24 Eylül 2008

it's me, it's you.

Geçen haftasonu domates haftasonuydu. Bizde gelenekselleşme yolunda hızla ilerleyen bir uygulama bu. Özellikle annem televizyonda her kanalda bas bas bağrınıldığı gibi "meyve-sebzeyi mevsiminde yeme" konusunda bu sene oldukça sıkı bir politika izleyeceğe benziyor. Bizim evde kışın kullanmak üzere, milyonlarca adet domates yaz mevsiminin sonlarına doğru çeşitli uygulamalara tabi tutuluyor. Domateslerin bir gıdımı bile boşa harcanmadan kavanoz kavanoz kışlık nevale çıkıyor. Önce biz annemin köleleri olarak domateslerin kabuklarını kalın kalın soyup, onları küp küp doğruyoruz. Sonra annem doğranmış domatesleri robotta çekip koca koca tencerelerde biraz zeytinyağı ve tuzla kaynatıyor. Sıcakken kavanoza koyuyor ve havası çıksın diye kavanozları başaşağı diziyor. Bir yandan da kabuklar robotton geçiriliyor, aynı şekilde kaynatılıyor ve bu sefer kevgirden süzülerek püre kıvamındaki domates elde ediliyor. Bu işlemler neredeyse 2 tam gün sürüyor! Her yer domates kokuyor! Ben bir kısmına katıldığım bu domates şenliklerinden sonra bile domatesten bıkmadım ama ne yazık ki babamla aynı hisleri paylaşmıyoruz. Hatta bütün bu işin arasında domates çorbası yapıp annemin tuhaf bakışlarını üzerime çektiğimi de söylemek isterim. Şimdi sıra sıra dizili kavanozlarımız kış boyunca türlü türlü yemeğimize katılarak bize yaz domatesi tadı verecek. Ne güzel!
*
*

Defne sormadan önce belgelemiştim çok kıymetli organizerımı. Arayıp arayıp sonunda kafama göre bir şey buldum. Geçen seneki çok kirlenen beyaz kaplıdan sonra bu sefer lacivert tercih ettim. Morning Glory olması sebebiyle üzerinde sevgi kelebeği ifadeler yer alıyor ama içi çok kullanışlı. Pek mantıklı olmayan bir fiyata satın aldığım organizer için kafamdan -böyle şeylerde genelde yaptığım gibi- "Şimdi bu organizer x lira. Ben bunu 365 gün kullanıcam. x/365=y lira. Ben bu organizerı bir gün kullanmak için y lira verir miyim? Tamam veririm." şeklinde çok zekice bir hesap yaptım. Ammavelakin iki kişilik kırtasiye ekibiyle de yarım saat kadar "Neden Ece ajanda bu kadar güzel ve kullanışlı organizerlar yapamıyor? Yapsalar da ondan alsak, şimdi bakın yani şununla şu bir mi?" şeklinde muhabbet etmekten de geri durmadım. Onlar da bana "Evet, bakın Ece ajandaları orda yığılı duruyor, Morning Glory ise sürekli tükeniyor. Daha pahalı ama hem daha estetik hem de daha pratik olduğu için herkes onu tercih ediyor." diye destek verdiler. Ece tasarım ekibine sesleniyorum. Tüm kaynaklara sahipsiniz, lütfen daha güzel şeyler yapın. Gerçi internet sitesinde oldukça hoş şeyler de görünüyor ama ne yazık ki ben o tip modellere hiçbir kırtasiyede rastlamadım. Sonuç olarak bu sezon organizerıma kavuştum. Doruk da "Hayatını yoluna koyarsın artık!" diye benimle dalga geçti.
*
*
*
*
Masumiyet Müzesi'ni kararsızca okumaya devam ederken, eğer ki 14 yaşımda olsaydım bu kitabın bana, o sıralarda okuduğum Pınar Kür'ün Bitmeyen Aşk'ının -evet- hissettirdiklerine benzer şeyler hissettireceğini düşündüm. Her fırsat bulduğumuzda Nevra ile Kemal'i çekiştiriyoruz. Genel olarak Orhan Pamuk kitaplarına saygı duyan ve mesafeli bir sevgi besleyen biri olarak Masumiyet Müzesi'ni okurken nedense -aslında haddim olmayarak- zaman zaman sıkıldığımı ve "E yeter ama bişey olsun artık!" dediğimi söyleyeyim. Ama kitapta ileride bir aforizma (sayılır mı?) kitabı olacak sevgili "Kitap Defterim"me not edecek kadar sevdiğim cümleler de yer alıyor. Müze açılırsa da giderim, küpenin tekini be de merak ediyorum elbette. Oldukça durağan bir bölüm-ler-deyimdir belki de, yarıladım kitabı, belki ileri zamanlarda fikrimde değişiklikler olur.
*
*

*
*
Bir de çok romantik bir hediye aldım. Aldığım en harika hediyelerden biri olabilir! 24 Ekim'deki Sezen Aksu konserine harika bir yerden biletim var artık. Yuppi! 1 aydan geri sayıyorum. Çok uzun süre olmuştu..
*



Son olarak kasvetli, bulutlu sabahlar için her daim garantili öneri:
The Dears-Expect the worst 'cos she's a tourist

*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
p.s: Elbette hemen gidip badem ve hint yağı aldım. İkisini karıştırdım; rimel gibi sürüyorum kirpiklerime gece yatmadan. Türkiye'deki dişi nüfusun neredeyse tamamının bildiğini fark ettiğim şeyi benimle de paylaştığınız için teşekkür ederim. Jelatin'e de torpilli teşekkürlerimi yolluyorum!

12 yorum:

silgi dedi ki...

bu domates manyaklığının anneme özgü olduğunu sanıyordum. geçen haftalarda 23 kilo domatesten yaptığı 30 kavanoz domates konsantresi hâlâ rüyalarıma giriyor, uyanmak istiyorum artık.

velinkam dedi ki...

yazıyı okurken bizim evden birimi yazdı acaba diye düşündüm aynıları yaşandı bizde de :)Ahh o Sezen biletleri bitirdi beni sadece anlatsan yine ah çekerdim ama bir de fotolarını koymuşsun ya bittiğim an oldu ,benim olsunlar istedim :))

jelatin dedi ki...

Ahh... Önemli değil, bebeğim. İnsanlara yardım etmekten zevk alırım, bilirsin. Bu domates şeyinin tarifini de geçen sene annenin bloguna yorum olarak bırakmıştım. Bir teşekkür mesajı atmadı. Ama sen anana çekmemişsin. Öpüyorum.

Ben Fransa'da Koreli arkadaşlarıma sormuştum, "Siz Morning Glory'yi biliyor musunuuuuuuz?" diye. Hıı, demişlerdi. O kadar önemsememişlerdi ki! Hatta bendeki ajandanın ve defterin arkasına bakmıştık, meğer Korece bunların fiyatı mı ne yazıyormuş arkada. O kadar komik bir fiyatmış ki o Euro'ya çevirince. Memleketlerine dönünce bize tüm kreasyonu göndereceklerini söylemişlerdi; ama onlar da hayırsız çıktılar.

Bir de, Sezen Aksu kadar içimi bayan çok az insan var şu dünyada. Diğeri sanırım Leman Sam filan. Höf!

Gubbay

Adsız dedi ki...

Slm Aysecim, dilerim organizerına not ettigin tum işleri başarı ile tamamlar, ve hep güzel şeyler not alırsın. Nereden aldıgını soylememissin ama :( bir de annenin blogu oldugunu simdi yorumlardan ogrendim Onun blogunu da takip etmek isterdim ama adresini bilmiyorum ki :( cokk fazla surat asmısım havadan mıdır nedir, yaz gelsin, lütfen cabuk olsun ama :)Sevgiler Defne

Adsız dedi ki...

merhaba ayşe,
Biz de efelerin bahçesinden milyonlarca domates topladık ve hala bitmiyor:))böyle birşeyler yaparız artık herhalde biz de a
ma benim annem kesin uğraşamaz:) Masumiyet müzesini ben de yeni bitirdim..sevdim mi bilemedim..benim en sevdiğim kitabı cevdet bey ve oğullarıdır, ikinci sırayı da sessiz ev alır..ama orhan pamuğun böyle uzun uzun tasvirler yapmasını sevmiyorum sanırım..kolonya üzerine insan 10 sayfa yazabilir mi diye sormak istiyorum haddim mi onu da bilmiyorum:)
son olarak sezene ben de gitmek istiyorummmm efe duy sesimii:))
didem

OzLeM dedi ki...

Bunlar sanki Çayyolu pazarından alınmış nefis, leziz ayaş domatesleri gibi görünüyor:-))

derya dedi ki...

sadece benim annem geçen hafta ayaş'taki tüm domatesleri mutfaga taşıdı sanıyordum. domates trafiğinden şikayet ettim yardım etmek hak getire. suçluluk duydum şimdi:P

BahaR dedi ki...

bu domates muhabbetti her evde oluyor sanırım.annem yaptığı domates pürelerini buzluk kaplarına koyup birer buz kütlesi haline getirip yemeklerde o şekilde kullanıyor.

Bi de Orhan Pamuk'un kitabını çok merak etmemle birlikte almaya bir türlü gönlüm razı olmuyor..

cometa dedi ki...

benim annem yaptığı domatesleri buz kalıplarına doldurur.. yemeklerine tablet tablet atar:)tavsie ederm

Adsız dedi ki...

sadece aptallar, sadece aptalların mutlu olabildiğine inanır....

daphnevega dedi ki...

silgi,
haha ben de anneme has sanıyordum, herkes aynı dertten muzdaripmiş. en gıcığı kabuk soymak açık ara.

ebrucuk,
çok uzun zaman olmuştu ben de gitmeyeli, çok özledim, daha 1 ay var ama olsun. umarım sen de gidersin bu aralar :)

jelatin,
ahahaa ne alemsiniz siz yahu. annemin blogu olması fikri çok komik. sezen aksu'yu çok severim, keşke annemin yakın arkadaşı olsa da hep bize gelse isterim filan.

defne,
:) ay yok defnecim annemin blogu. organizerı arcadium'un üst katındaki kırtasiyeden buldum, minicik ama faydalı bir yer!

didem,
bak yer numaramız görünüyor, hemen yanımıza alın siz de. bi de yüz yıl oldu didem ya bişeyler ayarlasak diyorum, mangal mevsimini kaçırdık artık laterna'ya gideriz :)

ozlem,
aman tanrım, medyum musun? :)aynen öyle, bu bilinen bir şey mi? şeyy ben sana bi kaç soru sorsam gelecekle ilgili, olur mu? :)

fk,
aaaa ayaş domatesi ünlüymüş demek. vicdan azabı duymayınız, önümüzdeki kışa domatesleri soyup doğrayınız kalp kazanınız.

bahar,
buz kalıbı, hımm maşallah domatesin 1001 versiyonunu öğrenmiş oldum :)

cometa,
bahar ile kardeş değilsiniz değil mi? vay be her annenin domates yapışı farklı demek!

uwh player,
hem akıllı hem de mutluyum diyosun, hem de haklısın:)

etki alanı dedi ki...

Ben de bir hafta sonunun adını domates,biber patlıcan koydum.Ekstradan kabak da eklendi...
Domatesler,kabuklarıyla blendırdan geçirildi ve kaynatılıp kavanozlara yerleştirildi ve başaşağı konuldu.
Kabaklar,patlıcanlarve biberler kızartılıp kevgire konuldu(yağları aksın diye)Ayrı ayrı buzdolabı poşetine birer pişimlik ayrıldı ve buzluğa atıldı.10 kilo pirinç alındı.
Maydanozlar ayıklanıp yıkandı,kuruduktan sonra,buzdolabı poşetlerine konulup kaldırıldı...Dereotları da aynı işlemden geçti..

Bu bir kışlık hazırlık macerasıydı...
Sevgiler,
TüTü