1 Haziran 2012

Kantin

Geçenlerde öğle yemeği için uzun süredir merak ettiğim Kantin'e gittim. Her şey çok sade ve özenli. Bir benzeri daha olmadığını düşündüm. Blogunu da takip ettiğim Şemsa Denizsel'in bir nevi yemek büyücüsü olduğu biliniyor. Burada pişenler ise Yeni İstanbul Mutfağı diye adlandırılıyor. Bunun ne anlama geldiğini anlamak için Kantin'i ziyaret etmek gerekiyor. Mekanın sade tutulması çok iyi bir fikir, çünkü asıl patlama yemeklerde. Günlük menü kocaman kara tahtaya yazılmış. Seç beğen al. Yazıları okurken seni ne beklediğini pek anlamıyorsun, garsonlar çok kibar ve kararsızları çok başarılı yönlendiriyorlar. Gelenlerin merakını gidermek için her şeyi tek tek anlatıyorlar.


Her güne özel farklı menü hazırlanıyor ama daimi olan şeyler de var. Mesela çıtır. Çok çok ince bir hamurla hazırlanmış pizza gibi düşünülebilir. Biz sebzeli çıtır istedik. Alttaki gibi bir sebze bahçesi geldi. Renkleri, dirilikleri gerçekten harikaydı. Yemek öncesi ortaya söyleyip paylaşmak için ideal.


Normalde öğle yemeklerinde su harici bir şey içmeyi sevmiyorum. Su ve içkiden başkasını yemeğin yanına yakıştıramıyorum galiba. Kantin'de fesleğenli ayran yaptıklarını duyunca denemek istedim. O da beni hayal kırıklığına uğratmadı.


Bundan sonrası ise tam bir karnaval oldu. Fırınlanmış mantar salatası önce renkleriyle, sonra içinde barındırdığı sürpriz detaylarla şaşırttı. Fırınlanmış sarımsak ve ekmek nasıl da yakışmış mantarların yanına. Mantarı evde de böyle yapmaya çalışacağım. Koşa koşa geldim yemekten sonra baktım tarif var mıdır diye, sağolsun Şemsa Hanım bu tarifi bloğuna koymuş.  Becerebilirsem ne mutlu bana.

Bence yemeğin zirve noktası ise aşağıdakiydi. Çiğ enginar ve mozzarella. Enginarın her türlüsünü bayılarak yiyorum (sanırken karşıma bu çıktı.) En sevdiğim çeşidi ise yapraklarıyla birlikte pişirilmiş enginarı sıyırarak yemek. Enginarı baştan yaratmışlar. İnce ince dilimlenmiş, harika bir sosla neşelendirilmiş çiğ enginar. Sertliğinden dolayı çiğ tüketilebileceğini hiç düşünmemiştim. Mozzarella ile birlikte enginarın lezzeti bana parmaklarımı yedirecekti. Kantin'e uğrarsanız umarım günün menüsünde bulma şansınız olur, rastlarsanız kaçırmayın.



Finali ise nasıl bir tereyağı ile yaptıklarını hala merak ettiğim (blogunda karidesli tereyağı bile gördüm, o yüzden sıradan tereyağı olma ihtimali bir milyonda kaç?) dondurmalı irmik helvasıyla yaptık. Ben pek tatlıcı değilim. Kırk yılın başı tatlı ister canım ama irmik helvasına özellikle dondurmalı olanına karşı resmen zaafım var. Bizde çok güzel ve şipşak yapılır, başka yerlerde deneyince genelde hayal kırıklığına uğrarım ama Kantin'in menüsünde görünce o gün şanslı günüm olduğuna iyice inandım, buranın irmik helvası elbette şahane olacaktı. Öyleydi de.


Kantin civarda öğle yemeği yiyebileceğiniz yerlerle neredeyse aynı fiyata adeta bir yemek deneyimi sunuyor. Michelin yıldızım olsa vereceğim, o kadar. Her şeyi denemek istiyorsunuz, sürekli etrafa giden tabaklara göz atıyorsunuz. Ben Kantin'den çok mutlu ve hayran ayrıldım. Ellerine sağlık. Ne güzel böyle insanların olması.

4 yorum:

Ebygale dedi ki...

Kantini gidip görme şansım olur mu bilmem ama paylaştığın blogu en kısa zamanda inceleyip bir-iki tarif denemek istiyorum, teşekkürler, sevgiler...

maria lopez garcia dedi ki...

Kantin muhtesem bir yer Semsa hanim da hakikaten muhtesem biri. Kac senedir ne zaman gittiysem isin basindadir ve bir yandan hep yeni seyler arastirir. Bu arada cig enginari sebze soyucusuyla ince ince kesip avokado ve yine ince dilimlenmis yesil elma ile bir roka salatasi yapmani ve bir hardal vinegret ya da zeytinyagi limon ile yemeni ultra tavsiye ediyorum

pommeler dedi ki...

rezervasyon yaptırmak gerekiyormu ayse'cim
yoksa elimizi kolumuzu sallar gider bekler miyiz sıra bize gelsin diye

Deniz Aral dedi ki...

ıyyy enginar mıı diycem ama öyle güzel anlatmışsın ki denemek istedim
fotoğraflarını da çok beğeniyorum bu arada onu da sıkıştırayım:)