27 Ağustos 2012

ağustossonu

Ondan bundan yazmayı özledim. Şimdi öyle yapacağım.

- Büyük heyecanla 4'lü halde satılan bu kitchen garden'lardan aldığımı söylemiştim. Fesleğen hariç hiçbirini yaşatmak mümkün olmadı. Fesleğen de yaşamakla kalmıyor adeta hayat fışkırıyor. Ya yerini çok sevdi, ya da bir şekilde mutlu, bilmiyorum. Geçenlerde artık yaprak çıkacak noktası kalmayınca bir pesto sos yapmanın zamanı geldi diye düşündüm ve acaba tekrar çıkar mı bu yapraklar diye bir yandan korkarak tüm yaprakları kopararak güzel bir pesto sos yaptım. Bana yüzbinlerce yaprağı varmış gibi görünen fesleğenden 50 gram yaprak çıktı. Bu da anca bir tencere makarnaya sos oldu. Ama kendi ekip büyüttüğün şeyi yemek de çok zevkliymiş. Fesleğene sonradan ne mi oldu? Şimdi yine yapraklar fışkırıyor, tekrar pesto yapılmak için gün sayıyor. Pesto sos hazırlamak gerçekten çok kolay. Taze fesleğeniniz varsa gerisi çocuk oyuncağı.




- İnternetten kurdele siparişi veren tek deli ben değilimdir, değil mi? Siz de yapıyorsunuz böyle şeyler, değil mi :) Ama şuna bir bak ya. Pembe kitchenaid'ler var üzerinde. O kadar uğraşıp yapmışlar, sipariş vermeyip de napayım?


- Apartmanın altına gelip bir köpek altı tane yavru doğurdu. İnanılmaz tatlı ve komikler. Yaklaşık 2 ay oldu bunlar doğalı. Artık doğdukları küçücük boşluğa sığmıyorlar. Ne olacak bilmiyorum. Besliyoruz, elimizden geldiğince ilgileniyoruz ama gitgide ayaklandılar, hergün daha hareketliler ve yola çıkıyorlar, başlarına bir şey gelecek diye herkes tedirgin. Nasıl baş etmek gerek, en iyi çözüm nedir? Benzer bir şey yaşayan oldu mu?


Hayalperestler'den beklediğim tadı alamadım.
Cake Mania'ya yıllar sonra yine sardırdım.
The Following'i dört gözle bekliyorum.
Pera Nostra'nın margaritası beni şaşırttı, dışarıda içtiklerimin en iyisi olabilir mi?
Arter'e Yara'ya gittim.
Tokat kebabı yedim, hayran kaldım.
Da Mario, Çiya, Teppanyaki Alaturka, Antiochia, Nusret, Çandarlı yemekleri. Bunlar ne zamanlara sıkıştı?
Hayat hızlı geçiyor.
Yazsam, daha çok yazsam.

17 Ağustos 2012

Rodos Rehberi Konu:5 Yeme & İçme bölüm 3

Rodos'a gitmeye karar verdiyseniz haberiniz olsun, bol bol yemek yiyeceksiniz. O yüzden öncesinden yemek yemeyi mi bırakırsınız, dönüşte iki hafta kendinizi spora mı verirsiniz ben bilmem. Baştan önleminizi alın.


Rodos'ta yediğim ilk şey buydu desem herhalde şaşırırsınız. Ama çok açtım ve neden olduğunu bilmediğim bir şekilde yurt dışındaki McDonalds menüleri bende merak uyandırır. Bizdekinden farklı ne var diye bakmayı severim. Bu da Rodos'u turlamaya çıktığımızda karşımıza çıkan McDonalds'tan Greek Mac. Zaman kaybetmek istemediğiniz zamanlarda atıştırma için denenebilir. Çok da özellikli bir şey değil tahmin edersiniz ki.


Gorgona mutlaka adı geçmesi gereken bir yer. Burası Rodos'un etrafını arabayla turlayarak değişik plajlar bulmaya çalışırken Stegna kasabasında karşımıza çıkan bir sahil lokantası. Gerçek lezzet peşinde kilometreye bakmam, üşenmem giderim diyorsan mutlaka burayı bul. Güneşte kurumaya bırakılmış ahtapotlar belki herkes için çok iştah açıcı bir manzara değildir ama bana göre tam tersi!


Rodos'ta menüde ekmek görüp söylerseniz üstteki gibi sarımsaklı,zeytinyağlı, yanında değişik ezmelerle servis edilen kızarmış ekmekler gelecek masanıza. Bunun haricinde normal ekmek zaten her yerde geliyor.Ama elbette bu üsttekiler tek başına ideal bir öğle yemeği olmaya aday.


Bir önceki yazıda Nireas'dan bahsederken en iyi salata demiştim. Bu Gorgona'ya gitmeden önceydi. Kusursuz salatayı yedim, artık salatalar bana biraz zor beğendirirler kendilerini.

Ah ahtapot ızgara! Restoran öyle iyi biliyor ki harika pişirdiğini, süslemek için ne bir baharat, ne zeytinyağı. İşte bu cesaret ister! Lokum diye özetleyeyim.


Sadece deniz ürünü yemekle olmaz. Her yerde gördüğümüz kebaplar ilgimizi çekiyor. Güzel bir restoranda (Ta Kioynia isimli bir restoran) kebap deniyoruz. Aslında bizim bildiğimiz kebaplar gibi değil, köftemsi bir çeşit et yemeği. Dikkatimi çeken bir diğer şey de pilavların oldukça tatsız tuzsuz olması. Birkaç günlük deniz ürünü maratonundan sonra mola vermiş olduk. Ben kebap denemiş oldum ama bıkmazsanız deniz ürünüyle hayat geçer Rodos'ta.

Son tavsiyem Tamam Restoran olacak. Dediğim gibi, Rodos'a gitmeden önce çok detaylı kaynaklara ulaşamadım. Çoğu internet sitesinde Tamam öneriliyordu. Ben genelde bu konuda çok iyi tecrübelerim olmadığı için trip advisor gibi sitelerden gelen tavsiyelere pek uymamaya çalışırım. Yine de defterimin bir tarafına not almışım : Çok turistik olabilir, her tarafta adı geçiyor. Yine de gittiğinde rastlarsan bir bak. Otel resepsiyonu çok yakın olduğumuzu söyledi, bir bakalım diye gittik. Genelde turistik beldelerde restoıran görevlileri sokaktan adam çekmek için ellerinden geleni yapar, bütün gece çeşitli dillerde hoşgeldiniz duyarsınız. Tamam'ı bulunca ne gördük? Önünde uzun bir kuyruk! O gün gitmedik, ertesi akşama karar belli oldu. Rodos'ta önünde kuyruk gördüğüm tek restoran burası. Ertesi akşam gittik, biz de biraz kuyrukta bekledik sonra başladık! Üstte bir çeşit Yunan peyniri olan manourili salata.
 
Restoranın kendine has bir tarzı var. Şu mutfak diyemiyorsun. Mekan sahibi etleri, özellikle incik'i şiddetle tavsiye etti. Benim pek aram yoktur. Ben yine deniz ürününden şaşmayıp bu sefer makarna yedim. Bu sırada etrafa giden devasa tabaklara ağzımız açık bakıyorduk. Ortaya yukarıdaki domates soslu patlıcan sarmalardan söyledik.

 Deniz ürünlü makarna. Tahmin edildiği gibi devasa.
Erik ve kayısılı incik. Tadına baktıktan sonra da bana göre değil diye düşündüm ama etin harika piştiğini söylemek gerek.

Tamam'ın boşu boşuna kuyruk olmuyor kapısında her akşam. Siz de yolunuzu düşürün, bana mail atın, şunu yedim bunu yedim diyin, tamam mı?


Rodos rehberimizin sonuna gelirken, yıllar sonra bu yazdıklarımın hoşuma gitmesini ve bu yazdıklarım birilerinin işine yaramasını diliyorum. Esen kalın.


14 Ağustos 2012

Rodos Rehberi Konu:5 Yeme & İçme bölüm 2

Geldik finale. Yeme içme tavsiyeleri bölüm 2.

Rodos bir yeme-içme cenneti. Harika iklime sahip bir Ege adası olmanın tüm avantajlarını dibine kadar kullanıyor. Her taraf deniz ürünü, şahane sebze meyve, peynir.. Zaten elinizde bunlar olunca işleri batırmanız çok zor. Rodos'ta da klasik turist mekanlarından uzak durursanız kötü yemekle karşılaşma olasılığınız yok gibi. Ki turistik yerlerde de çok çok kötü bir tecrübe yaşamazsınız. Ama kim sadece birkaç günlüğüne gittiği bir Ege adasında işleri şansa bırakmak ister ki?

Annemler birkaç yıl önce Rodos'a gittiklerinde yemek yedikleri restoranı anlata anlata bitirememişleri. Gitmeden önce ne kadar uğraşsak da restoranın adını bulamadık. Söylediklerine göre hem yemekler harikaydı, hem de restoranın sahibi onlara sadece yerlilerin gittiği bir taverna tavsiye etmişti ve çok eğlenmişlerdi. Restoranın ismini hatırlayamadıklarına üzüldüm ama nereden bilebilirdim mi ilk gece gitmek için gözümüze kestirdiğimiz restoran meğer oymuş. Bu şahane tesadüf yeterince keyfimi yerine getirdi. İlk gece açılış için tombala.

NIREAS
Salata için defterime tüm zamanların en iyi salatası diye not düşmüşüm. O yüzden Greek Salad denen bu fetalı salatadan muhakkak deniyorsunuz. Alt kısımdaki soğanlar, domatesler, patlıcanlar ve kapari resmen gizli hazine. Salatanın suyu ile çeyrek ekmek yemeyin, daha neler neler var.


Bu karideslere "Simi usulü karides" diyorlar. Kabuğunu ayıklamadan öyle çıtır çıtır yeniyor. Ben normalde küçük karides sevmem. Hatta çok sevilen karides güveçle de hiç aram yoktur. Ufacık karideslerin tadı bile gelmiyor, kaşar peyniri zaten her şeyi bastırıyor. O yüzden genelde karides yenecekse büyük tercih ederim. Ama bu minik kabuklu cins gerçekten denemeye değer. Üçer beşer gidiyor. Aaa tabak ne zaman bitti?
 

Güneşte kurutulmuş ahtapot ızgara:  Güneşte kurutulan ahtapot ızgaranın bizim ızgaralardan farkı dışının bize göre çok daha sert ama içinin lokum gibi olması. Lezzeti daha çok içinde kalıyor. Ahtapot benim ilk 10umda hatrı sayılır bir yere sahip. O yüzden bana aslında salatası, ızgarası, güneşte kurutulmuşu pek fark etmiyor. İyisini buldum mu mutluyum.


Nireas'da bunların haricinde şunları sipariş etmişiz:
- Midye saganaki
- Peynir saganaki

Bu arada saganaki bildiğin sahanda demek. Domatesle baharatlarla öyle güzel harmanlıyorlar ki sahana giren her şey güzel oluyor. Saganakilerle ile frekansımız tuttu, bütün tatil pek iyi anlaştık.

Ana yemek mi? Delirdiniz herhalde.
Uzonuzu söyleyin, saatlerce mezelerin keyfine bakın.

Sonra bu sadece yerel halkın gittiği tavernayı sorduk mekanın sahibine. Dar sokaklarda kaybolduğumuzu sanırken CAFE CHANTANT'ı sonunda bulduk. Dışarıdan hiç görünmeyecek şekilde saklı gizli bu yer, bence Rodos tatilinin en büyük keşfiydi. Fotoğraf çok bulanık (galiba çekmiş olmam bile mucize) ama yine de koydum, ortamla ilgili ipucu versin istedim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde bütün mekan ayaktaydı. Birbirini tanımayan insanlar kalkıp beraberce sirtaki oynadı. İzlemek bile çok eğlenceli. Cevriye Hanım çaldığında etrafa aldırmadan şarkıya Türkçe eşlik ettik. Ben anladım ki tek kelime anlamasam da Yunanca müzikten hiç sıkılmıyorum. Rodos'a yolunuz düşerse burayı sakın atlamayın. Sadece Cuma ve Cumartesi geceleri açık.


Çok harika. Oysaki tüm yemek konusunu tek postta tamamlama niyetiyle başlamıştım. Anlaşılan o ki, iştah girince işin içine, ben konuyu kısa kesemiyorum. Bir sonraki postumuzda Rodos'u bitiriyoruz cefakar okuyucularım, az kaldı.
 

12 Ağustos 2012

Rodos Rehberi Konu:5 Yeme & İçme bölüm 1

Eveeet sonunda Rodos'un en heyecan verici kısmına, yeme-içme konusundaki çok mühim tespitlerime geldik.
Önce içme kısmından başlayalım, finali de yemeyle yapalım. Her konuda sevdiklerini sona bırakma bir çeşit psikolojik rahatsızlık mı acaba? Bu kısmı bilmiyorum ama masada birkaç çeşit yemek varken en sevdiğini sona bırakmak obezite yatkınlığına işaretmiş. Yüz yıldır böyle yaptığımı düşünürsek, bunu biraz tehlikeli buldum. Neyse, konuya dönüyorum. Yunanistan yemeyi içmeyi gerçekten çok seviyor. Kafeler sürekli tıklım tıklım.

Kahve:
İyi haber: Türk kahvesi günlük alışkanlığınızsa burada her yerde bulabilirsiniz. Garip haber: Adı Yunan kahvesi. Aynı bizde olduğu gibi siparişinizi sade, orta veya şekerli olarak verebiliyorsunuz. Kahvaltı üzerine Türk kahvesi içilebilen yurt dışı tatili büyük bir lüks! :) Koykos'u bir tarafa not edin. Otel kahvaltısını kaçırdığımız bir gün yiyecek bir şeyler ararken rastladık. Sandviçlerine bayıldık. Akşam menüsüne göz atınca bir akşam gelmek şart oldu. Genelde yerlilerin geldiği bir mekan. Mezeler, servis, dekorasyon harika.


Frappe:
Bu da soğuk ve buzlu kahve. Görüntüye aldanmamak gerek, oldukça sert. Yine sade, orta, şekersiz olarak içebiliyorsunuz. Serinlemek için yazın en iyi seçeneklerden biri.


Özlediğim bir şey: Bacardi Breezer
Frappe elbette serinlemek için harika bir seçenek, sadece Bacardi Breezer için saat çok erkense. Bizde neden hala olmadığını gerçekten merak ediyorum. Ben karpuzluya bayılıyorum. Evde bir akşamüstü, deniz dönüşü otel odasının balkonunda ayakları uzatarak içmenin yerini tutar mı bilmiyorum ama keşke deneyebilseydik! Yanına eşlik etsin diye aldığımız Lays Prawn Coctail ise beklentilerimi boşa çıkardı.


Uzo:
Rakıdan daha şekerli. Şişeler daha ufak. Rakıya göre daha yumuşak, sek de içilebiliyor, size kalmış ama su ilave edecekseniz ölçülere dikkat etmelisiniz. Deniz ürünleri ve mezeler elbette en iyi uzoyla gidiyor. Denemeden gelmeyin dememe gerek yok sanırım?


Bir not: Neredeyse milli içkimize dönüşen blush'a hiçbir yerde rastlamadım. Birkaç seferdir yurt dışında gözlemlediğim gibi, sanırım burada da blush yok, varsa da hiç popüler değil. Pinot Grigio yönetimi ürettikleri şarabın Türkiye'de peynir ekmek gibi gitmesinin sebeplerini araştırmak için bir ekip görevlendirmiş midir? Bizdeki blush aşkı nasıl ortaya çıktı, hatırlayan var mı?

10 Ağustos 2012

Rodos Rehberi Konu:4 Çok tuhaf şeyler 2!

Dışarı sarkan tül bana çok romantik gelir (pencerenin önünde sarkan korkuluk olmasa!).  Evde oturan kişi "Camımı açıp oturmak istiyorum ama içeri kuşlar giriyor" mu diyor acaba?

Rodos'ta her tarafta faşizm karşıtı tabelalalar, duvar yazıları, posterler var. Clockwork!

Rodos'ta ennn tuhaf şeylerden biri buydu bence. Her köşede bir "fish spa" var. Sıra sıra dizilmiş akvaryumların üzerindeki minderlere yerleşip ayağınızı minik balıklarla dolu akvaryumun içine sallandırıyorsunuz, balıklar da yarım saat boyunca ayaklarınızı ısırıyorlar! Ayakkabı boyama gibi düşünün ama ayağınız akvaryumda. Benim asla yapmayı düşünmeyeceğim bu spa türü (!) Rodos'ta turistler arasında oldukça popüler. Gerçekten bir işe yarıyor mudur bilmiyorum. Yarasa yaptırır mıyım bilmiyorum. İşin aslı fotoğrafa bakmaya bile pek dayanamıyorum. Hem ayaklarını hem balıkları rahat bıraksalar ya insanlar! :)

Rodos'ta bir Ziraaat Bankası şubesi var. Harika bir binada. Rodos'un en güzel caddelerinden birinde. Şubeye neden ihtiyaç duyulmuş bilmiyorum ama sonuç olarak Rodos'tayken gidip hesap açmak isterseniz açabilirsiniz!
Bu da bir Yunan bankasının şubesi. Bayıldım. Bizde olsa butik otel olurdu kesin!

6 Ağustos 2012

Rodos Rehberi Konu:3 Çok tuhaf şeyler!

Sokaktaki klozeti anlasam, No Parkink'i anlamıyorum! Bahçeye kim neden park etsin, ayrıca o klozet orada ne yapıyor? Bir binanın bahçesindeki bu şey adeta sürreal bir enstalasyon değil mi! :P


Bu kedi hiiiç havasını bozmadan sırtını duvara yaslayıp oturdu orada bütün akşam. Oturmanın yatmaktan daha rahat olduğuna kanaat getirmiş olsa gerek. Rodos kedileri diye ayrı bir yazı yazılır. Hatta yazı yazılmaz kitap bile basılır. Her yer kedi. Rodos kedi cenneti.


Tamam anlıyoruz turistik bir yersiniz, herkese hitap etmek istiyorsunuz ama gerçekten hiç kimseye hitap etmeyecek bir şey bulmayı başarmışsınız. Ton balığı, ananas ve peynir nasıl bir kombinasyon? Bunun herhangi bir mutfağa ait olduğuna inanmak istemiyorum!


Ta-taaam! Türk dizileri Yunanistan'ı kasıp kavuruyor. Hem de orijinal dilde Yunanca altyazılı yayınlanıyor. Otelin lobisinde acıklı Türkçe cümleler duyunca neye uğradığımı şaşırıp bir Türk ailesinin tatil dramına mı şahitlik edeceğim diye merak ederken birden bu görüntüyle karşılaştım. Ayrıca, t-shirt almak için girdiğimiz bir dükkandaki satıcı aramızda Türkçe konuştuğumuzu duyunca başladı Türk dizilerinden bahsetmeye, durduramadık bir türlü. "Eda'yla Harun'u seviyorum en çok" diyor. "Behzat Ç mi diyoruz", "Hayır" diyor. "Başka bilmiyoruz" diyoruz. Şaşkın şaşkın bakıyor yüzümüze inanamayarak. Behlül'le Bihter'i sevmiyormuş ama. Sırf Türk dizilerinden izleye izleye İstanbul'u çok merak ediyormuş; mutlaka gelmek istiyormuş. Dergi kapaklarında da Cansu Dere'yi gördüm bol bol. Sıla yayınlanıyormuş şu sıralar Yunanistan'da. Bu da böyle bir anı oldu.


1 Ağustos 2012

Rodos Rehberi Konu:2 Deniz, plaj, güneş.

Girişi uzatmıyorum. Rodos cennet gibi bir yer. Hava sıcak ama nem yok. Adanın plajlarıyla ilgili en önemli ve benden on puan on puan on puan alan şey, hangi plaja giderseniz gidin standardın aşağı yukarı aynı olması. Standard derken neden bahsediyorum? Bizdeki gibi gidip bir plajı kapatıp, yerlere iki üç beyaz minder atıp, üzerine iki üç beyaz şemsiye dikip ondan sonra girişte 60 lira alan yerler yok. Gerçi şunu da söylemeliyim ki ben İbiza'da (ki güya çok lüks olmasıyla ünlü vs.) bile bizdeki bu salakça zihniyeti görmedim. Muhtemelen başka memleketlerde bizdeki kadar böyle boş yere para harcama meraklısı kimse yok, haliyle böyle bir sektör oluşamamış. Rodos'ta onlarca plaj var. Deniz suyu sıcaklığı gayet iyi. (Gerçi bu biraz göreceli. Ben buz gibi su sevmiyorum, Rodos da hiç soğuk sayılmaz, serin diyelim.) Hepsinde gayet güzel minderli şezlonglar ve şemsiyeler var. Plajların tamamına elinizi kolunuzu sallayarak giriyorsunuz. İster havlunuzu yere seriyorsunuz, ister günlüğü 3er 4er euro'dan şemsiye ve şezlong kiralıyorsunuz. Plajlar oldukça organize. Hepsinde duş var. (E yok bir de olmasaydı derseniz, İbiza'da birçok plajda duş olmadığını söylemek isterim. Öyle tuzlu tuzlu oturuyorsunuz bütün gün.) Ayrıca, her plajda güzel bir kafeterya ya da restoran var.. Öğle yemeğinde de iyisiniz.

Konaklamak için eski şehir ve yeni şehir civarları ideal olacağı için ilk durak adanın kuzeyindeki Elli plajı oluyor. Kalabalık olmasına rağmen rahatsız edici hiçbir şey yok. Deniz pırıl pırıl. Rodos Kumarhanesi ve Akvaryum'a karşı yüzüyorsunuz. Bu plaj upuzun. Her gün gidilebilir ama bu koskocaman adaya gelmişsiniz. Yazık değil mi? Eğer merkezde kalıyorsanız ve aracınız yoksa, araba / motosiklet kiralayabilir ya da otobüslerle çevre plajlara gidebilirsiniz. Ada büyük olmasına rağmen mesafeler çok uzak değil. Her taraf kiralanmış Fiat Panda dolu. Siz de kapın bir Panda, yol üzerinde beğendiğiniz plajda durup yüzün kuruyup yine çıkın yola!

Ne varsa adanın doğu tarafında var. Batı taraf açık deniz olduğu için genelde deniz daha dalgalı. Haliyle plajlar daha boş. Su sporları yapan, adrenalin seven insanlar tercih edebilir. Ben şahsen tatilde patates gibi yatmaktan hoşlandığım için sakin sessiz plajlarda gün boyu yatıp akşam ne yesek diye düşünmekten, denize girince de gözlüğü takıp booooş booooş dibe bakmaktan hoşlanıyorum. Hatta bu sefer denizin üstünde sırt üstü yatarak uyumaya bile yaklaştım. Benim için tatil bu. Çıkınca bikini değiştirmeye bile üşeniyorum. Tatil = miskinlik.

Adanın doğusundan plaj turumuza başlayalım.

Kalithea

Merkeze en yakın plajlardan biri. Jeoloji eseri diye bir şey olsa, burası ondan olurdu. Deniz cam gibi. Su birden derinleşiyor. Uğrayın derim. Sabah erken gittik, kimse yoktu. Şahaneydi.

Faliraki

Burası tüm rehberlerde çok ünlü bir plaj olarak bahsediliyor ama büyük otel komplekslerinin önünde uzanan bu kumsal çok da cazip görünmedi. Pas diyorum. Siz gidebilirsiniz tabii.

Ladiko

Burası favorilerimden biri oldu. Ladiko körfezinde 3 ayrı plaj var. Bunlardan biri Anthony Quinn Bay. Guns of Navarone filmi burada çekildiği için bu adı almış. Biz Anthony Quinn değil diğer tarftakilerden denize girdik. Hem oradaki ufak restoran hem de deniz çok güzeldi. Tekne turlarının da mutlaka uğradığı bir yer burası. Uğrayın, görmeden dönmeyin.

Stegna

Buradan yeme içme kısmında bahsetmeliyim. Aslında plajı merak ettiğimiz için girdiğimiz Stegna'da tesadüf eseri harika bir restoran bulduk. Tamamen piyangodan çıkan bu öğle yemeği plaj konusunda Stegna'dan bahsetmemi gerektiriyor ama asıl detaylar sonraki yazılarda gelecek. Gorgona'yı not alın. Öğle saatlerine denk gelirseniz yolunuzu buraya düşürün.

Lindos
Lindos adanın eski şehirden sonra en önemli ve büyük merkezi. Buraya mutlaka uğramalısınız. Konaklamaya gerek yok ama mutlaka birkaç saati burada geçirecek şekilde ayarlamalısınız kendinizi. Çok güzel plajlar var (En güzeli yukarıdaki fotodaki St. Paul.) ama buraya gelmişken mutaka Lindos kasabasını da gezmelisiniz. Sokaklarda dolaşıp bir cafede kahve içilebilir mesela. Ayrıca restoranlar da çok güzel görünüyordu ama Lindos merkeze 50 km olduğu için şaraplı/uzolu bir akşam yemeği planlıyorsanız bunu yapmak pek mümkün değil.

Bu rotada adı geçen diğer plajlar Haraki ve Agathi'ydi. Biz onlara uğramadık. Çok koşturmak istemiyorsanız bir gün için 2-3 plaj yeter de artar bile.

Adanın batı yakasındaki plajlara Madem ki buradayız şöyle bir gidelim görelim derseniz sizin bileceğiniz iş, ben baştan söyleyeyim. Batı tarafında Doğuda olmayan hiçbir şey yok. Yine ikna olmadın, git Ixia'ya kadar, bir bakıver ucundan, beni anlayacaksın. Birkaç plaj gördükten sonra vazgeçip doğuya geri döndük..

Sonraki konu: Yemekler konusunda heyecanlı olanlar elime mum diksin!! (Ben niye bu kadar heyecanlanıyorsam!)