22 Kasım 2013

New York - Görülecek Yerler Episode 4

Müzeler:

New York'ta sokaklar o kadar güzel ki, müzelerde zaman geçirme konusunda biraz kararsız kaldım. Elbette tesadüfen denk gelen güzel havanın da payı var bunda. Sonuçta 9 günlük tatile 2 müze ziyareti sığdı: MoMa ve Metropolitan. Seçenekleri ikiye indirmek çok da kolay olmadı. Bir dahaki gidişimde American Museum of Natural History, Guggenheim ve Whitney'e de gitmek istiyorum.

1. MoMa 
Sevgili New York Muhtarı sayesinde buraya ücret ödemeden girdik. Çok büyük bir jestti, tekrar teşekkürler! Moma, New York'a gelmeden önce en merak ettiğim yerlerden biriydi. Buradaki sergileri yıllardır (sanki gidebilecekmişim gibi) takip ederim. Bana senenin herhangi bir vakti Moma'da ne olup bitiyor diye sorabilirsiniz. Gerçekten çılgın bir yer. Mutlaka burası için zaman ayırın.
Şu aşağıdaki çıplak aileye şaşırdınız mı? Siz bir de beni galerinin tekinin içinde çırılçıplak yere oturmuş kendine ağda yapan adamı gördüğümde düşünün! 





Metropolitan yani New Yorkerların dediği gibi Met, derya deniz. Değil saatler, günlerce gezebilirsiniz. Önerdikleri giriş ücreti 25 dolar ama siz istediğiniz ücreti ödeyip giriyorsunuz. İsterseniz 1 dolar, isterseniz 25. Müzeye gelmeden hangi kısımları gezmek istediğinize, o sıradaki güncel sergilere göz atın. En fazla birkaç tane kısmı gezebileceksiniz, ona göre plan yapın. Eski Mısır'ın neredeyse tamamını buraya alıp yerleştirmişler. Büyük kısmı Met'in Mısır'daki çalışmalarında ortaya çıkmış ama yine de bunları burada görmek sinir bozucu. Hatta bir tapınağın olduğu gibi burada sergilendiğini görünce hayret ettim. Meğer Met'e Mısır'ın hediyesiymiş ama yine de..












Parklar:

New York gibi dev binalarla kaplı ve dünyanın kalbinin attığı bir şehirde yeşile bu kadar erişim imkanı inanılmaz bir lüks. Herkes parkları çok seviyor. Bizdeki gibi parklar saçma sapan amaçlarla yok edilmiyor. İnsanların koşturmacadan 2 adım atarak tamamen uzaklaşabilecekleri harika alanlar oluşturulmuş. Bize de avail aval bakıp kıskanmak ve çimlerin ağaçların tadını çıkarmak kaldı.

1. Central Park
Burası da senelerdir hayallerimi süsleyen bir yerdi. İzlediğim filmlerde, okuduğum kitaplarda öyle çok canlandırdım ki aklımda, daha gitmeden bir kısmını gezmiş gibi hissediyordum. Sayısız kapılarından birinden girince eski bir arkadaşımla buluşmuş gibi hissettim. Peki ne oldu biliyor musunuz? Parka girer girmez Woody Allen'ı gördüm! Tam bir salak olduğum için olayın şokunu atlatana kadar kendisi eşiyle yanımızdan süzülerek geçip gitti ve ben gidip bir fotoğraf bile çektiremedim. Of! Arkadan çekebildim fotoğrafı. (İlk fotoğrafta şapkalı tipi hemen tanıyacaksınız!) Tam bir salak olduğumu söylemiş miydim? Neyse, Central Park öyle güzeldi ki şoku kolay atlattım. Central Park'a giderseniz mutlaka Boat House'ta mola verin. Koca bir havuzda insanların maket teknelerini gezdirdiği Boat House'da açık havada oturup canlı jazz dinlerken bir şeyler atıştırabilir hatta kendinize bir kadeh beyaz şarap ısmarlayabilirsiniz. Benim yaptığım gibi!









Burası New York Public Library'nin tam arkasındaki park. Biz buradan geçtiğimiz sırada iş çıkış saatiydi. Parkın içindeki hoş mekanda ofisten çıkmış içkilerini içen, ayaküstü sohbet eden insanlar vardı. Neden bilmiyorum o anı hiç unutmamak istedim. Kendimi çok iyi hissettirdi bana. 




3. Union Square Park
Parkın kendisi ve fosforlu yeşil sandalyeleri de harika ama siz asıl buradaki sebze meyve marketine gitmelisiniz.











Flariton Building'in hemen karşısındaki bu park, içinde bulunan meşhur Shake Shack'in (artık İstanbul'da da var ve ben hamburgerlere çok da bayılmıyorum. Burada da denedim, yine aynı) dizi dizi ampullerin altında hamburgerlerini sattığı yer. Günün her saati önünde kuyruk var. Gelmişken denemeden dönmek olmaz tabii. Park yeri sebebiyle çok merkezi, birçok kez yanından geçeceğiniz kesin. Bir seferinde içinden geçip Shake Shack'e de uğramak gerek.




Bu parkın yer aldığı bölge şehrin en sevdiğim yerlerinden biri oldu. New York Üniversitesi'nin binaları ve haliyle öğrencilerle dolu. Parkta şarkı söyleyen ve eğlenen o kadar çok kişi vardı ki burası hep mi böyle yoksa bizim şansımıza mı böyleydi bilmiyorum. Uzun uzun yürüdüğümüz bir günün sonuydu parkta uzun süre oturup dinlendik, onları izledik, bir milyon tane hayal kurduk. (Sayısal yine devretmiş bu arada, bana çıkacak haberiniz olsun!)






1 yorum:

Adsız dedi ki...

ağlamak istiyorum ağlayamıyorum