22 Kasım 2009

my little pony

Perşembe akşam Harem'e gittik. Ben yine arabada yemek yedim. Bu sefer makarna. Bale oldukça güzeldi; hatta Osmanlı usul müziğiyle bale figürlerinin birbirine bu kadar uyumlu olabileceğini biri söylese muhtemelen inanmazdım. İnanmadan önce de zaten "Osmanlı usul müziği ne oluyor ki?" diye sorardım. Gösteriyi büyük keyifle izlememize rağmen, ne olup bittiğine dair yaptığımız atışların bir kısmını tutturamamışız. Ben "Bak şimdi; bu buna aşık oldu, aşk acısı çekiyor, o yüzden böyle perişan oldu" diye düşünürken, Selçuk aynı kişinin savaşa gideceğini düşündü: Biz barbiyle oynuyoruz, onlar G.I. Joe ile. Baleye daha sık gelmeye karar verdik.
*
Operadan baleden çıkmaz görüntümü hemen yerle yeksan ederek, balenin ertesi günü sabahlara kadar poker oynadığımızı anlatayım. Ben poker bilmiyordum, yeni öğrendim. Benim için böyle şeyler gerçekten tehlikeli. Çok fena kaptırma potansiyelim var. Altı üstü koyduğum parayı geri aldım, şu an kendimi poker dahisi sanıyorum. Sanırsınız herkesi çoraplarıyla eve gönderdim. Bir daha yakalayınca öyle yapacağım ama, artık acemliğimi attım. Böylece tombala bir, poker iki oldu.
*
Yedi Kocalı Hürmüz'e gitmeyin. Nurgül Yeşilçay gerçekten çok güzel ama kendisinin fanatiği değilseniz güzelliği filme gitmek için yeterli değil. Kekemeliğin hala komik bir şey sanılması ne kadar tuhaf.
*
Toffee Nut Latte'ler gelmiş, yılbaşı geliyor demek ki. Ankara'da hava hala ılık ve güneşli. Bu yüzden ben hala sonbahardayız sanıyorum. Sanırım senelerce dileyerek sonunda yaşadığım yerin iklimini değiştirmeye başardım. (Secret'a inanan insanlarla sürekli dalga geçtiğim için özür dilerim.) Havanın erken kararması problemini de halledersem tamamdır.
*
Orkide bakımı hakkında bir şeyler biliyorsanız lütfen bana yardım edin. Bitkiyi nereye koymam gerek (direk güneş almayan aydınlık bir yere koydum), ne kadarda bir sulamam gerek (haftada bir saksının dibinde su birikmeyecek şekilde suluyorum), ekstradan yapmam gereken bir şey var mı?

5 yorum:

BahaR dedi ki...

bizim orkidelerin 2 ay boyunca çiçekleriyle yaşamasını sağlamış biri olarak şunları söyleyebilirim.bizimkileri ben normal camın önüne koydum.sabah kalkar kalkmaz perdeleri açtım.güneş o pencereye dönünce perdeleri kapadım.evde olmadığım zamanlar bunları yapamadım tabii:)sulama olayına gelince orkideler sabahları sulanmalıymış.ve hergün sulanmalıymış.hergün yarım su bardağından biraz fazla suyla suladım..ayrıca suyun mutlaka içme suyu olması gerekli..dibine akan o suyu başka bi kaba alıp bazen tekrar o suyla suladım.falan falan...

cometa dedi ki...

bahar hanım'ın baktıkları benim orkidelerimdir ayşecim, gözü gibi baktı gül gibi yaşamaktalar, çiçeklerini döken yeniden açmak üzere hatta, bir de ben mütemadiyen çığlıklar atarak ne kadar güzel olduklarını söylerim onlara. bence duyuyorlar.

JTB (JourneyToBlue) dedi ki...

sevgili ayşe, benimkiler çiçeklerini döktüler, ama yaprakları ve kökleri hala canlı ve yemyeşil:) yani öldürmedim ilk defa bir çiçek türünü. penrenin önündeler, ışık almaları lazım. sulama işini haftada 1 yapıyorum. ve kesinlikle içme suyu koyuyorum. birde tabi onları sevip konuşuyorum. iki tane var bende. birinin çiçekleri azarken diğeri açmamakta direniyordu. açmayana bir kızmıştım. bak öbürünün çiçeklerine nerde seninkiler? falan diye. yeminle 1 haftada bir sürü çiçek açtı. konuş onlarla ayşeee:))

birde poker fecidir. ODTU hazırlık yıllarımda çook oynardım. evde de strip poker oynardık:)) üst üste bir sürü şey giyip tabi.. (en başka bir şeklini düşünmedin herhalde)en fazla boxer ve askılı t-shirtle kalıyorduk..

Allegra'nde dedi ki...

ahahah harem'e biz de gittik ve konuyu içeren broşürü almadığımızdan herkesten ayrı bir fikir çıktı. bundan sonraki hedefimiz fındıkkıran ve aida. ve gerçekten salonu izlemek için bile gidilir.

Adsız dedi ki...

sadece kökünün de ışık alması gerektiğini yani şeffaf bir vazoya konması gerektiğini biliyorum