Saman kağıdı
Avuç içi kadar Çandarlı'nın sürprizleri bitmiyor. Geçenlerde, sürekli önünden geçtiğimiz halde bir türlü açık olduğuna rastlayamadığımız bir dükkanın kapısından nihayet girebildik. Meğer içerde hazine saklıymış. Eski kitaplar, Venedik'ten gelmiş tüllü pullu kabarık elbiseler, anca eski zaman filmlerinde gördüğüm ayakkabılar, çantalar, porselen yemek takımları, siyah beyaz fotoğraf albümleri, Galatasaray Lisesi yıllıkları.. Çok özenli bir koleksiyoncunun yıllarca biriktirdikleri bir ambara sığmış. Çandarlı için bir hayli "fazla". Dükkanın içine gir, on saat çıkma, öyle bir yer. Ben hayretten ağzım bir karış açık, eski kitap sayfalarını çevirdim de çevirdim. Kendime iki tane kitap hediye aldım. Biri Balzac'ın Otuzundaki Kadın'ı, biri de İdare Etme Sanatı. Otuzundaki Kadın çok entersan, eski dilde okumak zaman zaman yorucu olsa da kitap başlı başına bir hazine gibi. Her sayfada ilginç bir detay gizli. Yaprakları lime lime olmuşsa da, özenildiği, dikkatle saklandığı belli bir kitap. Eh, 1945'te basılmış.
Cemil Meriç çevirisi. Kitapta Meriç'in eklediği dip notlar en az kitabın kendisi kadar enteresan. Bir yerde "İtiraf edelim ki bu cümlenin tercümesinden hiç te memnun değiliz. Metinde italik harflerle yazılan rouléc kelimesi, Rhasis'in, Şemseddin Saminin, Khandjeri'nin lugatlarında hiç yok. Académie, Littre ve Larausse pour tous: "Loire nehrinde balık avlamağa mahsus hasırdan ağ" olarak tarif ediyorlar. Burada dalgacık, girdabcık manasına gelmesi lazım mahazlere sadakat endişesile böyle çevirdik. Yanılmış olmamız pek mümkündür. C.M." demiş. Şu zamana kadar yolumun kesişmediği Jurnal 1 ve 2'yi derhal edinmek istiyorum.
İlk sayfada, kitabın ilk sahibi olduğunu anlayabileceğimiz Teğmen Hayri Bey'in inci gibi yazısıyla aldığı 25 Mart 1947 tarihli bir not var. "Kitabımın temiz kullanılmasını rica ederim."
Okuduğum kitapların altını çizemem. Yaprak kıvırmak konusunda o kadar hassas değilim ama sayfaların üzerine kalıcı kalem izi bırakmaktan çekinirim. Kitabı benden sonra okuyacakların satırlarının altı çizilmiş bir kitabı isteyip istemeyeceklerini bilemem, o yüzden kitabı mümkün olduğunca lekelemem. Tam aksine, ben, üzerinde benden okuyucusuna ait izler taşıyan kitaplara bayılırım. Altı çizili cümle acaba beni de etkileyecek miydi, kitaplardan beğendiğim cümleleri topladığım o deftere girecek miydi diye düşünürüm. Herkes başka şeyler buluyor okuduğu kitapta, aklındaki başka bir yere dokunuyor okudukları. Satırlarının altı çizilmiş bir kitabı okurken iki farklı heyecan duyuyorum. İki ayrı kişiyi birden keşfediyorum. Kitabın altını çizen kişi Teğmen miydi bilmiyorum, aslında sanmıyorum. Kitabın temiz kullanılmasını rica etmiş, sonraki okuyucu kırmış bu ricayı ama kitap bende emin ellerde Teğmen Hayri Bey.
Kim bilir kaç kütüpaneye girdi bu 65 yaşındaki kitap. Babamdan yaşlı. Kaç kişi okudu bu güne kadar teğmenin notunu, ricasını? Çoğu zaman var olduğundan kendim bile şüphe duyduğum ağlamaklı tarafımın gidip de tanımadığım bir teğmenin notuyla tavan yapması normal midir?
Ben köy hayatı yaşamaya devam ederken, karşıma hala her gün güzel şeyler çıkıyor. Inception'ı hala izlememiş olmak bile beni bu hayatın bana göre olmadığına ikna edemiyorsa, sanırım artık emin olabilirim ki, ben şehir insanı değilim. Arkadaşlarımın hepsini buraya alıp, Şirinler'deki gibi komün hayatı yaşamak istiyorum.
8 yorum:
Tanrım!Orda bende olmalıydım..
Ne kadar şanslısın yaa :)
Kitaplar benim için de çok değerlidir.Kolay kolay başkasına veremem.Eski kitapları babamdan dedmden kalmış olanları döner döner incelerim.Acaba okuyandan bir iz var mı diye.En çok da kendi el yazılarıyla yazılmış kitabın kimbilir şu anda nerede olan kişiye ait kalıcı izler beni cezbeder.O ispatıdır çünkü burada bişr iz bırakıp bir zamanlar var olduğu hakkında.Hatta hala burada değil ama bir yerlerde var olduğunun.Kitaplar o nedenle değerlidir benim için de...Güzel bir yazı güzel bir tesbit.Yüreğime dokundunuz sevgili Ayşe.Sevgiyle.
nefis!
son paragrafının destekçisiyim. bil mukabele diyorum ayşecim..
bu arada kitap ve nota ilişkin hissiyatını da çok güzel anlayabiliyorum. zira benim de var 1940lı yıllara ait bir kitabım.
Muhteşem..Dokunmak istedim o sayfalara..Çok kıskandım :)
Cemil Meriç büyük üstad. Mutlaka okuyun
Teğmen Hayri Beyin ricasını okurken gözlerim doldu. Ne kadar naif ne kadar kırılgan ne kadar düzgün diye düşündüm ve derin bir özlem duydum öyle insanlara. Delirdiğimi düşünürken alt satırda benzer satırları okuyunca rahatladım :) An itibari ile 4.Levent'te sanayi sitesinde sıkış tepiş bir sokakta ofisteyim. Ve dışarda insanlar birbirlerine korna yolu ile küfürler yağdırıyor. Şehire geleceksinde ne olacak.
Harikasın.
Sevgiler okurun Fulya.
Ayşecim,
Daha önce söylemiştim tekrar edeyim istedim. Evet kıskanıyorum hasedimden çatlıyorum bunu böyle bilesin bir veyahut beni yanına alasın.
can bu kızım insanın canı çekiyor zırt tatil pırt tatil huzurlu hayat olmaz ama canım yazık değil mi kapitalist düzenin çarkına sıkışmış bizlere ama yaaa bende komün hayatına katılmak istiyorum mümkünse uykucu şirin olmak istiyorum :P
seçil
Ablacım konudan alakasız olarak sen hani filimadami'nda liste yapıyordun ya, meğer imdb'de de varmış, orası daha sağlam olur en azından kapanmaz gibi geldi bana, puan vs de veriliyor hem. :)
http://www.imdb.com/mymovies/
Yorum Gönder