Ayşe İstanbul'da serisi vol.2
Yine jet gibi geçti Allah kahretsin. Tadı damağımda kala kala bir türlü gitmez oldu zaten. Bol yeme-içmeli; hiç alışverişli (alkış alkış!) bir İstanbul gezisi oldu.
3 gün boyunca:
"Bizim kesin burda yaşamamız lazım"
"Yok yok yaşanmaz yahu, trafiğe bak, sen kesin psikopat olursun"
"Denizsiz şehirde yaşanır mıymış?"
"Ama bak buradaki arkadaşlarımız da anca haftasonları birkaç saat bir şeyler yapıyorlar, haftaiçi böyle yaşamak çok zor"
"Böyle arada bir turist gibi gelince çıkıyor İstanbul'un tadı"
gibi bir oraya bir buraya savrulan aklımıza mukayet olma çabaları tavan yaptı. İstanbul'da dolu dolu yaşamayı başaranları kıskandım, çeşitliliği kıskandım. Yine yüz bininci kez kendimi buraya ait hissettim ve yukarıdaki bahanelerden bazılarıyla kendimi avutmaya çalıştım.. E geldim en nihayetinde Ankara'ya. Ruhsal karışıklıklarımı kendi hallerinde çözülmeye bırakıp neler yaptığımdan bahsedeyim de siz de kurtulun, ben de..
Daha önceki İstanbul label'lı yazılardan da anlaşılabileceği üzre, şehre varır varmaz kendimizi deniz kıyısı biryerlere attık. Bu yer Aşşk Cafe oldu. Ben buraya bir kez de havalar soğukken, henüz içerde oturulurken gitmiştim. O zaman bu manyakça kalabalıktan haberim yoktu. Gündüz vakti, tabii cumartesi olması da bir faktör olsa gerek; yarım saat kadar 10 metre ötedeki bir masaya geçmek için arka taraftaki kocaman masada bekledik. Çok süslü kızlar vardı; bunlara hiç aldırış etmeden keyfimizi bulabilmeyi nasıl olsa öğrendik. Hem de çok bakımlı yaşlı çiftler de vardı, ki ben onları hep çok severim. Siparişi önceden verdik, denize yakın masamıza geçerken yemekler geldi; güzel oldu. Yanlış hatırlamıyorsam yediğim şeyin adı "Deniz"di. Yeterince büyük değildi ama zaten tıka basa karın doyurmak için verilmiş bir sipariş değildi. İnanılmaz lezzetliydi. Somon fümeyi, fırında yapılan somondan daha fazla seviyorum. Sonradan mideme birşeyler yapmazsa daha da fazla seviyorum.
Bu arada Ankara-İstanbul arası çok rahatlamış. 3 saate inmiş. Yolculuk sonrası yemekleri yedikten sonra Kuruçeşme'den başladık sahil boyu yürümeye. Herkes balık tutuyor, istavritler ne güzel! Kimsenin başına bir şey gelmiyor mu yüzlerce kişi "vuuujt" diye ses çıkaran oltaları denize sallarken? Bebek'e kadar yürüdük. Havayı güzel bulup da parktaki ördeklerin peşinden bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturan şapşal çocuklar gibi bir denize, bir balık tutanlara, bir evlere baka baka yürüdüm. Tekrar bu şehirde yaşayan ne kadar çok insan olduğuna hayret ettim; nasıl patlamıyor bu şehir şaşırdım. Güneşlenenlere ve deniz anaları içinde yüzenlere gülümseyerek şaşırdım :)
Bebek'te mola verip kahvelerimizi içtik. Akşam da güzelce bir rakı-balık yaptık günlerce öncesinden rezervasyon yaptırdığımız yerde. Ne bilebilirdim ki o gece masamızda bir ünlünün (zevzek bir popçu ünlüsü de değil; tiyatrocu-sinemacı bir sanatçının; ki sokakta görsem parmağımla gösterip, zıplardım büyük ihtimal; Ankara'dan geldik, ne var!) bize eşlik edeceğini? Sıkıştırmayınız, söyleyemem kim olduğunu. Bütün gece vır vır ahkam kestim sinema hakkında kendisine; "kim yahu bu bıcırık" mı demiştir yoksa "ne güzel işte takip ediyor, anlamaya çalışıyor gençler" mi demiştir bilemiyorum ama çok güldük, eğlendik; ben bunu iyiye yoruyorum!.. Adını öğrenip de gergin ve heyecanlı gitmemize rağmen inanılmaz keyifli bir gece oldu.
Devam ederiz bilahare. Bir postta anlatamam ki.
p.s: Blogu yeniledim, esnettim, tekrar header yaptım blogu aldıktan beri ilk kez. Eh lazım arada bir değişiklik.
19 yorum:
merhaba
İstanbul gezini özlemle ve biraz da kıskanarak okudum, ahh ahhh. inşallah darısı başıma(başımıza). sitenin yeni hali de pek güzel olmuş, eline sağlık..
sevgiler
gorki
slm, bayaa bişi sığdırmışsınız, istanbulda yaşamayı başarabilenlerden olarak bazen sadece gezmeye gelmeyi hayal ettiğimizi söylemek isterim..
evine hosgeldin:) sanki bu sehirde yasamiyormus gibi, senden dinleyince istanbulu, ayri bir keyifli oluyor Ayse..devamini merakla bekliyorum..
not: yeni blogun hayirli olsun..super olmus..
gorki,
teşekkürler; arada bir kesin kaçmak lazım :)
nisan'ın altısı,
:)ben de orada yaşasam öyle düşünürdüm muhakkak!
hmf,
ah ne güzel öyle olabildiyse; çok teşekkür ederim.
ayşe,bir kere de yediklerin içtiklerin senin olsun;)falcı ne diyo onu anlat, gitmeye değer mi,dedikleri çıktı mı,nerde,kaç para...vs vs gibi pragmatik sorularımı cevapla da çatlamayayım ortadan ikiye...
melo,
Sonra yazayım diyordum ama sana detayları buradan vereyim önceden.. Falcı çok iyiydi :) Adı Rodos; İstiklal caddesinin yan sokaklarından birinde Cadı Kahvesi diye biyerde bakıyor. Sanırım 12-13 ytl gibi birşeydi ücret; bu arada fal kahve falı. Şimdiki hayatımla ilgili birsürü şey tuttu; gelecekle ilgili mesela 2 hafta içinde işimle ilgili olayların açıklığa kavuşacağını; asıl işimin matematikle ilgili olduğunu ama asıl para kazanacağım konunun ellerimi kullanarak yaratacağım bir işten olacağını söyledi. Söylediği şeyler baya ikna ediciydi. Harf filan söylüyo çat çat zaten; banka ile ilgili bile bişeyler patlattı :) 2 hafta içinde işle ilgili birşeyler olursa tutturmaları iyice meşrulaşacak; o zaman tekrar akın edebiliriz Rodos beye :) Ben şimdiden tekrar geldiğimde gitmeyi düşünüyorum; tavsiye ediyorum :)Ooo yazacak şey bırakmadım ayrı bir post oldu bu yorum yahu.
Aşşk Kafe'ye ben de gitmiştim yazın iki kez, iki farklı İstanbul ziyaretimde. Kahvaltıya gitmiştik ve Aşşk Tost, Meşşk Tost filan yemiştik. İnce belli bardakta çay, nefis "mini" salata! Beğenmiştim. Ben de "İstanbul, İstanbul..." diye sayıklıyorum günlerdir, bakalım ne zamana kısmet.
Bir de çok süslü kızlar niye keyif kaçırır ya da bir şekilde aldırış etmemeyi gerektirir anlamıyorum. Aksine ben ne zaman çok süslü kız görsem öylece bakar ve de mutlu olurum ve de içim açılır. Bu Cansever'le muhabbet ettikten sonra, Banu Alkan'la köpüklü jakuziye girmek gibi bir şey. Etrafımızda süslü kızlar, oğlanlar olsun yahu. Mis gibi.
Hoşgittin Ayşe:) Blogunun yeni hali çok güzel. Arada bir değişiklik yapmakta fayda var. Ben yıllar önce üniversitedeyken, staj için İstanbul'a gelmiştim. Yaklaşık 1,5 ay İstanbul'da kalmıştım. İstanbul'un altını üstüne getirmiştik. Ankara'ya dönerken kendime söz vermiştim. Ben bu şehre tekrar döneceğim ve burada yaşayacağım diye. Şimdi İstanbul'dayım. Çok güzel olduğu kadar zorukları da var. Yaşamakla gezmek farklı şeyler hakikaten. Herşeye rağmen, sabahları içinde deniz olduğun bir şehirde uyanmak güzel...İstanbul güzel...
celatin,
O süslü kızlar bizim dergilerde bakıp da karşısında saygıyla durduğumuz güzeller olsalar çok şahane olacak ama onların devamlı beraberlerinde taşıdıkları "ağğğy inağnmıyorooom" ve "şıaka yapıyosuuuan heraldee"leri var; ben denize karşı sakin sakin oturmak isterim, bunları istemem; mecburen duyarım yapacak bişey yok ki. Yoksa sadece süslü ve güzel diye birine kızamayız; o kıskançlık olur :) Zengin etmezdik Cosmoları, Vogueları yıllardır eğer ki süslü hemcinslerimizi sevmeseydik :)
sebla,
İşte benim için de "deniz" anahtar sözcük. Bilmiyorum ne yapmam gerek, düşündükçe kafam karışıyor, of of!:)
Oh oh oh afiyet olsun. Rakı keyfime bir ay var benim, ondan öncesi koşturarak geçecek zaar.
Aşağıdaki fotolara bakıyorum da, bizim okulun oraları arşınlamışsın sen, oh ne ala.
Ayşecim sana nasıl özeniyorum anlatamam. Ben maalesef İst'a sadece iş için gelebiliyorum ve yangından mal kaçırır gibi acele dönüyorum. Nerdeeeee böyle gezmek. Bak bu günlerini çok ararasın.hazır vaktin varken bol bol gez. İstanbul'un bambaşka bir büyüsü var. Eminim insanı bir şahir bu kadar mı baştan çıkarır. Kıymetini bilmeliyiz bence. Nitekim yavaş yavaş overload olmaya başladı. Blogun yeni hali çok güzel olmuş. bende değiştireyim istiyorum ama nasıl yapılr bilmiyorum. yardım edersin di mi :)
ayşecim şu 3gün boyunca söylediğin sözler varmış ya, yüzde yüz aynılarını düşnüyorum! Sonuncusunu da özeti olmuş! bu arada yeni arayüz çok güzel :)) değişiklik iyidir! :D
merhaba, öylesine bloglar arasi savrulurken buldum seni ve gözlerime inanamadım. istanbul aşkımı, rakı-meze-balık keyfimi paylaşan, gezmekten tozmaktan benim kadar keyif alan bi ayse daha buldum. çiftimi buldum gibi sevindirik oldum. ben blog yapsam işte ben de bunları koyardım, yazardım dedim. her yazdıgını okudum ve katıldım. 11 sene istanbul'da yasayip kürkçü dükkanına dönen bi ayse'yim ben de. istanbul ve oradaki dostlarım burnumda tütüyor. döneli 2,5-3 sene oldu. her gittigimde dolu dolu keyfini çıkarmaya çalışıorum ben de senin gibi. tadi damagimda kala kala dönüorum... aynen senin gibi mantıklı bahaneler bulmaya calisiorum, kendimi burda kalmak icin ikna etmeye calisiorum. orda calissam bunlari yapicak bu kadar vaktim olmayacak bi tek haftasonum olacak falan die ikna etmeye calisiorum. ama yalan be ayse! benim arkadaslarim gayet haftaici de cok guzel gezebiliolar :( gerci bekarken böyle de evlenince ne olur bilemem. cok yazdim, susuorum sonra gene yazarim. seni izlemeye devam ediorum adasim. çok üzülmemeye calis :)
aslı,
Okul mu? bühühü! Ne güzeldir oralarda okumak, insanların topları denize filan kaçıyormuş; böyle şeyler duydukça fena oluyorum ben! Rakı-balık keyfinin tam vakti, hele bir de deniz kıyısındaysan. Bi de annem de kullanır "zaar"ı, ilk defa ondan başka birinden duydum:)
nuray,
Benimki de tam bohem hayata döndü, iş hayatına adapte olmakta nasıl zorluk çekicem ben de bunu düşünüyorum; herşeye alışıyor insan, onu da hallederiz mecbur:)Blogla ilgili yardım ederim tabi ama kesinlikle benden iyiler vardır, bir de bisürü şey geri getirilemiyor-muş :) Sen niyetlenirsen buluruz bir şekil :)
bembi,
Ankara'da yaşayanlar olarak birbirimize destek olmalıyız bembicim:) Beğenmene sevindim, seninki gibi stretch bloglara baka baka karar verdim bu değişikliğe:)
ayse,
Merhaba! Ben de seni tanıdığıma çok sevindim şimdi! 11 yıl İstanbul'da yaşadıktan sonra hiçbiryer kesmez insanı, sen ne kadar zor bir karar vermişsin! Her zaman beklerim ayse :)
zevke okudum, yuktundum :) İstanbuuuul İstanbul... Ankara bildiğin gibiydi zaten... Blogun bu hali epey ferah olmuş, ben cok begendim :) daha bir arada görünüyor, doğru secim!
saol ayse, kesmio hakkaten de.
:( oldugu kadar, idare edioruz işte. arada istanbul'da nefes alıp devam ediorum :) ben burdayım, ara ara gene ses veririm. :)
merhaba ,
yazmayı ve konuşmayı çok seven birinin blogu galiba :)
tatildeyken bile yazı yazmanızdan belli ...
haftaya istanbuldayım , aşşk cafeyi duydum ancak hiç gitmedim , belki bu sefer giderim
sevgiler
timur
dnz,
:) Gidenler yazsın da biz de gitmiş gibi olalım di mi? Blogun bu halini blog arkadaşlarım sevdi, yakın arkadaşlarım sevmedi gibi görünüyor, napalım artık böyle olacak!:)
ayse,
Her zaman beklerim!
timur,
Evet doğru ama sanırım yazmayı konuşmaktan daha çok seviyorum! İstanbul'da iyi eğlenceler!
Yorum Gönder