19 Kasım 2009

Venedik'te Bir Gece a.k.a Operaya gittik.

İki fotoğraf birbiriyle 3 saniye arayla çekildi. Ben bu ışıklı şeylerin fotoğrafını çekemiyorum sanırım.
*

Venedik'te Bir Gece maceralı başladı. Saat 8'de Ulus'ta başlayacak olan opera için anca 7'de Çankaya'daki işimden çıkabildim. Opera'da park problemi olduğu için Nevra'yla arabaları Armada'ya bırakıp taksiyle gitmeye karar vermiştik. Diğerleriyle orada buluşacaktık. Ben trafik canavarlığının tüm gereklerini yerine getirerek 7:15'te Armada'ya vardım. Yemek yemeye vaktimiz olmadığı için Nevra bana McDonalds'tan paket yaptırdı. Ben de takside akşam yemeği yedim. Taksici amcaya da patates verdik. Taksiler operanın bir semt olduğunu düşünüyorlar. Haksız de değiller. Opera bir durak ismi çünkü. Bu yüzden taksiye binip "Opera'ya lütfen" derseniz, muhtemelen "Operanın neresine?" cevabını alırsınız. "A 420 numaralı koltuğuma kadar lütfen" diyebilirsiniz. Biz "Iıııı, bilmem. Önüne?" dedik.
*
*
*


Ayşegül operaya 5 dakika mesafede bir yerde çalıştığı halde yetişemedi. Bu sayede öğrenmiş olduk ki, ikinci perdede girmeye çalışırsanız kimse size bilet sormuyor. Ayrıca, cesur arkadaşımız Ayşegül operanın tam kapısına arabasını park etti ve ceza da yemedi. Siz yine de Ulus trafiğinde park etmeye uğraşmayın, taksiyle gidin.
*
Gösteriye gelirsek, Venedik'te Bir Gece, seyrettiğim ilk Türkçe opera oldu. Aslında dili İtalyanca ya da Türkçe, pek bir şey fark etmiyor, sözleri takip etmek her zaman zor! En azından İtalyanca olduğunda üst projeksiyona sözler yansıtılıyordu. Türkçe olunca tamamen kendi başınızasınız. İki buçuk saat süren gösteri çok renkli ve eğlenceliydi. Bol bol entrika ve aşk macerası. Tavsiye ederim.
*
Ankara'da gördüğüm tüm tiyatro ve opera aktivitelerinde olduğu gibi salon yine tıklım tıklımdı. Biletler günler öncesinden kapışılıyor. Fosforlu Cevriye'ye de bir türlü gidemiyoruz bu yüzden.
*
Opera ile ilgili en büyük sıkıntı koltukları. Benim genelde belim ve sırtımla ilgili bir sıkıntım yoktur ve çok rahatsızlık verici olmadıkça koltukla ilgili bir sıkıntı yaşamam. Ama operadan çıktıktan sonra 2 saat kendime gelemedim. İnsan dayak yemiş gibi oluyor. Bu konuda bir çözüm bulsalar çok iyi olur. Bunun dışında sırf bu salonda oturmak ve kafanızı kaldırıp avizeyi seyretmek için bile operaya gidilir!

11 yorum:

Adsız dedi ki...

demek dun ayni saatlerde, ayni yerde, ayni opereti izliyormusuz...koltuklar icin dedigine basindan sonuna kadar katiliyorum.. ama izlemeye degerdi dedim ben de...fakat hevesini kirmak gibi olmasin ama fosforlu cevriye'den cok birsey bekleme...
ayca

yilmazlar dedi ki...

fosforlu cevriye için biletler her sabah 10 da tek gün için satışa sunuluyor ve 20 dk. içinde bitiyor :) almak için saat 10 da bilgisayarın başında olmalısın, biz ancak o şekilde alabildik ve izledik :)

Hera dedi ki...

bir de halkın operaya baleye ilgisi yok diyorlar.
istanbul'da da istediğimiz gösterime gitmek nerdeyse imkansız.
özellikle akm kapandığından beri...

chinchin dedi ki...

Lisede iken muzik hocamiz her somestr bir opera veya senfoni konserine gitmemizi ve hakkinda (senin yazina benzeyen!) bir yazi yazmamizi isterdi.:) Nekadar angarya gibi gozuksede, sayesinde operayi/klasik muzigi sevdirdi bize. Senin yazini okuyunca bende lise yillarima dondum. Tesekkurler Ayse.

jelatin dedi ki...

Halkın operaya ilgisi yok tabii! Salonun tıklım tıklım olmasının tek sebebi, salonun küçük / biletlerin inanılmaz ucuz / Ankara'nın kalabalık ve bu tür temaşalara ilgili bir şehir olması.

Ayşe'cim, biz Opera'ya gittiğimizde, karşısındaki sokaktan içeri girip sağdaki paralı otoparka park ederdik. Para ödemek istemediğimiz zamanlara az ileriye, sokağa park eder; Güneş NaytKulüb, Yıldızlar Türküevi, Barbi Kulüp tarzı mekânların önünden topuklarımız bir tarafımıza vura vura geçerdik.
Ama taksi tabii ki en kesin çözüm.

Benim ilk ve son Türkçe opera deneyimim 4. Murat olmuştu. Alışkın olmadığımdan mıdır nedir, Türkçenin İtalyanca kadar melodik bir dil olmamasından dolayı böyle tuhaf karşıladığımı düşünmüştüm.

Bir dahaki sefere, 6 kişi toplanıp locadan izlemenizi tavsiye ederim. Hem koltuklar çok rahat, hem de izlerken fısır fısır dedikodu yapmak çok zevkli.

Aaaah, Ankara.

zılgıt dedi ki...

ben ayça'nın tersine fosforlu cevriye'yi de görmeni tavsiye ederim geçen sezon izleme fırsatım oldu ve ben büyük bir keyif ve zevkle gerçekten etkilenerek izlemiştim umarım sende bilet bulabilirsin:)

Felicity dedi ki...

aysecim, genclik parki tarafinda park yeri vardi bir zamanlar. yani ulus heykelden gelirken operaya gelmeden sagda. operanin dibi yani. oraya koyabilirsin hala varsa tabii.

Adsız dedi ki...

ayca' ya katılıyorum fosforlu cevriye' den bana göre de çok bir şey bekleme..bilgine sunarım, sevgiler..ceren

Adsız dedi ki...

kesinlikle ayca ya ben de katılıyorum... nube

Adsız dedi ki...

Opeara değil operet... Venedikte Bir Gece hakkında kapsamlı bir değerlendirme:

http://ankaramahpusu.blogcu.com/venedik-te-bir-gece/6240001

Selin

wime77 dedi ki...

Hatırlarmısınız bir kaçak kuran kursunda ölen çocuklardan birinin bbası kızım şehit oldu kuran kursunda öldü operada bale de ölmedi dedi.

Ankarada değil tüm büyük şehirlerde Operaların, senfoni orkestralarının , tiyatroların durumu ortada değilmi ?

Çankaya noteride gitmeyi sevmiyormuş diye duydum doğrumu ?