29 Mart 2012

Fok Katliamı başlamak üzere.

Sayısız nesildir her bahar, hamile foklar Newfoundland'in Atlantik kıyıları, Labrador ve Quebec'in doğusundaki St. Lawrence'ın körfezine yakın tenha yerlerde bebeklerini dünyaya getirmek için toplanırlar.Ve her bahar, binlerce Kanadalı balıkçı, devletin koyduğu kotaya bağlı olarak 270.000 ile 335.000 arasında foku coplayarak, vurarak, döverek, derilerini yüzerek çaresiz annelerin ve yeni doğmuş yavrularının üstüne çullanırlar.Ölen fokların çoğu yalnızca bir kaç haftalıktır. Balıkçılar buna 'av' diyorlar. Fakat hayvanlar basitçe fokların üzerine yürüyen ve onları öldüren silahlı balıkçılardan saklanamıyorlar ya da kaçamıyorlar.Paul Watson 2002 basımı 'Fok Savaşları' adındaki kitabında bundan şöyle bahsetmiştir: 'Fokların kıyımı yılda bir yapılan kan vaftizidir.' Ve bu devlet tarafından maddi destek almaktadir.


Yapabileceğiniz 5 şey.




Ben yazabildiğim kadar çok yere yazacağım.







aslıberry'de gördüm.

25 Mart 2012

17 derece

Doğum günü kutlamalarım çerçevesinde bir kez daha sürprizi yuttum, gece çok dans ettim, çok eğlendim, gündüz evde süper keyif yaptım, hasret giderdim, şımara şımara bir ondan bir bundan yemekler yedim, hatta senenin ilk eriğini yedim, pastacılık tarihinde adı geçmesi gereken "mutfaktaki Ayşe" pastasını üfledim, 30 oldum. Birlikte bu kadar iyi vakit geçirebildiğim insanların hayatımda olmasının en büğyük hediyem olduğunu düşündüm.

Hımm, bununla kapışamaz ama artık hayatıma çok etki edecek bir hediye daha var. Kocaman ve etrafı gözümün gördüğünden daha güzel gösteren bir fotoğraf makinem oldu ve bunlar da onunla ilk yakınlaşmalarımız: Hiç oynamama bile gerek kalmadı fotoğraflarla. Vay be. Daha çok çok çok kurcalamam gerekiyor onu değil mi? (Fotoğrafların boyutundan dolayı blogun okunmasında sorun yaşayan varsa bana haber verebilir mi? İlk defa bu fotoğraf boyutunu kullanıyorum, gözüme devasa göründü, emin olamadım. Teşekkürleeer.)



 Hava artık 17 derece. Bahçede hayat başlıyor. Tabii bu sadece mangal demek değil!

Tırmırık çok düşünceli. Kesin Ufo'yu nasıl tuzağa düşürsem diye planlar yapıyordur.



Benim için baharın geldiğinin resmihabercisi, senelerdir bahar geldi duyurusunu yapma sebebim erik tadımlık olsa da Mart ayını ve doğum günümü şereflendirdi. En güzel hediye konusunda tereddütlerim büyük blog.


Benim için hala Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşü filan değil. Ama bu gün batımı yolculuğu güzelleştirdi.




Yine hareketli bir hafta geliyor. Bir sürü bilinmeyenli denklemler. Dolapta yaprak sarma var. Her şey daha kolay görünüyor gözüme.

23 Mart 2012

30

Yeni bir ondalık basamağa giriyorum. Yeni yıla girerken aklımda ne varsa, yeni yaşım için de o var:

Yeni yil yaşım. Bak oncekilere sor, ben kendim ve sevdiklerim icin saglik, huzur ve mutluluktan baska bir sey dilemem, hic dilemedim. Aklimdan gecse gecse biraz ask, seyahat filan gecer, baska da bir sey istedigim yok hayattan. Ama lutfen bu sene sevdiklerimi bu kadar ozletme bana. Ve bu, ozlemeye alisarak daha az ozleyerek olmasin, beni onlara yakin tut. Beni saglam karakterli insanlarla karsilastir, hayat beni bozamasin. Egilip bukulmeyeyim, kendime hesap verebileyim. Gucum ve aklim arkamda olsun. Duzgun insanlar, degerlere sahip olan insanlar ne nadir ve ne kiymetli, bunun gozumdeki yerini bana hic unutturma.

Doğum günümün sadece son birkaç saatini istediğim şekilde geçirebileceğim. Şu anda tek istediğim bir an önce gidip o mavi kanapeye uzanıp, kedileri kucağıma almak. 30 için duyduğum heyecan bu!

20 Mart 2012

kızsal post - alışveriş manzaraları

Bugün çıktığım alışveriş turunu elim boş tamamladım. Koskoca bir alışveriş merkezinden neredeyse sadece bir kutu GNC vitamin ile eve dönmüş olmak neye işaret emin değilim. Bir ara ise kendimi gece elbisesi, tuvalet filan denerken buldum. Ne alaka bilmiyorum. Öyle bir kıyafete ihtiyacım yok. Kendimi anlayamıyorum blog, durum vahim.

Neyse, şu şekilde tespitlerim var:

1. Twist ve Yargıcı'nın hepsini almak istiyorum. Elbiseden çantaya, babetten fulara. İki markanın tüm koleksiyonlarını alabilirim ve sezonluk gardrobum bu olabilir. Artık ıvır zıvırı kesip böyle bir yol mu izlesem diye düşündüm. Sanırım madde 3'te değineceğim konu yüzüden bir şey alamadım. Ama bu konuyu ciddi ciddi düşüneceğim.

2. Bersha'dan bir şeyler almanın yaşı olduğuna kanaat getirdim. Malesef tabii. Gezerken hiçbir şeyi beğenemedim ve nedense gözüme her şey lise öğrencisi kıyafeti gibi göründü. Bu duyguyu ilk kez yaşıyorum. 30'a günler kala hiç de hayra alamet değil. Ama doğruya doğru, Berska için kendimi biraz büyük buldum. Belli bir yaştan sonra uyduruk kıyafet iyice uyduruk duruyor galiba.

3. Ben mevsim dışı alışveriş yapamıyorum. Pırıl pırıl güneşli ama 15 dereceyi bulmayan bir gün yaşayınca, zaten seçile seçile arasından pek düzgün bir parça kalmamış, indirimdeki paltoları ve çizmeleri beğenemedim, denemek bile gelmedi içimden. Yazlık elbiseler içinse hala çok erken. Ara mevsimde çıkmamam gerekiyor demek ki.

4. İnsan internet alışverişine alışınca, normal alışverişe üşeniyor galiba. İnternet alışveriş becerilerimi geliştireyim bari artık.

5. Organik deodorant önerisi olan var mı? L'Occitane'da iki çeşit var ama sprey yok. Ben roll-on kullanmayı sevmiyorum. Diğer seçenek de bir çeşit taşmış. Evet taşmış! Taşı ıslatıp kullanıyormuşsun. Görevli kadın dünyada bu gerçeği bilmeyen bir tek ben varmışım gibi şaşırdı benim şaşırmama. Lütfen siz de böyle bir şeyden haberiniz olmadığını söyleyin. O zaman asıl soru geliyor: Sprey deodorant olunca organik olamıyor mu? Bilgisi olan var mı?

6. Elbette asıl almam gereken şey bir tane dandik kabloydu. Hazır vaktim varken gidip kabloyu alırım, biraz da alışveriş yaparım diye düşünmüştüm. Elbette o teknoloji dükkanlarının hiçbirine girmek aklıma bile gelmedi.Sonuç olarak kablom yok, GNC vitaminim var.

30'a günler kala dedim duydun mu blog? 30'A GÜNLER KALA!!! Dışarıdan çok sakin görünüyor olabilirim, içeriden hiç de öyle değilim. Durdurun dünyayı, inecek var.

19 Mart 2012

Iksv biletleri

Film festivali'nde izlemek istediğim tüm filmlere daha sonra deneyin diyor biletix. Biletler tükendi de demiyor sadece daha sonra diyor ama belli filmler icin.. Ne demek ki bu? Bu filmlere bilet almak istiyorum. Gün içinde bakıp da biletlerin satıldığını görürseniz bana bir haber gönderebilir misiniz? Çok teşekkürler!!
yeraltı
aşkın karanlık yüzü
histeri
gizemli kadın
celal tan ve ailesinin asiri acikli hikayesi

14 Mart 2012

salı da bitti

Bazen akşam yemekleri beklenmedik şekilde çok güzel. Sofra kurmaya üşenilen akşamlar böyle sonlanabiliyor. Şarabım, peynirlerim ve ıvır zıvırla ne mutlu bana. Kağıthane'den alınma Bu Hafta Yapilacaklar Listesi hem çok işe yarıyor hem de kırtasiye fetişine arzu nesnesi. Buraya da yolum düşsün bir ara.


Genelde İstanbul'da şaşırdığım şeyler beni eğlendirmiyor, daha ziyade sinirlendiriyor. Genel hayret sebepleri:
Arabayla 100 metreyi kat etmem nasıl 10 dakika sürebilir? Scarface olup tüm sokağı tarayasım geliyor.
8 durağı ardı ardına arayıp nasıl taksi bulamam? Telefonumun şarjı azaldıkça azalıyor..
Hava 7 derece görünüyor? E peki ben neden donuyorum?!!!
Ama Şişli Belediyesi'nin şu afişi bana kahkaha attırdı:

11 Mart 2012

yağmurlu bir pazar daha ne kadar güzel olabilir?

Ayşegül'le Ozan Cuma'dan beri bizde kalıyorlar. Cumadan beri aralıksız yeme halindeyiz. Yurt dışında yaşayan ve vatan hasreti çekenler itinayla yerel lezzetlere boğulur. Bir doz kebap, bir doz rakı-balık, bu akşam ise mantı! Arada yedikleri Sultanahmet köftelerini, baklava ve su böreğini saymıyorum, onlar atıştırma! Bir de Ayşegüllerin ülkeye giriş yapmalarını kutlamak üzere herkes bize kahvaltıya geldi. İlk kalabalık kahvaltımızı ettik, çok mutlu oldum!


Bugün ev halkı aile + arkadaş görüşmesi + spor için evden çıktıklarında ben de frenk üzümerini değerlendirmek için (geçen haftaki görev yaban mersimiydi, bu haftaki frenk üzümü) yine muffin yaptım.

Muffinlerle uğraşırken stars'da Great Expectations'a rastladım. Tori Amos - Siren, Mono - Life in Mono eşliğinde çırptım çırptım karıştım. Daha sonra festival'de Everything is Illuminated bana günün sürprizini yaptı. Küçük bir çığlık attım, Sunflowers'ı duyunca da uzun süredir binbir bahaneyle başına oturmadığım blogu açtım.


Bugün hem de Nevra'yla viber'dan uzun uzun konuştuk. Avustralya'yla saatleri denk getirip de uzun sohbetler edebilmek ciddi mücadele gerektiriyor. Pazarımı daha güzel yapan şeylerden biri de buydu..

Yağmurlu bir pazar anca kedilerle daha da güzel olabilirdi. Tırmıkla ufonun fotoğrafları evin girişindeki minik çerçeve projesinde yerini aldı. Artık kapıdan girdiğimde onları görüyorum, içim açılıyor.


Geçtiğimiz hafta benim için yeniliklerle doluydu. Güzel gelişmeler oldu. Umarım hepsinin hakkını verebilirim. Heyecanlıyım.

5 Mart 2012

salt

Salt'ı bir süre önce gezdim, yazmaya fırsat olmadı. Biz Bankalar Caddesi'ndekine Galata şubesine gittik; bir de Beyoğlu şubesi varmış. Uzun süredir bir binadan bu kadar etkilenmemiştim. Eski Osmanlı Bankası'nın devasa kapıları, şahane merdivenleri, hareketli plakalardan oluşan tavanı ve sanat eseri yer karolarıyla en az binanın içinde barındırdıkları kadar heyecan verici.

Ben Salt'a gittiğimde kalıcı sergi Osmanlı Bankası Müzesi Koleksiyonu dışında bir de Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Arkeoloji sergisi vardı. Arkeoloji sergisi çok fazla ilgimi çekmedi ama konuyla gerçekten hiç alakam yok, muhtemelen sebebi budur. Yalnız arkeoloji sergisinde çok hoş bir bölüm vardı. Günümüzde yaşayan kişilerden ileride arkeolojik değeri olacak objeler seçmelerini istemişler. Genelde esprili yaklaşımlar vardı. Yaşıtım biri artık bulunmayan kokulu arı maya silgilerini seçmiş. Çok hoşuma gitti. Walkman de vardı. Gerçekten aslında ne garip. Belki de benim hiçbir şeyi atamayışım ileride işe yarar. Plakların son dönem popülerliğini düşündükçe de attığım kasetler için şimdiden üzgünüm!


Dediğim gibi binayı çok beğendim. İşte binadan birkaç foto. Manzara pek görünmüyor sanırım ama şahaneydi. Oditoryum ayrı, pencereler ayrı güzel. Hem cafe, hem de çok şık bir restoran var.


Ve kalıcı sergi Osmanlı Bankası Müzesi Koleksiyonu. Gerçekten kasa olarak kullanılmış yer altındaki bu bölmeler, o zamanın koskocaman kağıt paraları, bilgisayar yokken her şeyin elle yazılarak tutulduğu defterler. Detaylı detaylı da anlatmışlar her şeyi herkesin anlayacağı ve sıkıcı olmayan bir şekilde. Banka müzesi gezerken sıkılmamak zor bir şey haliyle ama bunu başarmışlar. Tiyatro dekoru gibi her taraf.



 
Ankara'yı anlamak elbette bambaşka alemlerde dolaşıyor, anlamk şstediğimden çok başka şeyler anlatıyor ama kalbimi kazandı :)


Salt'ı tavsiye ederim. Giriş ücretsiz. Gezmesi çok zevkli. Ben artık Salt'ı takip ediyor olacağım.

Peki şimdilerde nereyi merak ediyorum?