bodrum
Yazmaya bir türlü fırsat olmadı ama Eylül'e Bodrum'da girdim. Bodrum'da kaçırılmayacak şeyler listesi yazsam artık kimsenin işine yarar mı Eylülün 10'undan sonra? Yine de şöyle bir listelersek:
Bozburun'dan sonra Bodrum'daki Orfoz'u da sonunda gördüm. Tam anlamıyla deniz ürünleri cenneti. Taptaze istiridyeleri nerede yiyebiliyorsunuz ki başka? Özel bir şekilde pişirilmiş midyeler, ahtapot, kalamar ve envai çeşit kabuklu. Balık bile yok. Mekanın imzası bomba (fırında yapılan bir tür patlıcan. Sarımsak ve zeytinyağı ile hazırlanmış patlıcan kumpiri gibi!) ve elbette pembe domatesli salata. Rezervasyonsuz gitmeyi aklınızın ucundan geçirmeyi.
Çilingir sofrası: Bitez'deki koskocaman bahçenin içinde şahane bir mekan. Sanki mekan sahiplerinin evine gelmişsiniz, sizi misafir ediyorlar. Öyle güzel bir ortam. Sipariş vermek yok. Bir tek içeceğinizi söylüyorsunuz, o da zaten nadiren rakıdan başka bir şey. Ne var ne yoksa geliyor masaya. Mezeler, ara sıcaklar.. Ortaya güveç içinde gelen deniz ürünlü pilav harikaydı. Ispanaklı tatlı çok orijinaldi. Ben hayat boyu ıspanakla barışamamış biriyim. Ağzıma sürmüyorum. Ispanakla barış anlaşmamızı bir tatlı ile yapacakmışız meğer. Tatlının üzerindeki yeşil şeyler fıstık değil ıspanak. Hala şaşırıyorum.
Kısmet: Daha önce birkaç kez bahsetmiştim, burası artık bir klasik. Esnaf lokantalarının, ev yemeği mekanlarının bir numarası. Koskoca tezgaha bakıp "Ne söyleyeceğiz?" diye bakakalıp sonra masanızı şöyle aşağıdaki gibi buluveriyorsunuz. Çok mu abarttık derken etraftaki masalara bakıp rahatlıyorsunuz. Zaten bir şey de kalmıyor masada. Her şey çok lezzetli, farkına varmadan tabaklar süprürülüyor. -Kısmet'in hala bir internet sitesi yok gibi görünüyor, hala yapım aşamasında diyor. Kısmet'i ararken kendimi buldum :)
Yalıkavak Pazarı: Bütün Bodrum buraya geliyor pazara dediler, kalktık gittik. Şimdi mutfakta nerelere sığdırsam bilemediğim kuru sebzeler, önce mantar sanıp sonra çay olduğunu öğrendiğim parçaçık halindeki bir şeyler, ayrıca sanki yeterince yokmuş gibi bol bol peştemalim var. Bir de şöyle manyak bir yer vardı pazarda. Gelin susturan mı ararsınız koca bağlayan mı. Ben koca bağlayanın sıkılırsanız kısmına çok güldüm. Kadın kocasını eve bağlamak için almış sonra sıkılmış kahveye maça gitsin istiyor. Teyze senin de hayat zor be!
Bunların dışında Adamik yerli yerindeydi sandoz her zamanki gibi güzeldi, marinanın içindeki Yatch Club ve Barbeast kalabalıktı. Gündüzleri Sarnıç'a kamp kurduk. Yattım yüzdüm yattım yüzdüm. Kürk Mantolu Madonna'yı bitirdim. Neden bu kadar zaman kaybetmişim diye üzüldüm. Doruk'ların kütüphaneden Müjdat Gezen'in otobiyografisini buldum, okudum. Birkaç cümle hep kafamda dönüp duruyor. Bir de Aziz Nesin'le ilgili kısımlar.
Bodrum hep güzel işte.
Yaz sezonunu kapattım galiba. Bakalım.
Bozburun'dan sonra Bodrum'daki Orfoz'u da sonunda gördüm. Tam anlamıyla deniz ürünleri cenneti. Taptaze istiridyeleri nerede yiyebiliyorsunuz ki başka? Özel bir şekilde pişirilmiş midyeler, ahtapot, kalamar ve envai çeşit kabuklu. Balık bile yok. Mekanın imzası bomba (fırında yapılan bir tür patlıcan. Sarımsak ve zeytinyağı ile hazırlanmış patlıcan kumpiri gibi!) ve elbette pembe domatesli salata. Rezervasyonsuz gitmeyi aklınızın ucundan geçirmeyi.
Çilingir sofrası: Bitez'deki koskocaman bahçenin içinde şahane bir mekan. Sanki mekan sahiplerinin evine gelmişsiniz, sizi misafir ediyorlar. Öyle güzel bir ortam. Sipariş vermek yok. Bir tek içeceğinizi söylüyorsunuz, o da zaten nadiren rakıdan başka bir şey. Ne var ne yoksa geliyor masaya. Mezeler, ara sıcaklar.. Ortaya güveç içinde gelen deniz ürünlü pilav harikaydı. Ispanaklı tatlı çok orijinaldi. Ben hayat boyu ıspanakla barışamamış biriyim. Ağzıma sürmüyorum. Ispanakla barış anlaşmamızı bir tatlı ile yapacakmışız meğer. Tatlının üzerindeki yeşil şeyler fıstık değil ıspanak. Hala şaşırıyorum.
Kısmet: Daha önce birkaç kez bahsetmiştim, burası artık bir klasik. Esnaf lokantalarının, ev yemeği mekanlarının bir numarası. Koskoca tezgaha bakıp "Ne söyleyeceğiz?" diye bakakalıp sonra masanızı şöyle aşağıdaki gibi buluveriyorsunuz. Çok mu abarttık derken etraftaki masalara bakıp rahatlıyorsunuz. Zaten bir şey de kalmıyor masada. Her şey çok lezzetli, farkına varmadan tabaklar süprürülüyor. -Kısmet'in hala bir internet sitesi yok gibi görünüyor, hala yapım aşamasında diyor. Kısmet'i ararken kendimi buldum :)
Yalıkavak Pazarı: Bütün Bodrum buraya geliyor pazara dediler, kalktık gittik. Şimdi mutfakta nerelere sığdırsam bilemediğim kuru sebzeler, önce mantar sanıp sonra çay olduğunu öğrendiğim parçaçık halindeki bir şeyler, ayrıca sanki yeterince yokmuş gibi bol bol peştemalim var. Bir de şöyle manyak bir yer vardı pazarda. Gelin susturan mı ararsınız koca bağlayan mı. Ben koca bağlayanın sıkılırsanız kısmına çok güldüm. Kadın kocasını eve bağlamak için almış sonra sıkılmış kahveye maça gitsin istiyor. Teyze senin de hayat zor be!
Bunların dışında Adamik yerli yerindeydi sandoz her zamanki gibi güzeldi, marinanın içindeki Yatch Club ve Barbeast kalabalıktı. Gündüzleri Sarnıç'a kamp kurduk. Yattım yüzdüm yattım yüzdüm. Kürk Mantolu Madonna'yı bitirdim. Neden bu kadar zaman kaybetmişim diye üzüldüm. Doruk'ların kütüphaneden Müjdat Gezen'in otobiyografisini buldum, okudum. Birkaç cümle hep kafamda dönüp duruyor. Bir de Aziz Nesin'le ilgili kısımlar.
Bodrum hep güzel işte.
Yaz sezonunu kapattım galiba. Bakalım.
2 yorum:
Bende bodrumdaydım ama bir türlü yiyemiyorum o isitidyeleri birkaçkez niyetlendim ama beceremedim ...
Çok güzel belde Bodrum, sık sık gitme fırsatı bulabiliyorum İzmir de oturmamdan dolayı. Sizlerle de paylaşmak isterim.
Bu arada yeni yeni başladım blog yazmaya bu konuda yolun başındayım yani. Bir bakıp değerli görüşlerinizi ve varsa tavsiyelerini paylaşırsanız çok sevinirim.
http://yenibirsoyadimoldu.blogspot.com/2013/02/bodrum-bodrum.html
Yorum Gönder