30 Mart 2009
29 Mart 2009
come vorrei
Bu hafta kursta çok muhteşem şeyler oldu. Çok merak ettiğim süs şekeri konusunda ortalığı mahvederek denemeler yaptık. Restoranlarda binbir çeşitte gelen o çok afili tatlı süslerinin de aslında sadece tavada yanan şeker ve belki de biraz glikoz marifeti olduğunu öğrendik. Hatta olay öyle boyutlara geldi ki sol anahtarı bile yaptık :) Ben bir de A harfi yaptım. Haliyle biraz da kol kası..
Bu haftaki menümüz hepimizi dağıttı, harika şeyler yedik. Hatta yemekle kalmayıp artan tart hamurundan alttaki çilekli turtayı imal ettik ve ben o tartı eve götüren şanslı kişi oldum :) Gördüğünüz gibi bilimum fantastik unsuru barındırıyor turtam. Çilek, damla çikolata, fıstık, şeker süslemesi, pastacı kreması. Bir de What women want diye film yapıyorlar. Cevap belli!Gamsızlığımın tavan yaptığı bu günlerde kilom beni endişelendirmeye başladı. Tatmin olmayan bir iştahım var yine. Kendime çeki düzen vermem lazım. 7/24 yemek düşünüyorum. Hakikaten tuhaf buluyorum kendimi. Mutlu olunca ye, mutsuz olunca ye. Nereye kadar? Akşam az yeme maratonuna başlıyorum. Dayandığım yanıma kar kalsın, çünkü sanırım ışınlamayı bulmak benim için daha mümkün olabilir.
Bugün de güzelim havada ODTÜ'de oturup kendi başıma kitap okudum. Havanın harika olmasından dolayı güneşli pazar günleri nedense mezunlar tarafından çoluk çocuk gezdirme sahası olarak algılanan okulumun puset kalabalığı biraz gözümü yorsa da, yine de Ankara'da en favori mekanım burası diye düşündüm.
Mart bitiyor Nisan geliyor. Hem korkuyorum hem heyecanlıyım! Ne garip bir hafta olacak..
p.s: Seçim sonuçları an itibariyle çok belirsiz.
dedi
daphnevega
saat
21:00
5
kişi konuştu
Etiketler: yemekler
26 Mart 2009
25 Mart 2009
iddia ediyorum Tarık Akan Türk tarihinin en yakışıklı erkeğidir
"Sazlıklardan havalanan bir ördek gibi sesin" dizeleriyle duygulanabilen bir neslin hemen ardından dünyaya gelince, elbette ki yakın geçmiş trajikomik gözükebilir gözümüze. Şimdi biri böyle bir şey dese, bizde duygulanmayı bırak, anca "Honki Ponki" hissiyatı yaratır sanıyorum.
dedi
daphnevega
saat
22:20
12
kişi konuştu
Etiketler: ondan bundan
22 Mart 2009
uyudum büyüdüm
Aslında doğumgünüm ayın 23'ünde, Pazartesi günü olmasına rağmen, Cumartesi gecesi bana sürpriz doğumgünü hazırlayan başta Doruk'a ve katılan herkese çok teşekkür ederim. Olan bitenden hiç şüphelenmemiş olmam, bence benim kek olmamdan değil, organizasyonun başarısından kaynaklanıyor. Nevra'nın şehir dışında olması, Gizem'in Fransa'dan gelen kuzenleriyle vakit geçirecek olması ve Baran'ın beni hiç aramamış olması şimdi düşününce biraz fazlaca üst üste gelen olaylar ama gerçekten hiç uyanmadım. Doruk'la başbaşa akşam yemeğine gideceğimizi sanırken, senaryo gereği başka bir restorana girip de, o kadar arkadaşımı masada görmek mükemmel bir duyguydu. Geçtiğimiz hafta içinde sürprizi ve aranızdaki koordinasyonu bozmak için bilinçsizce sarf ettiğim gayret için özür dilerim :))
Yarın itibariyle 27 yaşımı dolduruyorum. 7 sayısını her zaman sevmişimdir. Zaten sevmesem ne olacak :) Beni yenilikler bekliyor; heyecanlıyım. Yanımdaki insanlar sayesinde, elimde başka hiçbir şey olmasa bile çok şanslı olacağımı biliyorum. 27 27 27 27 27. Alışırım, alışırım :))
*
*
*
p.s: Pastanın üzerindeki benim. Komik mutfak önlüğümle mikrodalga dahil tüm teçhizata sahip mutfağımda yemek yapıyorum! :)
dedi
daphnevega
saat
20:30
16
kişi konuştu
Etiketler: özel günler
19 Mart 2009
dağdan bir kız geliyor döne döne
dedi
daphnevega
saat
22:28
8
kişi konuştu
Etiketler: özel günler
18 Mart 2009
karanlık güçler
Daha önce defalarca söylemiş olmalıyım. Annem sürprizlerle doludur. Sinirlenince evlerin sigortalarını attırma ya da arabaların elektrik aksamını bozma gibi kabiliyetlere sahiptir. Biz ise bu duruma defalarca şahit olmuş varlıklar olarak, leblebi boyutunda olduğumuz zamandan beridir annemden korkarız. Babam, annem gözlerini fal taşı gibi açtığı zaman Maksi'nin bile ödünün koptuğunu söyleyip bizi güldürür.
Geçenlerde annemin bu gizemli yanına yakışır bir olay daha yaşadık. Akşam evde televizyonda, T.C. kimlik no problemi için nüfus müdürlüğünde yaşanan arbede, karmaşa, insanların birbirinin tepesine çıkması gibi olayları seyrediyorduk. Derken, canlı yayınla nüfus müdürlüğüne bağlanıldı. Sunucu "Şu an içeride 2-3 kişi var. İnsanlar nüfus müdürlüklerinin nüfus cüzdanı yenileme için akşam 24:00'e kadar çalıştığını bilmedikleri için gündüz saatlerinde bu kaos yaşanıyor." gibi bişeyler dedi. Biz de annemle birbirimize bakıp "Hadi!" dedik. Akşam 19:30 sırlarında evimizden çıktık. Nüfus müdürlüğüne vardığımızda hiç de televizyondaki gibi bir görüntüyle karşılaşmadık. Tıklım tıklımdı. "Tüh ya, ama hiç böyle miydi?" diye mızırdanarak sıraya girerken, birden çok garip bir şey oldu.
Sonradan müdürlük görevlisi olduğunu anlayacağım bir adam anneme doğru gelip "Oooo abla, merhaba, siz şöyle geçin!" dedi. Benim şaşkın bakışlarım altında amca bizi kenara doğru aldı. "T.C. kimlik no mu?" dedi. "Evet" dedik. Annem ve adam sohbet ediyorlar bir yandan. Babamın iyi olduğu filan gibi konular.. Amca elimden gerekli evrakları aldı, ortadan kayboldu. Benim kafamda "Annem nüfus müdürlüğünden birini nereden tanıyor? Madem tanıyorsa neden önceden söylemiyor? Ben bu adamı neden hayatım boyunca görmedim, adını duymadım?" soruları dolaşıyor. Annem açıklama olarak "Eczane zamanından bir tanıdık" olduğunu söyledi. Eczane kapanalı 10 yılı geçti herhalde! Neyse efendim, nüfus müdürlüğünden torpilimiz sayesinde 10 dakika içinde işimizi hallettirip çıktık. Diğer türlü sanırım 2 saat kadar sürecekti. Evet biliyorum etik değil, bekleyen insanların önünden de çok utanarak geçtim. Yine de rüşvetle yaptırılmış bir iş olmaması, giderken bu yönde en ufak bir beklentimiz olmaması, küçük bir tesadüf sonucunda işimizi halletmiş olmamız durumu kurtarıyor sanırım.
Ben anneme "Nasıl olabilir böyle bişey anneeee?" dedikçe, annem her zamanki cool tavırlarıyla "Sen kısmetlisin işte!" gibi cevaplar verdi. Sanırım eski eczacı, 10 yıllık ev hanımı annem aslen MİT ajanı.
dedi
daphnevega
saat
00:33
6
kişi konuştu
Etiketler: ilginç
15 Mart 2009
Transparência
Aslında söylemek için biraz geç kaldım ama geçen hafta Ankara Kızılırmak Sineması'nda Ingmar Bergman film gösterimleri yapıldı. Uçan Süpürge tarafından düzenlenen bir haftalık gösterimler sayesinde uzun zamandır gitmediğim Kızılay'a gitmiş oldum. Autumn Sonata'yı belki 10 senedir gitmediğim Kızılırmak Sineması'nda seyrettim. Liv Ullman ne harika! Salonun kalabalık olmasına mutlu oldum. Filmde ara verilmedi. Film durduğu zaman ara olacağını sandık ama "Ara yok, makara değişecek!" dediler. Bunu da duymuş oldum bir sinemada :) Çok güzeldi. Keşke daha çok zaman olsaydı ve daha çok Ingmar Bergman filmi seyredebilseydik. 60 ya da 70li yıllarda yapılmış filmleri sinemada izlemek müthiş keyifli. Keşke böyle şeyler Ankara'da daha sık olsa.
Gerçi bu hafta şikayet etmemek gerek çünkü bir yandan da Ankara Uluslararası Film Festivali devam ediyor. İşaretlediğim filmler var ama hafta içi iş çıkışı saatleri Kızılay'a gitmek hem işime, hem de evime çok uzak olmasından dolayı bana büyük sıkıntı yaratıyor. Duruma göre bi'şeyler yapacağız artık. Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi'ndeki birkaç istisnanın dışında tüm gösterimler Kızılay Büyülü Fener'de. Sevgili yetkililer, bilmiyorum öyle bir imkan var mıdır ama lütfen bizi de düşünün, başka salonlarda da gösterim yapın. Bir de birçok gitmek istediğimiz film haftaiçi 12:00 gibi seanslara konmuş. Sanıyorum böyle şeyleri ağız tadıyla takip edebilmek için öğrenci olmak gerekiyor.
----Park Caddesi'nde açılan Butcha Steak House'a gittik. Adından anlaşılacağı üzere et mağazası :) Böyle diyorum çünkü hem oturup yemeğinizi yiyebiliyor, isterseniz de kasaba uğramış gibi etinizi alıp gidiyorsunuz. 500-550 gr civarında T-bone steak yapıyorlar. Hatta daha büyükleri de var. Orta pişmişin üzerinde sipariş almıyorlar. Sucuk-salamı kendileri imal ediyorlar. Benim aklım aslında dana bonfiledeydi ama siparişlerimizi alan kişi ve işletmeci bir ağızdan genelde bayan müşterilerin kuzu sırt tercih ettiğini, onun daha yumuşak ve hafif olduğunu söylediler; ben de sanki herkesin her dediğini yaparmış gibi, kuzu kuzu kuzu sırtı söyledim! (Şekil 1-A) Çok lezzetliydi, haksız çıkmadılar ama Doruk'un neredeyse çiğ durumdaki dana bonfilesi kırmızı kırmızı ve kalın haliyle daha cazip görünüyordu. Bir dahaki sefere ben sizin bildiğiniz bayanlardan değilim deyip, ondan isteyeceğim! Nevra'nın köftesi de hiç fena değildi. Mekanı ilk teftişimizdi, haliyle herkesin yemeğinden herkes tattı :) Et konusunu ciddiye alanların seveceği bir yer olduğunu düşünüyorum. Dekorasyon, yemekler, servis gayet iyiydi; hatta servis biraz fazla hızlıydı bile! Tavsiye ediyorum. İnternet siteleri burası ama henüz tam oturmamış sanki. Rezervasyonsuz gitmeyin yeni açılmasına rağmen doluydu. Tel: 241 4543
Ben bir süre önce hayatında et olsa olur, olmasa da olur bir kişi iken, sonradan sonraya nasıl böyle bir etobura dönüştüm hala anlayabilmiş değilim. Hala hamur işi favorim ama şöyle güzel pişmiş bir et gibisi de olmuyor bazen. Birkaç sene önce neredeyse vejeteryan olacağım derken, söylediklerime bak. Özellikle zaman zaman vücudumun et istediğini hissediyorum, kendisini kırmıyorum :)
---
Ben paltomu kuru temizlemeye gönderip artık bir sene sonraya kadar bir daha görmemek üzere kaldırmayı düşünürken bugün kar yağdı. Bilgisayarım ve Mozilla aralarındaki pamuk ipliğini koparmak üzereler, baştan Photoshop, baştan Deluxe Pacman filan yükle, ne çok işim var! Bu durumda Selçuk Altun bir kitap yazsa da okusak, değil mi? Haydi iyi haftalar.
önemli not: Nüfus cüzdanında T.C. Kimlik no yazmayanlar, 29 Mart seçimlerinde oy kullanamıyormuş. Benimki de en son uzun süre önce yenilendiği için numaralı değil. Sizde de aynı problem varsa seçimlerden önce halletmeyi unutmayın!!
dedi
daphnevega
saat
23:10
3
kişi konuştu
Etiketler: film-kitap-müzik, Mekanlar
13 Mart 2009
13.cuma
Bulutlar dağıldı. Ben bir karar verdim. 13 Mart Cuma günü.
Her şey güzel olacak gibi hissediyorum.
Galiba şanslı bir insanım.
Hem dedim ben size, Mart bu sene çok güzel başladı diye.
13. Cuma'nın uğursuz olmadığı böylece kanıtlanmış oldu; tüm batıl inanç kitaplarına geçsin lütfen.
düzeltme: Geçen postla ilgili olarak Nevra dedi ki "Sana acı bişey söyliycem. 26'yı değil 27'yi bitiriyorsun." İşime gelmese de sanırım doğru söylüyor. Bilmesem ölürdüm sanki!
dedi
daphnevega
saat
08:48
2
kişi konuştu
Etiketler: kişisel
10 Mart 2009
arka sokaklarda neler oluyor?
Hayat hakikaten garip diye en klişesinden bir cümleyle başıyor bu 400 küsürüncü yazı. Bir çözüm arıyorsunuz, hadi bir çıkış yolu çıksın karşıma diyorsunuz, bir süre boşluk içinde yaşıyorsunuz, birden iki tane birden çözüm çıkıyor karşınıza. E diyorsunuz tamam teşekkür ederim, çok hoş ama benim kafam karıştı. Ben boşluktayken neredeydiniz, illa yedi ayın Çarşambası biraraya mı gelecek yani? Ya depresif, ya manik.Çok zor bir hayat sürdürdüğümü iddia edecek değilim ama 26 yaşımı doldurmaya az zaman kalmışken söyleyebilirim ki, birçok önemli karar verme durumunda kaldım şu güne kadar ben. Şu ana kadar pişman olduğum bir kararım olmadı. Belki diğer ihtimallerin sonucunu görsem pişman olurum ama. Şimdi değilim en azından. Bu rahatlatıcı. Her zaman seçenekler olsun önümüzde, tek bir istikamete mecbur kalmayalım.
İnsanlığın büyük dertlerinden biri bu. Sliding Doors işte. Alın yazısı, kader vb. varsa biz bu kararları neden veriyoruz kardeşim? Benim de işime gelir kader olsa ve ben ne seçersem seçeyim aslında benim için belirlenmiş şeyi yaşayacak olsam. Rahatça gözümü kapatıp o piti piti yapardım o zaman ama ne yazık ki kadere inanmıyorum. Yaptığım seçimler üzerine o kadar düşündüm, bunu benden bağımsız bir şeylere hediye edemeyeceğim, kusura bakmayın.
İnsiyatif almayı ve kendi adıma kararlar vermeyi sevdim küçüklüğümden beri. Bu süreç korkutmazdı beni. Ama yaş büyüdükçe, sorumluluklar ve amaçlar değiştikçe (çok mühim amaçlar öyle böyle değil!) insanın karar verme mekanizması da değişiyor. Sadece keyif olan kıstas modifiye oluyor. Bir süre önce hiç farkında bile olmadığımız bir kıstas, çok önemli bir pozisyona geçebiliyor. Geçiyor da ne oluyor. Daha çok kıstas demek, daha çok kafa karışıklığı demek.
E dolayısıyle bilemiyorum.
tablo: Leonid Afremov
dedi
daphnevega
saat
22:28
2
kişi konuştu
Etiketler: kişisel
8 Mart 2009
Allahım lütfen benim içime de süper loto'nun numaraları doğsun ki, gerektiğinde Cleveland'e gidebileyim.
Efe ve Didem'in düğünü bence sıcacık bir düğün oldu. Ben düğün sonrası eğlencesinden ayrıldığımda saat 1buçuktu. Efe ve Didem ertesi gün balayı için sabahın 8'inde kalkacak uçağa nasıl yetişecekler diye bana dert oldu. Ankara'da yaşıyorsanız, yurtdışı uçuşlar için 5'te evden ayrılmanız gerektiği anlamına gelir sabah 8 uçağı. Sanıyorum 25 saat civarı uçacaklar (bu lafa da gülerim aslında, sanki kendin uçuyorsun!) herhalde vakit bulurlar uçakta dinlenmek için.. Onlara ömür boyu mutluluklar diliyorum! -Fotoğraf düğün sonrası eğlencesinden flu Selçuk. Tam 80lerin batakhane diskotekleri gibi değil mi?-
Artık gündem hakkında yazı yazmak hiç gelmiyor içimden. Okudukça canım sıkılıyor, hiçbir konuda iyimser değilim. Bir yandan artık belki dünyanın birçok ülkesinde istifalara yol açacak durumların ülkemizde günlük hale gelmesinden ve ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam etmemizden, diğer yandan da iyiye giden hiçbir şey göremiyor olmamdan dolayı artık Türkiye'de siyaset üzerine bir şeyler söylemenin anlamsız olduğu bir konu oldu bana göre. Takip ediyorum ama umutsuzca, beklentisiz bir şekilde. Ama elbette arada sırada magazinel siyasi durumlar beni eğlendirmiyor değil. Bu komik konu hakkında ben de konuşmak istiyorum.
Biliyorsunuz ki yüce Türk büyüğü Ahsen Unakıtan, "Yüce Rabbim Cleveland dedi" buyurdu. Cleveland'deki kliniğin günlüğü de 3,950 dolarmış. Keşke hepimiz ellerimizi havaya kaldırdığımız zaman Ahsen Unakıtan gibi pusulavari cevaplar alabilecek kadar ulvi insanlar olsaydık. Ve elbette o kadar ulvi olduğumuz için pusulanın gösterdiği yere anında ulaşabilecek kadar çok imkanlar serili olsaydı önümüze, biz de onları kullanmaya hiç tereddüt etmeseydik. Ondan sonra bu ülke için çok kayda değer, büyük işler yapmış biri çıkıp saatlerce basın açıklaması yapsaydık. E herhalde Cleveland doğacaktı içine. Bakan bey de elbette "Bu işler içe doğmakla olur muymuş? Elbette kendimi Türk hekimlerine emanet edeceğim!" demeyecekti. Daha çok beklersiniz. Murat Tuzcu'nun Türk bir hekim olması bu gerçeği değiştirmez, kendimizi kandırmayalım. O günlüğü 3,950 dolardan yatılan klinikteki masrafların kim tarafından karşılandığı konusunda meclise yazılı soru önergesi verildi. Bence cevap hepimizi ilgilendiriyor; o yüzden ben sayın bakan açıklama yapmadan söyleyeyim: Kendi cebinden karşıladı. Hayır gülmeyin, kendisi söyleyince görürsünüz. Şahsen eğer benim param kullanıldıysa ben kendisini bir saniye bile düşünmeden Türk hekimlerine emanet ederdim. Nasıl buna benzer bir operasyon için babamı Türk hekimlerine emanet ettiysek ve aklımızdan Cleveland filan geçmediyse. Bize sormadan paramızı kullanmış olabilirler mi? Ben hiç sanmıyorum açıkçası, öyle şey olmaz.
Allahım benim içime hiçbir şey doğmuyor, doğsa da söylediklerini yapabileceğimden yana derin şüphelerim var. Bunun sebebi Maliye Bakanı ile evli olmamam mı, yoksa Ahsen Unakıtan kadar ulvi bir kişi olmamam mı? Lütfen böyle bir durumda bana yol göstermeni istersem, cevabın karşılayabileceğimiz bir yer olsun.
p.s: Ayrıca başbakanın, Cengiz Kurtoğlu'nun oğlunun düğününe Ata uçağı ile gitmesi hakkındaki soru önergesini de buradan takip edebilirsiniz. Bence ara ara Meclis'in sayfasından soru önergelerine göz atmakta fayda var. İlginç şeyler bulabilir ve başbakan olmanın zorluklarıyla ilgili bilgilerinizi pekiştirebilirsiniz.
dedi
daphnevega
saat
23:30
7
kişi konuştu
Etiketler: Neler oluyor?
5 Mart 2009
keyfim yerinde lalala. hakikaten garip lalala.
Kostüm partisi harikaydı! Çok güldük, çok eğlendik. Herkes gerçekten uğraşmış; inanılmaz yaratıcı kostümler vardı. Unutmayacağımız bir gece oldu. Selen ve Ceren için de öyle olduğuna eminim!
Bu konuyla ilgili olarak facebook'ta ilk defa bir albüm yapmış bulunuyorum. Baya fotoğraf çekmişiz , insanlar o hallerini görebilsinler, bu hallere pek sık girmiyoruz! Eh o kadar kostüm kostüm dedik, bir fotoğraf da buraya koymak farz oldu :) Arkamdan görünen de tuzluk kostümü içindeki Özlem!! - Kafamdaki topuzda herhangi bir ek madde olmadığını söylemek isterim, has be has saç. Başka ne olabilir ki demeyin, sünger filan konuyormuş kafaya bunlar için, kuaförüm söyledi! Arkadaşlarımı dinlemeliymişim, benim saçımdan hakikaten Amy Winehouse saçı yapılabilirmiş. Neredeyse kafam kadar bir topuzum vardı. Ama çok sevdim, bu topuzdan başka zamanlarda da yaptırmaya karar verdim. Ebru Gündeş mi, o da kim ??! -
Neyse efendim, kostüm partisindeki halimizi çok sevdik, çok benimsedik. Dedik ki Artık çok sıkıcı olacak üstümüz başımız normal olunca!. Pişti olanlar yok denecek kadar azdı. Benim kostümümden kimsede yoktu, Doruk'la ilgili korkuyorduk başka korsan çıkar mı diye, ama çıkmadı.
Esra ile Çağatay'ın evlilik yıldönümleriydi, onlar da Corpse Bride karakterleri gibi ölü gelin ve damat oldular, çok komik oldu. Nevra kraliçe, Gizem kovboy, Ceren disko topu (ev yapımı!), Selen de arı maya idi :)
Bu aralar hep böyle eğlenceli şeylerle meşgulum, bir koşuşturma ki sormayın. Keşke hayatta hep böyle kendi keyfimizle ilgili şeylerle uğraşabilsek. Her zaman olmuyor, o yüzden uğraşırken tadını çıkarmak gerek. Mesela yarın doktora gideceğim ama kötü şeyler düşünmüyoruz.. Benim safi iyimserlik dolu olduğum zamanlar öyle çok sık olmuyor, durum böyleyken biraz Polyanna olayım bari. Hem sonraki gün de Efe ve Didem'in düğünü var ve eminim ki çok eğlenceli olacak. Vee 5 Nisan; Ayşegül is back in town. Ben mutlu olmayayım da kim olsun şimdi?
dedi
daphnevega
saat
23:50
8
kişi konuştu
Etiketler: kişisel
3 Mart 2009
18 derece celcius
Merhaba,
Önümüzdeki günler için Ankara hava durumunu bildiriyorum:
Salı: 6 - kar olasılığı
Çarşamba: 8 - az bulutlu
Perşembe: 12 - yağmur olasılığı
Cuma: 15 - yağmur olasılığı
Cumartesi: 18 - az bulutlu
Oh la la!
Bence cumartesi günü t-shirt bile giyilebilir.
Ki aslında bakıyorum da tarih gerçekten tekekkürden ibaret. Yandaki fotoğrafı 8 mart 2007 günü çekmişim.
dedi
daphnevega
saat
08:15
8
kişi konuştu
Etiketler: ondan bundan
1 Mart 2009
monfalcone
Bugün baharın ilk günü. Yani ilkokuldayken duvarımıza yapıştırılan "Mevsimler" kartonu öyle diyordu. Aslında ben bu mevsimlerin birer ay sağa kayması taraftarıyım. Mart aslen baharla alakalı değil, çoğunlukla kar yağdığı bile oluyor. Bahar Nisan'la başlasa, sonbahar da Ekim'le başlayıp Kasım'da bitse. Kış 4 ay olsa. Bizim de kafamız karışmasa değil mi? Bahar geldi diye mutlu olup, bir yandan da hala arabamızdan kar buz temizlemesek, çizmeyle dolaşmasak.
Güneşi görmeden jeton düşmüyor bende.
Bahar demişken, kafayı yemiş mandalina ağacımızı size takdim edeyim. O kadar yer varken, git mandalina verdiğin dala bak. Bu evde normal olmak biraz zor mandalina ağacı, haklısın :) Bişeyleri protesto ediyor kesin ama dilinden anlamıyoruz ne yazık ki.
Gelidonya Feneri'ne gidebildik sonunda bu haftasonu. Mezeler güzeldi ama kesinlikle masa sayısını yarıya düşürmeliler. İçeri adım atınca bir süre afallayıp nereye gideceğimi bilemedim, öyle tıklım tıklımdı. Masalar dipdibe ve yan masayla kardeş oluyorsunuz. Mekan, müzik, duvardaki tablolar, mezeler, meze kapları gayet güzel olmasına rağmen, ev salonu büyüklüğünde bir mekanda 50-60 kişi olmamalı. Haftaiçi ya da yazın bahçe açıldıktan sonra gitmek gerek.Geçen posttaki kostüm sorunsalı konusunda yardımlarınız ve yaratıcı fikirlerinizden dolayı çok teşekkür ederim. Bir daha böyle bir durum olsa bir sürü yedek fikir oldu. Hepsi aklıma yattı aslında. Nihayetinde kararım, üzerinden ipler sallanan, yakasında kocaman bir çiçek ilişik bir Çarliston kostümü oldu. Kafama da upuzun tüyleri olan bir bant takacağım. Kostümü internetten söyledik, salı günü elimde olması gerekiyor, umarım üzerime olacak! Foto buradan. Umarım bu kadından daha güzel olurum. Şehla olmamak işimi kolaylaştıracak :))
----*-----
Trenlerden birinde olsam şimdi, camın önünden belki de hiç adımımı bile basmayacağım küçük İtalyan kasabaları geçerken, "la prossima stazione*" derken ses, benim her defasındaki gibi kalbim çarpardı. Şimdi la prossima stazione hakkında hiçbir fikrim olmamasına rağmen hiç heyecanlanmıyor oluşum ne fena! Merak ediyorum ama, o ayrı. Bakalım neler olacak.
* sonraki durak
dedi
daphnevega
saat
23:30
5
kişi konuştu
Etiketler: ondan bundan