yaş ilerler, öküzlük baki kalır
İstanbul'a gelip giderken yolda enteresan şeyler oldu. Otobüse bindiğimde sabahın erken bir saatiydi. Otobüs yolculuğunu çok seviyorum. Televizyon var, filmler var, wireless var, telefonu açabiliyorum, sürekli çay kahve var vs vs. Özellikle Varan muavinleri inanılmaz başarılı. Hepsi çok kibar ve güleryüzlüler. Gerçekten yolculuğunuz iyi geçsin diye ellerinden geleni yapıyorlar. Hep güzel geçiyordu yolculuklarım. İlk defa bu yolculukta iki yolcu yüzünden huzurum bozuldu ve kavga çıkarasım geldi.
*
Otobüs kalkar kalkmaz hemen gazete servisi yapılıyor, ardından ilk çay-kahve servis ediliyor. Teyzemin biri, çay servis eden muavine "Ben Hürriyet istiyorum!" dedi. Önünde başka bir gazete hali hazırda bekliyor bu arada. Muavin gayet kibarca "Servisi tamamlayıp hemen getiriyorum hanımefendi" dedi. Hanımefendi olmayan kadın ne desen beğenirsiniz: "Hayır! Ben hemen şimdi okumak istiyorum gazetemi!" Böyle durumlarda benim kulağımdan resmen alevler çıkıyor. Teyzenin yaşı gayet ileri, bu yüzden bir türlü bir şey diyemiyorum, içim şişiyor şişiyor şişiyor. Keşke yaşıtı olsaydım da bir şeyler diyebilseydim diye hayal kuruyorum. Öyle çok istedim ki "Sizin gazetenizin, arkanızda oturan yolcunun kahvesinden daha önemli olduğunu nerden çıkardınız? Getirecek işte muavin arkadaş beş dakika sonra. Saygılı olun biraz. Neden gerginlik yaratıyorsunuz!" ya da "10 dakika önce dağıtıldı gazete. O zaman aklınız neredeydi? Şimdi ne hakla muavine laf edebiliyorsunuz?" ya da "Madem Hürriyet okumazsanız ölmek üzeresiniz neden otobüse binmeden önce üç kuruşa bir gazete almadınız?" diyebilmeyi. Ama diyemedim. Muavine bakarak "Takma kafana" işareti yapmakla yetinmek zorunda kaldım. Bir araca bindiğinde bilet almış olmaktan dolayı tüm çalışanları ve hatta tüm yolcuları satın aldığını düşünen bu görgüsüz zihniyetle büyük derdim var. Teyzenin yaşı büyük, rahat rahat bindiriyor herkese. Şimdi yaşı büyük diye saygı hak ediyor mu bu kişi aslında? Hayır etmiyor. Laf etsen bir türlü, etmesen bir türlü. Ne mi oldu peki? Muavin servisi bıraktı ve Hürriyet'i yerine götürdü. Ben oturduğum yerde köpürdüğümle kaldım.
*
İkinci olayda ise kırklarının başında bir kadın beni şoka uğrattı. Kendisi koltuğunu dibine kadar yatırmış kitap okuyor. Şimdi bu koltuğu tamamen yatırma konusu enteresan. Evet, aslında "Koltuk bunu yapmaya izin veriyorsa ben de yatırırım, ne var ki bunda?" diyenler olabilir. Ben öyle düşünmüyorum. Uçakta, otobüste vs. ne zaman koltuğumu yatırsam arkaya dönüp sorarım rahatsız ediyor muyum diye. Ama kabul ediyorum, koltuk yatırmak için illa ki izin almaya gerek yok. Neyse, konuya dönersek, abla yatırmış koltuğunu.. Bu koltuğun tam arkasında oturan, 60'larının sonlarındaki teyze koltuğuna yerleşmeye çalışırken biraz zorlandı ve şöyle dedi: "Hanımefendi acaba bu koltuk öne doğru biraz kayıyor mudur? Yatırmanıza bir itirazım yok ama koltuk biraz öne gidiyorsa çok sevinirim." Ve kırklarının başındaki çok modern görünüşlü abla, bu nazik teyzeye ne yaptı? İnanılmaz yüksek bir sesle "Hay Allahım yarabbim sen bana sabır ver!" diye haykırdı. Ben artık bunun üzerine terbiyemi takınmayı boşverip, şu dandik durumda yarabbisine sığınacak kadar neden bunaldığını anlayamadığım ablayı göz hapsine aldım. Kibar teyzem hala "Bir sorsak arkadaşlara belki bir yolu vardır" gibi bir şeyler gevelerken, canavar abla "Hanımefendi olmaz öyle şey! Bunları böyle tasarlamışlar!" diye yine en desibellisinden açıklamalar yapmaya başladı. Bu aşamada ağzımı açıp açmamak arasında ciddi gel gitler yaşadım ama sustum. Neden? Yine benden büyük diye. Şimdi soruyorum size: Gerçekten susup oturmak mı gereklidir bu durumlarda? Terbiye anlayışım yetersiz kalıyor cevabı bulmaya.
*
İkiniz de çok terbiyesizdiniz 16 Şubat Çarşamba günü sabah 09:30 otobüsüyle İstanbul'a giden iki teyze. Umarım kendiniz ya da bir şekilde bunu size iletebilecek birileri okur bunu. Umarım yaşıtınız birileri de yakın zamanda ağzınızın payını verir. Oh be!
*
Ama hep de kötü şeyler olacak değil. İstanbul'dan dönerken uçakta tam benim hizamda kesinlikle tanıdığım biri oturuyordu. Ben görüp görebileceğiniz hafızası en berbat kişilerden biriyim. Özellikle yüzleri çok çabuk unutuyorum. İşte, bu keçi sakallı, mavi gözlü çocuğu kesinlikle tanıyorum bir yerden ama merhaba diyecek yakınlıkta biri mi olduğunu, yoksa o kişinin ünlü biri mi olduğunu çıkaramıyorum. İşte benim genel problemim! Her zaman yaptığım şekilde, kendisini görmemiş gibi yaparak yerime oturuyorum. Bu durumlarda genelde eve varınca gördüğüm kişiyi anlatıp bana yardımcı olmalarını sağlarım. Yoksa kafayı yerim. Bulmak zorundayım. Mesela bir seferinde bana bir konserde selam veren bir adamı evde soru cevap ilerleyerek bulduk. Birkaç defa gittiğimiz bir doktor çıktı. Ben nereden hatırlıyım doktoru? Bu sefer durum iyice komikmiş. Evde gördüğüm kişiyi anlatmaya başlamamla kendisini televizyonda görmem bir oldu. Meğer merhaba demeli miyim diye beni tereddüte düşüren kişi Yetenek Sizsiniz'e çıkan ve şu an tüm televizyonlarda gösterilen sihirbaz çocukmuş :)
11 yorum:
Ben tutamıyorum lafımı çarpıyorum kadın erken farketmeden.. :)
Haa haa.. Aynı şey benim de başıma geldi; üstünden kaç yıl geçti bilmiyorum, akşam bara girdik, karşıdan gelen çocuk kesin arkadaşım...da... nerden? Yazlıktan mı?Kolejden mi?Adı neydi?..
Ben: (Gayet normal, samimi bir şekilde daha sabah görüşmüşüz gibi) N'aber abi? Nasılsın?
O: (Aynı şekilde) İyilik? Sende ne var ne yok?
Ben: N'olsun işte...
Arkadaşlarım: Özgee? Sen akademi Türkiye Timuçin'i nerden tanıyorsun?
Ben: HIınnk??
Böyle durumlara şahit olduğunda sinirleniyorsun, müdahele etsem mi etmesem mi die tereddütte kalıyorsun ya, benim sorunum şu:
Müdahele etsemde, taraflar kendi aralarında anlaşsada, konu bi şekilde kapansada, ben sinirlerimi yatıştıramıyorum kesinlikle.
İçimden kavga ediyorum, ne kadar saygısız, kendini bilmez insanlar var falan filan die kudurup duruyorum ki bu çok yıpratıcı bence.
Sen de unutamamışsın ki ,gelip burda da anlatmak rahatlamak istiyorsun.
keçi sakallı mavi gözlü deyince hemen aref olduğunu anladım :))
Ben böyle durumlarda ne yazıkki tutamıyorum kendimi ve gece rahat uyuyabilmek adına mutlaka konuşuyorum.. Bunu belli bir sınır çerçevesinde ama küçük beynine girecek şekilde ifade etmeye çalışıyorum.
Öbür türlü dediğin gibi şişmekten ölecek gibi oluyor insan..
boyle haksızlıklar karşısında obir şekilde sebep bulmak yerine mudahale etmelıyız. mudahale demek illaki kavga çıkarmak ya da sebebiyet vermek değil ki aslında göze alırım. kimse bir şey yapmayınca bu tipler kendilerince haklılıklarını sürdürüyorlar..
Yas yuzunden birilerine ses cikaramamak cok aci. Rolleri degistirelim. Siz ileri yasta birisiniz ve sizden cok daha genc biri gelip herhangi bir konuda sizi duzeltiyor olsa, kesin sinirleriniz bozulur cunku Turkiye boyle. Daha cocukluktan basliyor "buyukler konusurken kucukler susar" kalibi ogretilmeye.
Buyukler kucuklerin fikirlerini ciddiye almiyor, kucukken konusamayan fikirlerini dile getiremeyen, sizin gibi dili sisen kucukler de buyuyunce ayni seyi diger kucuklere yapiyor. Ondan sonra da asagilik ustunluk kompleksleriyle dolu bir toplum ortaya cikiyor.
Buyuk kucuk kim bir hata yapiyorsa dogruya yonlendirilmeli bence. Kavga etmeden, tartismadan. Biliyorum cok zor ama denemeye deger.
Sevgiler,
Duygu
valla ben böyle bir durumda tutamıyorum kendimi...geçen gün bir devlet hastanesinde başıma bu olay geldi...kadın ben hasta kayıt sırasındayken şak bizi atlayarak bankodaki kıza işlem yaptırdı..tabii ben sonrasında baya bi seviye düşürerek desibelimi yükselterek duruma müdahale ettim...önümdeki yaşlı amca beni sakinleştirmeye çalıştı...yanımda annem olmasaydı daha çok uğraşırdım onlarla da...gelemiyorum haksızlığa napiiim:)
yazı son derece güzel ve okunaklı olmuş , sizin anlatığınız gibi insanlar mevcut ne yazikki ! :/
böyle durumlarda 3. kişinin konuşmaya başlaması kakfoniyi arttırmasından endişe ettiğimden buna mahal vermemek için bakışlarla diğerini kınamakla yetinebiliyorum. çalışanlar zaman zaman beklenmeyecek tepkiler de verebilir onlardan taraf olmanız halinde bile. o zaman iyice sinirlerim bozulabilir
bana karşı yapılan bir şey varsa o zaman yukardaki geçersiz ses tonum otobüsü inletebilir!
saygı meselesinin vala yaşla hiiiiiç ilgisi yok. koca koca teyzeler, amcalar bir bakıyorsunuz siz sıraya girmiş karda kışta beklerken önlere geçmeye çalışıyor ya da ATM den para çekerken hesabınızı incelemek için dayanılmaz istek duyuyor ve daha neler neler. en kötüsü de karşınızdaki zaten bunları yapacak potansiyele sahip bir insan olduğu için laf anlatmaya çalışmanın da yararı olmuyor (denedim ordan biliyorum). Hıfs...
Yorum Gönder