6 Ocak 2010

Sinema en çok kışın zevkli.

Kendimi filmlere kaptırma konusunda garip bir kararlılık gösteriyorum. Herhangi bir başka şeyde böyle bir konsantrasyon sağlamam ise mümkün değil. Bir film izlerken hemen içine giriyorum, orada yaşıyormuşum gibi hissediyorum. İşte bu yüzden evdekiler kulağıma bağırsalar bile duymayıp, onları eğlendiriyorum. İyi ki kitaplar ve filmler var. Yoksa etrafımızda görmek istemediğimiz şeylerden, yanı başımızdaki vıcık vıcık konuşmalardan, görüntülerden kaçıp neye sığınacaktık?

Takvim:
*
Önce Altın Küre geliyor, Oscarların habercisi oluyor. Adaylar yaklaşık 15 gün önce açıklandı. Geçen sene yazarların grevi sebebiyle ödüller, basın toplantısı gibi küçük bir organizasyonla açıklanmıştı ama bu sene bir hayli şaşaalı sunucu listeleri var karşımızda. Geçen senenin de sicilini temizlemek adına, güzel bir tören yapılacağını sanıyorum.

Veee en zevkli aşama. Havada uçuşan tahminler!
*

Evet evet İstanbul ama biliyorsunuz birkaç senedir filmlerin önemli bir kısmı Ankara'da da gösteriliyor. Sizi çok seviyorum sevgili !f yetkilileri. Aynı duyarlılığı Filmekimi yetkililerinden de bekliyorum.


Kodak Theatre'da yapılacak töreni bu sene Steve Martin ve Alec Baldwin sunacak. Ben ikisini de aslında pek fazla sevmem. Hugh Jackman iyiydi, neden değiştirdiler? :)


Program daha belli değil. Bu sene Kızılay'dan biraz açılıp, daha kolay gidebileceğimiz salonları da kullanmalarını diliyorum! Ya da en azından Çağdaş Sanatlar Merkezi daha çok kullanılsın!


*
p.s: Avrupa Film Ödülleri 12 Aralık'ta verildi. Şimdi 12 Aralık'ta ödül verirlerse tabii diğer ödüllerle aynı zaman dilimini kapsayamıyor. Bu da biraz karışıklığa sebep oluyor. Akademi, Slumdog Millionaire'e ödülü çoktan vermişti, hatta film neredeyse tacını devredecek. Aynı şekilde Kate Winslet The Reader'la ödül alalı neredeyse 1 sene olacak.. Yalnız, Das Weisse Band'ın ayak sesleri de elbette duyulmayacak gibi değil. Ben çok beğendim, bu sene favorim. Bence ödüllerin Şubat-Mart gibi verilip, 2009 senesinin tamamını kapsaması en mantıklısı.
*
p.s2: Cannes'a daha çok var. En çok onu sevmeme rağmen, bu takvime giremiyor kendisi henüz.
*
p.s3: Akşam Yahşi Batı'nın Ankara galasına gideceğim, ne güzel!
*
p.s4: Fotoğrafı Mayıs 2006'nın son günlerinde çekmişim. Geçen hafta dese biri, inanırdım.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

yahşi batı filmini nasıl buldun?

ömer hasançebi dedi ki...

keşke yahşi batının galasına hiç gitmeseydin, bir hata edip izledim bende. hayatımda izlediğim en kötü film. tabi bu benim fikrim sen ne düşünürsün bilemem.

daphnevega dedi ki...

anonim,
çekimleri çok başarılı buldum. filmi çok beğendiğimi söyleyemem ama bence herkesin söylediği kadar kötü de değildi.

topsy kretts,
hayatımda izlediğim en kötü film diyemem kesinlikle, recep ivedikler bir numara oluyor bu ülkede! üstte yazdığım gibi, bence çekimler çok başarılıydı, bu bakımdan bir hollywood filminden farkı yoktu. ama cem yılmaz'dan genel olarak beklenen "yerlere yatarak güldürme" de yoktu, kabul ediyorum. türk filmlerine gerçekten çok kötü olmadıkça kredi veriyorum.