12 Ocak 2011

foto blog

Hani denir ya, "İnsanlar yaşadıkları dönemin kıymetini bilmiyorlar, zaman geçtikten sonra anlıyorlar" diye; ben buna inanmıyorum. Ya da bilmiyorum, belki de benim başıma gelen bu değil. Bir dönem kendi kendime "Hayatın bir daha bundan daha iyi olmayabilir Ayşe. Hatta bu kuvvetle muhtemel, o yüzden tadını çıkarmaya bak." dediğimi hatırlıyorum. Öyle olacak mı bilmiyorum, umarım değildir ama bu güzel bir tatmin noktasıymış! Çocukken de, daha sonra okula giderken de hayatımdan gayet mutluydum. Sonra çok fazla değişken giriyor işin içine. Emin olmak eskisi kadar kolay olmuyor. Nasıl görünebileceğini biliyorum. Bu "büyümeme, dünyanın kaç bucak olduğundan bihaber yaşama" halinden keyif alma durumu, aslında o devrin sadece yan gelip yatmaya ayrılmış bir zaman dilimi olmasındanmış gibi.. Ama hayır, bu değil. Kendimi pek de kontrollü, mantık küpü biri olarak tanımlayamam ama yine de o dönemlerde, aslında okula gidip gelmekten başka sıfır sorumluluk sahibiyken, ileride geriye dönüp baktığımda kendimde görmekten hoşlanacağım şeyler yapmayı denediğimi görüyorum. Ne bileyim mesela, ders dinlemenin sonradan ders çalışmaktan daha kolay olduğunu erken fark ettim. Derslerdeki problemleri erteleyip üst üste biriktirince sonra yine en çok benim canımın sıkıldığını orta okula geçmeden anladım. (Tam inek!) Gerçi bu çok parlak stratejik yaklaşımlar hep üniversiteye kadarmış. Sonradan canım hiç istemedi ders çalışmayı ama zaten üniversite zor olsa da bir şekilde bitiyor.. Bir enstrüman çalmayı öğrenmenin önemli olduğunu söylüyorlardı, buna burun kıvırmadım, yeni diller öğrenmenin çok iyi fikir olduğuna inandım, elimden geleni yaptım, basketbol oynadım, bi türlü sevemedim, dersanelere gittim, testler çözdüm. Gibi. Yani aslında o zamanlar da bazı gayretler vardı hayatımızda, katıksız dolce vita değildi, ama şimdi olduğu gibi hayat bir şeylerin savaşına, sonsuz amaçlar silsilesine dönüşmemişti. Ve şimdi o gözlerin dikildiği yerler bana bir türlü doğru gelmiyor. Eskiden amaçları daha anlamlı buluyordum belki de.. Şimdi daha çok mutluluk getirmesini bırak, aslında hep kendinden götürecek şeyler hedefleniyor gibi. Önümüze itelenen "ideal insan yol haritası" bana fena halde yanlış geliyor ama kime şikayet etmeliyim bilmiyorum. Etrafıma bakıyorum, hep böyle. Herkes o haritayı almış önüne, yolunu bulmaya çalışıyor ama bir yandan hep bir şeylerin değişmesini umar halde. Hep beklenti, safi beklenti. Ben de öyleyim, hep bir şeyler bekliyorum çoğu zaman çevremde gördüklerimden farklı beklentiler de olsa bunlar. Değişime olan özlemin bu kadar kuvvetli olması bana yorucu geliyor. Yanlışın nerede olduğunu bulmaya çalışıyorum; çünkü hep böyle değildi. Her şeyin aynen olduğu gibi olmasından mutlu olabildiğimi hatırlıyorum ve bu yetimi tamamen kaybetmemiş olmayı diliyorum. Ya da akıllanmakla mı ilgili acaba? Saftirikken her şey güzel, ignorance is bliss filan. Gerçi şimdi aman ne akıllıyım.. Halinden daima pek memnun olanları da, kimi zaman pek salak buluyorum. Bir de bu tarafı var işin. Değişimden korktuğun için halinden memnunsan, o memnun sayılmaz.

Çocukların sürekli büyümek istemesi, yaptıkları birçok şeyin amacının büyümek olması ne garip. Tüm dünya da bu konuda çocukların zaafları sonuna kadar sömürmekten geri durmuyor. Uyu da büyü, yemeğini ye büyü, ay sen abla/abi olmuşsun. Olmayıversin ya abla/abi; yemeğini yiyip de büyümeyiversin hemen. Çocuğum olursa ona sürekli çocuk olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatacağım, hiç "ye de büyü" demeyeceğim. Belki de oturduğum yerden rahat rahat konuşuyorum diye kızıyordur anneler, "Hayattaki tek motivasyonu büyümek olan bir çocuğa yemek yedirmeye çalışırken bu zaaftan faydalanma da görelim" diye ama şimdilik düşüncem bu. Pırasayı seven bir çocuk yaratma planım da var ama galiba bu daha ütopik. (Onu başarırsam klonlayıp piyasaya süreceğim.) Çocukken sulu boya yapmaktan, barbie ile oynamaktan gayet memnun olduğumu ve büyümekle ilgili fazla bir derdim olmadığını hatırlıyorum. Hatta bir keresinde asansörün düğmesine boyum yetişmeyince önce canımın sıkılıp sonra "amaaan nasıl olsa büyüyünce hep ben basacağım, şimdilik ne güzel işte başkaları bassın" diye düşündüğümü hatırlıyorum. 4 yaşında olmalıyım bu olduğunda. 4 yaşındaki biri anı benden daha iyi yaşıyor olabilir mi? O Ayşe, eğer hala bir yerlerdeysen hemen dışarı çık. Düğmeye basmanın pek de önemli bir mesele olmadığını birinin bana söylemesi gerekiyor ve sanırım senden başka kimsenin lafı bana pek inandırıcı gelmiyor.

Bir de "Bir an önce bitsin şu okul, bıktım ders çalışmaktan, işe gidip gelmek istiyorum" grubu var ki maddi sebepler yüzünden acilen çalışması gerekenler haricinde, bunlardan da çok sayıda olur hep. Hiç anlayamadım onları. Zaten sınırlı bir dönem, eninde sonunda işe gidip geleceksin, şu an hayatının belki de en özgür dönemi. Hatta son özgür dönemi. Zaman yöneticisi sensin. (Bak bu çok önemli işte!). Bende mi bir tuhaflık vardı ders çalışmayı hiç sevmeyip, okulu bu kadar severken; yoksa aslında bir bildiğim var mıymış gerçekten?

Şimdi işler biraz daha karmaşık oldu. Hayattan ne istiyorum, beni ne mutlu ediyor? sorularına verilen sade cevaplar bu karmaşıklığı çözer sanki. Ne istediğini bileceksin, onun için uğraşacaksın. Ama iki yüzlülük olmadan. "Sağlık, mutluluk, huzur.." diye ezbere sade dilekler sıralarken, aslında kariyer için mutluluğunu ya da para için huzurunu vs. feda ediyor musun düşünerek. Orada gerçekten bir öncelik sırası var çünkü. Ve kolay karışıyor sıra. Özellikle insan kendini kandırma konusunda böylesine başarılı bir varlıkken.

Hayatımdaki her şeyin kıymetini bilmek için çok çaba gösteriyorum. Umarım başarabiliyorumdur.

Daha da iyisini yapmalıyım.

4 yorum:

EbruG dedi ki...

sevgili Ayşe, bu yazının altına imza atmak isterim. hem yazı olarak çok başaarılı hem de anlattıkların birebir benim de kafamın içinde dönen şeyler.

Adsız dedi ki...

beni de katabilirsin bunun içine, aynen katılıyorum ve harika bir tespit, daha iyisini yapmamız lazım evet!

Mavikuş dedi ki...

Ayse,eline saglik. Tesekkur ederim. Gercekten benim de icinde buludugum durumu cok guzel ifade etmissin. O kadar cok bu konuyu dusunuyorum ki gecem gunduzum ve ruyalarim bu dusuncelerle dolu.Etrafındaki insanlar seni devamli akintiya dogru suruklemeye calisirken ters yonde gitmeye calismak ve cocukken oylesine kolayca yasayabildigin ozune donmek bu kadar mi zor olabilir?

Adsız dedi ki...

Arkadaşlar rahat olun takmayın bu kadar....
anonim