12 Mayıs 2011

everything will flow

1. Hollandez sosum patladı. Uzun süre yumurta sarısı görmek istemiyorum! Ya ben yanlış bir şeyler yaptım, ya da hollandez sos gerçekten hatırladığımdan daha ağırmış. Kuşkonmazları iple bağlayıp tuzlu suda 10 dakika kadar kaynatın, üzerine zeytinyağı dökün afiyetle yiyin, en temizi. Yapmayacağım artık yumurtalı, tereyağlı bir şeyler! Çırpa çırpa kolum yoruldu, hem de bir şeye benzemedi.

2. Bahar gerçekten on parmağında on marifet bir insan. Her türlü fotoğraf, tasarım, yemek işinde gerçekten harikalar yaratıyor. Kendisinin bana inanılmaz yardımı oldu, hala oluyor. Bahar'la henüz tanışmadıysanız blogu şu, ablasıyla birlikte hazırladıkları yemek blogu da şu. Bir de buradan teşekkür etmiş olayım, her şey için ellerine sağlık Baharcım!

3. Facebook gibi zamazingolarda çok aktif olan kişilerin hayatlarında çok yalnız olduklarını ve doğru düzgün sohbet edecek arkadaşları olmadığını düşünüyorum.

4. 15 Mayıs Pazar günü internet sansürüne karşı yürüşe ben de gidiyorum. Detayları şuradan öğrenebilirsiniz. Ankara için saat 14:00'te Kuğulu Park ya da Yüksel Caddesi'nde. Sesimizi duyurmak için yapabileceğimiz pek az şey varken şansınızı değerlendirin, lütfen siz de katılın.

5. Heyecanımızı hiç kaybetmeden gitmeye devam ettiğimiz, başlasın diye gün saydığımız Odtü bahar şenliğinin ilk gününde bu sene maalesef avcumuzu yaladık. Sağanak yağmur doluya dönüştü. Ne standlardaki ev yapımı mercimek köftelerinden yiyebildik, ne planladığımız gibi hep birlikte Mfö'ye gidebildik. Ne yapalım bu seferlik böyle olsun dedik, daha önce Odtü'de gittiğimiz 125 Mfö konserine saydık (Odtü, şenlik konserleri konusundan çok yaratıcıdır. Bir sene Yeni Türkü, bir sene Mfö şeklinde devam eder program, ben gayet memnunum şahsen), Hocam'da çılgın boyutlu yemeklerimizi yedik. Ayşegül'ü çok özlemiştim, ona kavuştum. Sonra Selçuk'la akşam yemeği gibi upuzuuun bir kahve seansı yaptık. Bana çok iyi geldi.

6. Türk televizyonlarının en tatlı iki erkek kahramanını açıklıyorum: Jess ve Tuğsan.

7. Saçıma bir topuz yaptırdım ve Belgin Doruk saçlı kişilerin sırrını öğrendim. Kafama, simitçilerin tezgahla kafaları araları yerleştirdikleri gibi, pofidik bir simide benzeyen bir cisim koydular. Resmen kafama kat çıktılar. Sonra onu bir güzel sakladılar saçlarımla. March Simpson'a benzemenin sırrı buymuş, ben senelerce boşu boşuna uğraşmışım krepelerle. Ama elbette o olay beni aşan bir iş, birkaç yıl daha topuz yaptırmam herhalde. Aynı akşam topuzu bozarken kafamdan iki avuç toka çıktı. (Bu iyi oldu, bir sürü tel tokam oldu)

Kafamın çorbadan hallice olduğu bu günlerde bir paragraftan uzun yazı yazamadığımı fark ettim. Amma velakin kafamı 29 senede az biraz tanıdım ve kendisini yatıştırmak için gizli silahlarım yok değil.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Sen ekrandaki yakisikli cocuklari tutan tiplerdensin demekki ergen kiz modeli:))

Gulcin dedi ki...

bir donem arka arkaya gerceklesen arkadas nisan dugunlerinden biriken tokalari 3 yildir bitiremiyorum Ayse hakikaten ne cok toka takiyorlar :)

derya dedi ki...

internetime dokunma protestosu için toplanma yeri değiştirildi. Sakarya caddesi oldu.