29 Kasım 2010

Sydney 3 - Royal Botanic Gardens

Şehrin ortasında kocaman bir orman-bahçe olması alıştığımız bir durum değil. Burada ise şehrin dört bir yanında büyüklüğüyle insanı şaşırtan, daha kapısından girer girmez kendinizi bambaşka bir yerde hissetmenize yol açan parklar her yerde. Ben şaşıyorum böyle yüz yıllık ağaçlar, hem de sürüsüne bereket, nasıl böyle kalabilmiş? Şehrin ilk kuruluş aşamasında bütün ağaçları yerle bir etmezsen zaten kendiliğinden bir park oluveriyormuş. Royal Botanic Gardens'ın içine gir, bütün gün takıl, öyle bir yer. Rengarenk bahçeleri gez, yarasalı ağaçlardan kork, çimlerde yat, ördeklere bak.. (Hayatı düşün, yaptığın iyi şeyleri düşün, hatalarını düşün, dünyanın ne kadar büyük ve ne kadar küçük olduğunu düşün. Neler, nasıl değişebilir diye düşün. Cevaplar bul, cevabını bulamadığın soruları soru olarak arkanda bırak ama için rahat olsun..) Mesela.Kocaman ağacın kocaman yaprakları.Tuhaf şekilde parlak renkli bitkiler. (bende yeme isteği uyandırıyor nedense.) Nevra büyük merakla fotoğrafını çekiyor hepsinin, sonra bir de isminin fotoğrafını çekiyor :) Nilüferli, ördekli, fıskiyeli gölcük.
Yukarıda bahsedilen şeyleri düşünmek için rezerve edilmiş çimlik alan.

Bu ağacın üzerindekiler ne ya, meyve mi? Aaaa, yarasa. Sonra yukarılara doğru ürekekçe atılan bir bakış. Bütün ağaçlar aynı!! Üzerimizde yarasalar var! Neyse ki gündüz!
*
Royal Botanic Gardens'ta binlerce çeşit bitki, ağaç hatta hayvan var. Şehrin hemen ortasında olduğu için yorucu bir turistik gezinin ortasında 1 saat bile dinlenmek için içine dalınabilir. Çıkılabilir mi orasını bilemem.
*
Tam denizin kıyısında olduğu için yılbaşı kutlamaları için de harika bir yer. Şimdiden rezervasyon yapılıyor. Zaman zaman aktiviteler, düğünler de düzenleniyor. Şuradaki web sitesinden kontrol etmekte fayda var.

Hiç yorum yok: