Cunda'yı bitiremedim.Ama bitmiyor ben ne yapayım? Böyle mini mini bir adacık ama her sokakta bir milyon detay. Bizim bir arkadaşımız var Cundalı. Ailesi Cunda'da yaşıyor. Böyle şeyler de oluyor hayatta :)
İşte bir sandalye daha. Haksız mıyım? Bir tek bana mı böyle harika geliyor? Onu oraya ben koymadım. Sokakta yürürken öylesine bir evin önünde duran kırmızı çok zarif sandalye. Şiir gibi.
Bir evin kapı numarası resmen konuşuyordu. Dünyanın en güzel 32 numarası Cunda'da buna eminim. Kedisi ayrı kuşu ayrı çiçekleri ayrı güzel. Kim oturuyor bu evde merak etmemek mümkün mü? Bu teyze bir Türk kahvesi yapsa da içsek güzel fincanlarda, hiç böyle bir şans yok mu?
Arabanın ihtişamı bir yana, bakın içinde ne var? Tıpkısının aynısı, mini mini bir vosvos daha. Matruşka vosvoslar. Belli ki işi bilen biri dikkatimizi çeksin diye koymuş bu arabayı ve arabacığı buraya. Çekti dikkatimizi.Arabaların çok güzel.
Yeşil panjurların arasında renk renk şişeler. Orda kendi halinde bir sepet. Aklımı kaybedeceğim detaylar içinde. Kendimi toplarmak için neye ihtiyacım var? Yemek elbette!
Bay Nihat'ın uçsuz bucaksız meze dolabı. Seçmek zor ama demirbaşlar hiç eksik olmaz. Hep dedim, bir kez daha diyeyim. Buraya gelip akivadis yemeden dönülmez. Mideyeleri sıyırıp, terbiyesine ekmek batırılacak. Grupta bir arkadaşımız kendi kendine 3 tabak peynirli patlıcan yedi. Normalde ortaya gelen şeyden 3 tane. Hatta sonuncusu gelmeyimce çok ciddi endişelere kapılıp, "Bilerek getirmiyorlar, getirmeyecekler biliyorum" gibi şeyler söyledi.
Herkesin karnı doyana kadar ciddiyet had safhadaydı. Bu bana çok komik geldi. Gecenin geri kalanı da çok sakin geçti! Hiç bağırış çağırış olmadı -sarhoşluğumuz çok kendi halinde olur, sesimiz soluğumuz çıkmaz.-, o kadar yemeğin üzerine sırf oburluktan ayvalık tostu yenmedi, yolda bir kamyoncu, minibüsümüzün şöförüne ortada hiçbir sebep yokken "Ben kamyoncuyum ayağınızı denk alın" diye manyakça bir çıkış yapmadı :) Şaka bir yana o kafayla neredeyse balina boyutunda bir balık söylüyorduk, söylememeyi nasıl becerdik en çok ona şaşırıyorum :)
Neyse işte Cunda böyleydi. Ooof of. Şu maçlar bitse de trafikten kurtulsam. Arabaya fikstür mü koysam ne yapsam? Play-off fikstürü! Al sana ıvır zıvır dünyevi dertler işte. Cunda'da en büyük dert o balık büyük, bu balık küçük ve kedilerin karnı tok mu değil mi idi. Neden seveyim büyük şehri? Ve Cuma geldi diye sevineyim her Cuma?
İşte bir sandalye daha. Haksız mıyım? Bir tek bana mı böyle harika geliyor? Onu oraya ben koymadım. Sokakta yürürken öylesine bir evin önünde duran kırmızı çok zarif sandalye. Şiir gibi.
Bir evin kapı numarası resmen konuşuyordu. Dünyanın en güzel 32 numarası Cunda'da buna eminim. Kedisi ayrı kuşu ayrı çiçekleri ayrı güzel. Kim oturuyor bu evde merak etmemek mümkün mü? Bu teyze bir Türk kahvesi yapsa da içsek güzel fincanlarda, hiç böyle bir şans yok mu?
Cunda'yı sevmem için bir diğer sebep de tam bir kedi cenneti olması. Komüne bakın komüne! Şirinler gibi bir arada yaşayıp gidiyorlar herhalde.
Şahane otelin önünde şahane bir araba. Burası yeni, daha önce görmemiştim. İçeriye şöyle bir göz attık, çok beğendik. Otelin web sitesini incelemenizi öneririm. Cunda keşfedildikçe güzel oteller de aldı başını gidiyor. Daha önce şurada kalmıştık, orası da ne desen az kalan bir yer. Böyle bir yerlere taşınıp butik otel açmak zaten herkesin hayalini kurduğu bir emeklilik planı oldu. Bireysel emekliliğe 3 kuruş vererek içini rahatlatmak değil, gerçek bir plan. Açar mıyım oteli Çandarlı'ya bireysel emekliliğimle? Batar mı ki otel? Başarırsam reklama çıkarım vallahi. Kararlı girişimci, cümle alemin "Çandarlı nere ablacım?" sözlerine aldırmadan açtığı butik otel ile Çandarlı'yı dünyaya tanıyor! Çok havalı oldu be! Başarılı girişimci şöyle konuştu: "Hayatta giriştiğim ilk ve son şey bu oldu. Artık en büyük girişimin bahçeye domates-biber ekmek; vallahi çok zevkli."
Arabanın ihtişamı bir yana, bakın içinde ne var? Tıpkısının aynısı, mini mini bir vosvos daha. Matruşka vosvoslar. Belli ki işi bilen biri dikkatimizi çeksin diye koymuş bu arabayı ve arabacığı buraya. Çekti dikkatimizi.Arabaların çok güzel.
Yeşil panjurların arasında renk renk şişeler. Orda kendi halinde bir sepet. Aklımı kaybedeceğim detaylar içinde. Kendimi toplarmak için neye ihtiyacım var? Yemek elbette!
Bay Nihat'ın uçsuz bucaksız meze dolabı. Seçmek zor ama demirbaşlar hiç eksik olmaz. Hep dedim, bir kez daha diyeyim. Buraya gelip akivadis yemeden dönülmez. Mideyeleri sıyırıp, terbiyesine ekmek batırılacak. Grupta bir arkadaşımız kendi kendine 3 tabak peynirli patlıcan yedi. Normalde ortaya gelen şeyden 3 tane. Hatta sonuncusu gelmeyimce çok ciddi endişelere kapılıp, "Bilerek getirmiyorlar, getirmeyecekler biliyorum" gibi şeyler söyledi.
Herkesin karnı doyana kadar ciddiyet had safhadaydı. Bu bana çok komik geldi. Gecenin geri kalanı da çok sakin geçti! Hiç bağırış çağırış olmadı -sarhoşluğumuz çok kendi halinde olur, sesimiz soluğumuz çıkmaz.-, o kadar yemeğin üzerine sırf oburluktan ayvalık tostu yenmedi, yolda bir kamyoncu, minibüsümüzün şöförüne ortada hiçbir sebep yokken "Ben kamyoncuyum ayağınızı denk alın" diye manyakça bir çıkış yapmadı :) Şaka bir yana o kafayla neredeyse balina boyutunda bir balık söylüyorduk, söylememeyi nasıl becerdik en çok ona şaşırıyorum :)
Neyse işte Cunda böyleydi. Ooof of. Şu maçlar bitse de trafikten kurtulsam. Arabaya fikstür mü koysam ne yapsam? Play-off fikstürü! Al sana ıvır zıvır dünyevi dertler işte. Cunda'da en büyük dert o balık büyük, bu balık küçük ve kedilerin karnı tok mu değil mi idi. Neden seveyim büyük şehri? Ve Cuma geldi diye sevineyim her Cuma?
9 yorum:
E tamam.. Anladik.. Her sey cok guzel de...
BENİ NE ZAMAN GOTURUYORSUN?
Şimdi Cunda'ya gidemiyorum diye hayata küsme kolaysa!
muhteeeeeş!
Bence sende yasayamadigi isteme hastaligi var. surekli istanbul diyip onlari yaziyodun simdi istanbuldasin bu sefer badka yerde yasamak istiyosun itiraf et kimden kaciyosun kendinden mi bu kafayla nereye gitsen hep gidemedigin yeri isticeksin sen yazilarindan anlasilan. Alp
Kucuk vosvosun icinde bi vosvos daha olsa nefis olurmus :) Boyle de guzel ama...
Bence yaslaniyoruz, ben zaten hep sinir bi insandim artik her sey batmaya basladi. Her cuma istisnasiz bi 20 kisi var f.book listemde "TGIF" yazan falan filan :) gicik oluyorum abi anladik cuma geldi de her hafta geliyo bi cuma zaten...
Offf muhtesem detaylaryakalamissin, kapi numarasi, dunya tatlisi vosvos, kirmizi sandalye...cunda da olmak istiyorum simdi
seni uzun süredir takip edenlerdenim..hatta canım çektiğinde sadece yemekleri etiketlediğin yazılarını zevkle okuyorum, defalarcaaaa :)bu yazında birkaç imla hatası farkettim..yani aslında harfleri atlamışsın bu demek oluyor ki yüksek doz heyecanla yazılmış bu yazı:)cunda seni bu sefer daha bir etkilemiş olmalı ki bu heyecanın yazmana da yansımış..sakın yanlış anlama eleştiri değil söylediklerim, sadece psikolojik bir tespit daha doğrusu bir tahmin ;) hep yaz biz de hep okuyalım Ayşe!
Sevgiler.
bu bay nihat'in fiyatlarinin dehset verecek derecede kazik oldugunu soyleyenler var. bogazda en pahali lokantada sofra donatsak yine bay nihat'tan az oderiz dendigini biliyorum. dogru mu?
ikinehir
Evet doğru, Bay Nihat'ın balık yerine bildiğiniz kol geçiriyor, pardon kol böreği yediriyor millete :)
Yorum Gönder