatalı var ya bizim türk kahvesinin eline su dökemez." bakışıyla-orda çalışanların ne suçu varsa!?- içeri girdim. Kahvemizi beklerken Tuna Kiremitçi'yi gördük, adama 10 cm mesafedeyken dedikodusunu yaptık. -Biz Ankara'dan geliyoruz, o yüzden ünlü görünce birbirimizi dürtüklüyoruz, hatta onun kulakları yokmuş gibi aaa baaaaak! diyoruz-. Denize istersem ayağımı sokabileceğim şekildeki bahçesine çıkınca ( üst foto) bana elimdeki kahve dünyanın en güzel şeyi gibi geldi. Şu İstanbullular ne şanslı yahu. En romantik Starbucks ödülünü Bebek Starbuck's a takdim ediyorum yüksek müsaadelerinizle.

Akşam yetişilmesi gereken bir doğumgünü yemeği var 360'ta..Artık hazırlanmak gerek :)

6 yorum:

Adsız dedi ki...

ayşeciimm gerii döönnn:(( nevrayıdaa all ve geelll burada hep birlikteee yaşıyalımm yoksa büyü yaptırırım sizee istanbula bağlama büyüsüüü:))

jelatin dedi ki...

Ben de bir dahaki gidişinize Nişantaşı Bronz Sokak'taki Gloria Jeans'i öneriyorum efendim :)

Hoşgeldiniz

Adsız dedi ki...

O iş tamamdır bacom büyüye falan gerek yok, en yakın zamanda oradayız. İçin rahat olsun

Abinn

Adsız dedi ki...

selam, google dan kendi ismimi aratirken ratladim blog'una ve ellerine saglik cok hosuma gitti. Benimki aysemert.blogspot.com.. Ank.dan Istanbula tasinali 5 ay oldu & burasi cidden gezmek icin guzel ancak yasamak icin zor biyer..kosusturup duruyorsun trafikte..

daphnevega dedi ki...

Başak,
Zaten kafamı toparlıyamıyorum! Sus bak gelirim! :)

Jelatin,
Nişantaşı'nı semt olarak çok beğendim. Sadece Midpoint'e gitme fırsatım oldu. Corridor'a gitmek istiyordum, Gloria Jeans'i de ekliyorum o zaman.. Teşekkürler :) Hoşbulduk!

Başağın abisi :),
Planlar filan yapılmış bakıyorum! Hadi bakalım!!

Ayse,
Herkes akın akın gidiyor İstanbul'a. Aklımdan geçiyor ama daha zamanı var sanırım..

Adsız dedi ki...

Köprüyü geçerken sessizleşmeni uzun süre unutabilceğimi sanmıyorum :) İyi ki geldiniz hepiniz, görüştük buluştuk. Özlemişim valla.