8 Mart 2009

Allahım lütfen benim içime de süper loto'nun numaraları doğsun ki, gerektiğinde Cleveland'e gidebileyim.

Efe ve Didem'in düğünü bence sıcacık bir düğün oldu. Ben düğün sonrası eğlencesinden ayrıldığımda saat 1buçuktu. Efe ve Didem ertesi gün balayı için sabahın 8'inde kalkacak uçağa nasıl yetişecekler diye bana dert oldu. Ankara'da yaşıyorsanız, yurtdışı uçuşlar için 5'te evden ayrılmanız gerektiği anlamına gelir sabah 8 uçağı. Sanıyorum 25 saat civarı uçacaklar (bu lafa da gülerim aslında, sanki kendin uçuyorsun!) herhalde vakit bulurlar uçakta dinlenmek için.. Onlara ömür boyu mutluluklar diliyorum! -Fotoğraf düğün sonrası eğlencesinden flu Selçuk. Tam 80lerin batakhane diskotekleri gibi değil mi?-

Artık gündem hakkında yazı yazmak hiç gelmiyor içimden. Okudukça canım sıkılıyor, hiçbir konuda iyimser değilim. Bir yandan artık belki dünyanın birçok ülkesinde istifalara yol açacak durumların ülkemizde günlük hale gelmesinden ve ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam etmemizden, diğer yandan da iyiye giden hiçbir şey göremiyor olmamdan dolayı artık Türkiye'de siyaset üzerine bir şeyler söylemenin anlamsız olduğu bir konu oldu bana göre. Takip ediyorum ama umutsuzca, beklentisiz bir şekilde. Ama elbette arada sırada magazinel siyasi durumlar beni eğlendirmiyor değil. Bu komik konu hakkında ben de konuşmak istiyorum.

Biliyorsunuz ki yüce Türk büyüğü Ahsen Unakıtan, "Yüce Rabbim Cleveland dedi" buyurdu
. Cleveland'deki kliniğin günlüğü de 3,950 dolarmış. Keşke hepimiz ellerimizi havaya kaldırdığımız zaman Ahsen Unakıtan gibi pusulavari cevaplar alabilecek kadar ulvi insanlar olsaydık. Ve elbette o kadar ulvi olduğumuz için pusulanın gösterdiği yere anında ulaşabilecek kadar çok imkanlar serili olsaydı önümüze, biz de onları kullanmaya hiç tereddüt etmeseydik. Ondan sonra bu ülke için çok kayda değer, büyük işler yapmış biri çıkıp saatlerce basın açıklaması yapsaydık. E herhalde Cleveland doğacaktı içine. Bakan bey de elbette "Bu işler içe doğmakla olur muymuş? Elbette kendimi Türk hekimlerine emanet edeceğim!" demeyecekti. Daha çok beklersiniz. Murat Tuzcu'nun Türk bir hekim olması bu gerçeği değiştirmez, kendimizi kandırmayalım. O günlüğü 3,950 dolardan yatılan klinikteki masrafların kim tarafından karşılandığı konusunda meclise yazılı soru önergesi verildi. Bence cevap hepimizi ilgilendiriyor; o yüzden ben sayın bakan açıklama yapmadan söyleyeyim: Kendi cebinden karşıladı. Hayır gülmeyin, kendisi söyleyince görürsünüz. Şahsen eğer benim param kullanıldıysa ben kendisini bir saniye bile düşünmeden Türk hekimlerine emanet ederdim. Nasıl buna benzer bir operasyon için babamı Türk hekimlerine emanet ettiysek ve aklımızdan Cleveland filan geçmediyse. Bize sormadan paramızı kullanmış olabilirler mi? Ben hiç sanmıyorum açıkçası, öyle şey olmaz.

Allahım benim içime hiçbir şey doğmuyor, doğsa da söylediklerini yapabileceğimden yana derin şüphelerim var. Bunun sebebi Maliye Bakanı ile evli olmamam mı, yoksa Ahsen Unakıtan kadar ulvi bir kişi olmamam mı? Lütfen böyle bir durumda bana yol göstermeni istersem, cevabın karşılayabileceğimiz bir yer olsun.


p.s: Ayrıca başbakanın, Cengiz Kurtoğlu'nun oğlunun düğününe Ata uçağı ile gitmesi hakkındaki soru önergesini de buradan takip edebilirsiniz. Bence ara ara Meclis'in sayfasından soru önergelerine göz atmakta fayda var. İlginç şeyler bulabilir ve başbakan olmanın zorluklarıyla ilgili bilgilerinizi pekiştirebilirsiniz.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

super yazmissin:) oldum gulmekten, ellerine saglik...

beyaz mendil dedi ki...

Hakikaten çok güzel bir yazı:))))

jelatin dedi ki...

Geçtiğimiz günlerde haberlerde Ankara'ya bir Brezilya mutfağı restoranı açıldığını söylediler. Tabii ki reklam olmasın diye restoranın adını belirtmediler. Senin görevin Ayşe, eğer kabul edersen, o restoranı bulmak, test etmek ve bizlere rapor vermek.

Öpüyorum.

nazo dedi ki...

Allahım ulvi bir insan eyle beni !!
O kadın içimdeki şiddeti açığa çıkarıyor. Onun için öyle planlarım var ki, yeter ki bi odaya kapatın bizi..
Arkadaşına mutluluklar Ayşe..

Adsız dedi ki...

ya şu brezilya mutfağını çok merak ettim ben de..Ayşe şekercim eline zihnine sağlık yine duygularımın tercümanı olmuşsun..sevgiler

Adsız dedi ki...

haberleri izlemek gazeteleri okumak gundemi takip etmek istesem de ISTEMIYORUM..o umutsuzluk denen sey bana da musallat oluyo bırakmıyo yakamı cunku...
yine de gelecek umarım guzel seyler getirir ulkeme...ve hesabını sorar bu ulkeyi babasının ciftligi sananlara...
evet evet benim de icime dogdu biseyler.gececek bu gunler bu kabus diyor bi ses.ve ekliyor miadını doldurmus nerdeyse bu hukumet:))))

earwen dedi ki...

ayşee seni taylanddan bile okyuorum bak:)) erkenden kalktık valla o gün ama neyseki o kdr süre uçmadık ama ben burda uyuyorum sürekli:) öpüyorum gelince görüşürüzz