14 Şubat 2011

lunedi

Geçen hafta Nüfus Müdürlüğü'nde bi iş halletmek için Kızılay'a gittim. Ne kadar zaman geçtiğini hatırlayamadım en son Kızılay'a gidişimin üzerinden. Bir de Ankara'dan söz ediyoruz en nihayetinde. Ben Kızılay'a en uzak mesafede oturanlardan biriyim, o bile 20 dakika sürüyor. Hiç işim düşmemiş herhalde. Çok değişmiş Kızılay. Çok güzelleşmiş göründü gözüme. Belki de ben yüz yıldır görmediğim için bana mı öyle geldi bilmiyorum. Nüfus'taki işimi de şipşak beş dakikada halledince biraz dolaştım. Hala her taraf dersanelerle dolu, bakıp isimlerini hatırladıkça içim sıkıldı biraz. Yöntem Dersanesi bilmem ne.. Ne garip bir dönemdi o dersane zamanları. Bütün gün okul, sonra dersane, akşamın bi saati evde ol, sonra bütün hafta sonu yine dersane. Ben zaten lise son sınıfa dair neredeyse hiçbir şey hatırlamıyorum, neredeyse yaşamamış kadar az. Hiç görüşemediğimiz için Nevra'yla pazar sabahları dersaneden önce, gerçekten garip derecede erken bir saatte buluşup kahvaltılar etmemiz gibi böyle görüntüler var aklımda. Oh kurtuldum dedim bir yandan. Bir yandan da üzerinden 10 yıl geçtiğini fark ettim. Hayatımın üçte birinden daha uzun süre geçmiş yani dersaneye gitmemin üzerinden. Vay be!
Yanıma fotoğraf makinemi almadığıma pişman oldum. Bir sürü ilginç şey gördüm. Recep İvedik bebekleri yapmışlar, sizin haberiniz var mı? My Way kıraathanesi gördüm. İnanılmaz türkü bar afişleri gördüm. Hepsine kendi başıma bakıp, içimden gülmek zorunda kaldım. Çok güzel stenciller gördüm, beğendim.
Vaktinde hobi olarak kulak deldirmeye gittiğimiz Karanfil Pasajı'ndan üç yıl yetecek kadar -sürekli kaybolup, bir türlü nereye gittiği bulunamayan tipte- kıskaçlı minik siyah toka, siyah lastik toka ve bir sürü tel toka aldım, karşılığında komik bir para verdim. Tokacıda bangır bangır Doğuş çalıyordu ve dükkanda çalışan kızlar müşterileri hiiiç umursamadan şarkıya eşlik ediyorlardı. Şarkı beni çok eğlendirdi, yalnız olduğum için bir kez daha üzüldüm çünkü şarkı gerçekten kahkahalarla gülmeyi hak ediyordu. İçinde bir de monolog barındıran trajikomik bir şarkıydı. Keşke içinden bir cümle hatırlayabilsem de söylesem size nasıl olduğunu, gerçekten Pazartesi eğlenceniz olurdu. Gerçi ben dükkanda kendimi bırakıp kahkahayı patlatsam Doğuş fanatiği oldukları su götürmez ablalar beni çiğ çiğ yerlerdi muhtemelen. Bu alışveriş sonrası uzunca bir süre tokaya ihtiyacım olmaz ama uzun süredir ciddi "tokacı" sıkıntısı yaşadığımdan ve artık hiçbir yerde Agatha vs. haricinde tokacı olmadığından artık adresim belli. Doğuş dinlemek de hiç umrumda değil!
TED'in artık orada olmadığını bilmek de bir tuhaf geldi, Dost'un hala orada olduğunu görmek hoşuma gitti, Yüksel Caddesi'nde her gittiğimde gördüğüm kazı çalışmalarını bu sefer görmedim, mutlu oldum. Kızılay'ı neden sevmediğimi hatırlamaya çalıştım, bir cevap bulamadım. Heralde dersanelerin çağrıştırdıklarıyla ilgili bir şeyler.
Sakarya'daki gözlemeci hala açık mı diye gidip bakmaya üşendim ama gerçekten insan beyni çok enteresan, Kızılay'a gittiğim günden beri o gözlemecide 10 sene önce yediğim yoğurtlu kıymalı gözlemenin tadını alıyorum. Kızılay'a bir kez daha gitmek farz oldu.
Silikon iphone kabı arıyorum şu jel gibi olanlardan. Nereden bulurum bilen var mı? -Kızılay? :) -
Hazır sormaya başlamışken bir de Cadbury Flake satan bir yer biliyor musunuz? Avustralya'dan getirdiklerim bitti, Doruk'un yeni getirdikleri de bitecek diye yiyemiyorum (yenisini bulamazsam bunlar bozulana kadar yemem ben!). Kesin vardır bir yerde ama nerede?

p.s: Benek iyi. Herhangi bir kötüleşme göstermiyor. Karnındaki şişlik duruyor ama öncekinden kötü değil. O kötü olmadıkça panik yapmayacağım. Bu şekilde yaşayıp giden birçok kedi olduğunu öğrendim. Belki de bize de öyle olur. Gerekli ilaçlar yolda, onları bekliyoruz. Benek Hanım mırlaya mırlaya uyuyor, keyfimiz yerinde.

9 yorum:

$afak dedi ki...

Mırlayan kedi iyidir, mırlamazsa üzül :)

İşalla daha iyi olcak :)

Adsız dedi ki...

Kızılay'da seni çok az şeyin rahatsiz etmesine ve genelini begenmene coooook sasirdim...Son derece rahatsiz seylerle eglenmenebilmen de muthis bir sey!!!ben mi kendimi bos yere yiyorum??? Ankara'nın en guzel deninen yeri bile bana boz, bicimsiz, ust uste, insana yakisir bir yasamdan uzak gibi geliyor. Sehrin eskisehir yolu denen sehirler arasi yolun sagi ve solu etrafinda gelismesi, tek atacak duz adim yerin olmamasi (belki Kızılay,7 nci cadde, tunalı??? o da göz zevkini bozmayacak, düzenli, rahatca dolasabilecek ve oturabilecek yer bulabilirsen)ve her yere arabayla gidiliyor olmasi....bilmem neden icime yine kasvet coktu...

Adsız dedi ki...

flake'i kibris'a gittigimde gormustum bir tanidigin varsa oralarda belki yollar. benden baska seven de varmis :)

Adsız dedi ki...

isimsiz yazan arkadaş istanbullumusunuz?ben ist.dan ankaraya geldiim de :)))

earwen dedi ki...

ayşecim sakaryadaki o gözlemecei hala duruyor ve o yoğurt soslu gözlemeler hala güzel:)bir geldiğinde de bana uğra bi çayımı iç:))hatta o gözlemeciye gidelim beraber:)biliyosun ki ben hergün ama hergün kızılaydayım yaa hatta kızılay bile değil sakarya ve sıhhıye civarı:)

Adsız dedi ki...

Yoo Ankaralıyım, ama İstanbul'un da farklı oldugunu düsünmüyorum...Orada nerede dolasiliyor ki? İstinye Parkta mi? :)Ya da kurtarilmis bir kac cafe, restoran mi...?

Moriçe! dedi ki...

http://haber.gazetevatan.com/0/19665/2/Haber
buyrun :)

Moriçe! dedi ki...

bu arada sene oldu 2012 :)

leftishleo dedi ki...

flake bulabildiniz mi bir yerlerde? eger bulamadiysaniz ve hala bir yerlden getiriyorsaniz ben almaya hazirim. soyle 5-10 tane falan ayri teneke kutuda satilirdi eskiden bilmiyorum hala var mi? varsa oyle topluca da alirim.