Çiçek böcek vs.
Bitkilere ilgim alakam hangi ara başladı, nasıl bu hale geldi, aslında ben de bilmiyorum. Henüz çok yeni sayılırım ama bu konunun tam bir meditasyon olduğunu bilsem çok daha önceden elimi toprağın içine sokardım, orası kesin. Bir süredir en sevdiğim alışveriş (elbette mutfak alışverişinden sonra) çiçek, böcek, toprak... Evde saatlerce saksıların başında uğraşıyorum, nerede daha mutlu olduklarını anlamak için deneyler yapıyorum, fark etmeden yanlış bir şey yapacağım ve solduracağım diye ödüm kopuyor.
Bu konuyla ilgili instagram hesabıma çok soru geliyor. Ben de hem şu sıralar evdeki bitkilerin birkaçında neler olup bitiyor anlatayım, hem de tavsiye isteyenler için durumu iyi olanlarla ilgili kendi çapımda uyguladıklarımı anlatayım istedim.
Her şeyden önce şunu söyleyeyim, pek de büyük olmayan bir evim ve bir tane mini mini bir kapalı balkonum var. Evimin sadece salon ve balkonu yeterince güneş aldığı için bitkiler için sadece buraları kullanabiliyorum. Yani aslında bitkiler için çok fazla yere ihtiyacınız yok, küçük alanlarda mucizeler olabiliyor. Anahtar kelime güneş ışığı.
Sardunya:
Yazın alıp da en çok güneş alan yer olan balkon camının önüne dizdiğim sardunyalar yazdan beri solmadı. Açanlar bir süre sonra soluyor, arkasından bir sürü yeni tomurcuk geliyor. Sanırım kışı bu şekilde geçireceğiz. Daha önceki senelerde sardunyaları baharda alıp kış gelene kadar bakıyordum ama havalar soğuyunca ne yaparsam yapayım yaşamıyorlardı. Ben de aynı uzun saksıya yazın üçer saksı sardunya kışın üçer saksı sıklamen yerleştiriyordum. Bu sene muhtemelen saçma sapan giden ve doğru düzgün soğumayan hava yüzünden sardunyalar da ne yapacaklarını şaşırdılar. Şikayetim yok. Yapraklardan kuruyan oldukça haftada bir toparlıyorum, ölü yaprakların saksıda birikmemesine özen gösteriyorum. Kışın haftada bir, yazın hava sıcaklığına göre 2-3 günde bir bolca suluyorum.
Sukulentler:
Sukulent ile Çandarlı'da tanıştım, sonra yavaş yavaş dekorasyon dergilerinde ve bloglarda görmeye başladım, şimdi ise her yerdeler. Sukulentlerin bakımı çok kolay ve inanılmaz estetikler. Güneşli bir yere yerleştirin, 3 haftada bir çok çok az sulayın. (Aldığı kadar un tarifleri kadar beni delirten bir şey yok. Ona benzemesin diye "çok çok az sulama"yı şöyle tarif edebilirim: Fotoğraftaki en büyük saksıya 2 haftada bir yarım çay bardağı kadar su veriyorum, en küçüğü ise 3 haftada bir sadece spreyle toprağın üst tarafını nemli tutacak kadar suluyorum.) Sukulentler ayrı bir yazıda incelenebilir. Özetle dikensiz kaktüs olan bu bitkilerle yapılabileceklerin sınırı yok. Birkaç sukulent ve kaktüsü birden aynı saksıya ekerek çok güzel bir mini bahçe yaratmak mümkün.
Limon ağacı:
Umarım üsttekiler büyüyünce limon ağacı olacaklar! Bunu bir arkadaşımdan duydum. Gerçekten de limon çekirdeklerini toprağa ekince hemen birkaç günde böyle iki tane minik yeşil filiz verdi. Instagram'da bunu paylaştığımda önemli bilgiler geldi. Evet, çekirdek ekilince ağaç olacak kadar büyüyormuş ama meyve vermesi için bir de aşılanması gerekiyormuş. Ben de biraz büyümelerini bekleyeceğim, sonra da daha büyük bir saksıya alıp (şu an minicik bir fincanın içindeler) aşılatmaya götüreceğim. Şu an balkonda tutuyorum, 3 günde bir (daha doğrusu toprağı kurumaya yüz tutunca) suluyorum.
Sümbül:
Bunlar gerçekten doğanın mucizesi. Sümbüllerin eve yaydığı kokuya bayılıyorum. Bu yüzden geçen sene bir sürü alıp farklı yerlere yerleştirmiştim. Bir süre sonra soldular ve ben soğanları atmaya kıyamadım. Bir sonraki kış ekmek üzere 9 tane soğanı bir peçeteye sarıp balkonun bir köşesine koydum. Ve elbette üzerinden bir sene geçti ve ben onları orada unuttum. Geçenlerde bir derleme toplama seansı sırasında bütün yaz ve neredeyse kışı balkonda geçirmiş soğanlarla karşılaşınca çok da ümidim olmadan hepsini soğanların yarısı toprak içinde olacak şekilde ektim. Sonuç inanılmaz. 9 soğanın hepsinin de içinden hemen birkaç günde tekrar yeşil yeşil dallar yükselmeye başladı. Şimdi heyecanla çiçekleri bekliyorum. Özellikle kokusunu çok sevdiğim için içeride tutuyorum, haftada bir yarım bardak kadar suluyorum.
Mandalina ağacı: (aslında mandalina değil, daha küçüğü olan Calamondine)
Annemlerin hediyesi olan bu ağacın kalbimde yeri torpilli, çünkü gerçek bir dünya güzeli. Evin havasını kendi başına bu kadar değiştiren bir şey daha yok. Resmen salona bahar geliyor. Bize geldiğinde dalları mandalinalarla dolmuş, sarkıyordu. O kadar güzel bir ağaçtı ki salonun baş köşesine yerleşti. Birkaç ay boyunca orada hayatına devam etti. Sonra bir gün aniden tüm meyve ve yapraklarını döktü. Ne yapacağımı şaşırdım, evin yakınındaki bir seraya götürdüm. Ağacı resmen rehabilitasyona soktuk! Onların tavsiyeleriyle ağacı balkona aldım, sabırla uzunca süre sonuç görmeden her hafta bol bol suladım. (Haftada bir, 2 litre kadar, birazı saksının altındaki tabakta birikecek) Daha sonra baharla birlikte çiçeklendi (muhteşem bir kokusu var mandalina çiçeklerinin) ve daha sonra minik yeşil mandalinalar dallarda belirmeye başladı. Şimdi dallar tekrar mandalinalarla doldu. Kendini toplarlaması uzun sürdü ama bitkiler gerçekten çok vefalı. Siz ilgilenmeyi bırakmazsanız mutlaka sonuç alıyorsunuz.
Bu konuyla ilgili instagram hesabıma çok soru geliyor. Ben de hem şu sıralar evdeki bitkilerin birkaçında neler olup bitiyor anlatayım, hem de tavsiye isteyenler için durumu iyi olanlarla ilgili kendi çapımda uyguladıklarımı anlatayım istedim.
Her şeyden önce şunu söyleyeyim, pek de büyük olmayan bir evim ve bir tane mini mini bir kapalı balkonum var. Evimin sadece salon ve balkonu yeterince güneş aldığı için bitkiler için sadece buraları kullanabiliyorum. Yani aslında bitkiler için çok fazla yere ihtiyacınız yok, küçük alanlarda mucizeler olabiliyor. Anahtar kelime güneş ışığı.
Sardunya:
Yazın alıp da en çok güneş alan yer olan balkon camının önüne dizdiğim sardunyalar yazdan beri solmadı. Açanlar bir süre sonra soluyor, arkasından bir sürü yeni tomurcuk geliyor. Sanırım kışı bu şekilde geçireceğiz. Daha önceki senelerde sardunyaları baharda alıp kış gelene kadar bakıyordum ama havalar soğuyunca ne yaparsam yapayım yaşamıyorlardı. Ben de aynı uzun saksıya yazın üçer saksı sardunya kışın üçer saksı sıklamen yerleştiriyordum. Bu sene muhtemelen saçma sapan giden ve doğru düzgün soğumayan hava yüzünden sardunyalar da ne yapacaklarını şaşırdılar. Şikayetim yok. Yapraklardan kuruyan oldukça haftada bir toparlıyorum, ölü yaprakların saksıda birikmemesine özen gösteriyorum. Kışın haftada bir, yazın hava sıcaklığına göre 2-3 günde bir bolca suluyorum.
Sukulentler:
Sukulent ile Çandarlı'da tanıştım, sonra yavaş yavaş dekorasyon dergilerinde ve bloglarda görmeye başladım, şimdi ise her yerdeler. Sukulentlerin bakımı çok kolay ve inanılmaz estetikler. Güneşli bir yere yerleştirin, 3 haftada bir çok çok az sulayın. (Aldığı kadar un tarifleri kadar beni delirten bir şey yok. Ona benzemesin diye "çok çok az sulama"yı şöyle tarif edebilirim: Fotoğraftaki en büyük saksıya 2 haftada bir yarım çay bardağı kadar su veriyorum, en küçüğü ise 3 haftada bir sadece spreyle toprağın üst tarafını nemli tutacak kadar suluyorum.) Sukulentler ayrı bir yazıda incelenebilir. Özetle dikensiz kaktüs olan bu bitkilerle yapılabileceklerin sınırı yok. Birkaç sukulent ve kaktüsü birden aynı saksıya ekerek çok güzel bir mini bahçe yaratmak mümkün.
Limon ağacı:
Umarım üsttekiler büyüyünce limon ağacı olacaklar! Bunu bir arkadaşımdan duydum. Gerçekten de limon çekirdeklerini toprağa ekince hemen birkaç günde böyle iki tane minik yeşil filiz verdi. Instagram'da bunu paylaştığımda önemli bilgiler geldi. Evet, çekirdek ekilince ağaç olacak kadar büyüyormuş ama meyve vermesi için bir de aşılanması gerekiyormuş. Ben de biraz büyümelerini bekleyeceğim, sonra da daha büyük bir saksıya alıp (şu an minicik bir fincanın içindeler) aşılatmaya götüreceğim. Şu an balkonda tutuyorum, 3 günde bir (daha doğrusu toprağı kurumaya yüz tutunca) suluyorum.
Sümbül:
Bunlar gerçekten doğanın mucizesi. Sümbüllerin eve yaydığı kokuya bayılıyorum. Bu yüzden geçen sene bir sürü alıp farklı yerlere yerleştirmiştim. Bir süre sonra soldular ve ben soğanları atmaya kıyamadım. Bir sonraki kış ekmek üzere 9 tane soğanı bir peçeteye sarıp balkonun bir köşesine koydum. Ve elbette üzerinden bir sene geçti ve ben onları orada unuttum. Geçenlerde bir derleme toplama seansı sırasında bütün yaz ve neredeyse kışı balkonda geçirmiş soğanlarla karşılaşınca çok da ümidim olmadan hepsini soğanların yarısı toprak içinde olacak şekilde ektim. Sonuç inanılmaz. 9 soğanın hepsinin de içinden hemen birkaç günde tekrar yeşil yeşil dallar yükselmeye başladı. Şimdi heyecanla çiçekleri bekliyorum. Özellikle kokusunu çok sevdiğim için içeride tutuyorum, haftada bir yarım bardak kadar suluyorum.
Mandalina ağacı: (aslında mandalina değil, daha küçüğü olan Calamondine)
Annemlerin hediyesi olan bu ağacın kalbimde yeri torpilli, çünkü gerçek bir dünya güzeli. Evin havasını kendi başına bu kadar değiştiren bir şey daha yok. Resmen salona bahar geliyor. Bize geldiğinde dalları mandalinalarla dolmuş, sarkıyordu. O kadar güzel bir ağaçtı ki salonun baş köşesine yerleşti. Birkaç ay boyunca orada hayatına devam etti. Sonra bir gün aniden tüm meyve ve yapraklarını döktü. Ne yapacağımı şaşırdım, evin yakınındaki bir seraya götürdüm. Ağacı resmen rehabilitasyona soktuk! Onların tavsiyeleriyle ağacı balkona aldım, sabırla uzunca süre sonuç görmeden her hafta bol bol suladım. (Haftada bir, 2 litre kadar, birazı saksının altındaki tabakta birikecek) Daha sonra baharla birlikte çiçeklendi (muhteşem bir kokusu var mandalina çiçeklerinin) ve daha sonra minik yeşil mandalinalar dallarda belirmeye başladı. Şimdi dallar tekrar mandalinalarla doldu. Kendini toplarlaması uzun sürdü ama bitkiler gerçekten çok vefalı. Siz ilgilenmeyi bırakmazsanız mutlaka sonuç alıyorsunuz.
Orkide:
Bu dalda artık masterımı tamamladım, gönül rahatlığıyla konuşabilirim! Orkideler sabır istiyor. Tamamen kupkuru birer dala dönüştükten aylar sonra bile tekrar yaşam belirtisi gösterebiliyorlar. O yüzden kurumuş orkideleriniz asla atmayın, doğru şekilde budadığınızdan emin olun ve bırakın kendini toplarlasın ve canı istediğinde açsın. Evinize, iş yerinize yeni gelen orkidelerinizi cam önünde bol güneş alacağı (ama cayır cayır yanmayacağı) bir yere yerleştirin. Burası kalorifer üstü gibi çok sıcak bir yer olmasın. Bende pencere önündeki sehpa orkidelerin en sevdiği yer oldu. Bir de köklerin güneş görmesi çok önemli. Orkidenin kendiliğinden içinde bulunduğu şeffaf vazoyu güneş geçirmeyen kaplara hapsetmeyin. Bende kendi plastik kabı içinde duruyor, o plastik kaplar da cam yoğurt kaplarının içinde! Çirkin durur diye endişe etmeyin. Güzel, renkli bir kurdele bağladınız mı yoğurt kasesinin etrafına, saksıların en güzeli oluyor :) Sulamaya gelince, yine deneye yanıla bulduğum, bende en iyi işleyen sistem şu oldu: orkidelere asla üstten su vermiyorum. Haftada bir lavabonun altına sokup duş aldırıyorum. Köklerin her yerine su geldiğine emin oluyorum, daha sonra bu suyun lavaboya iyice süzüldüğünden emin olup öyle yerleştiriyorum kabına. Orkidenin kabında hiç birikmiş su olmayacak, bu çok önemli. Eğer bir süre önce çiçekleri dölümüş dalları da kurumaya başlamış bir orkideniz varsa dalların her birinden 3 boğum sayıp, 4çboğumun önünden kesin. Burada gözlemleriniz de çok önemli. Henüz yeni kuruyorsa daha üstten de kesebilirsiniz, çok sağlıklı görünen kısmı kesmeye gerek yok. Kestiğiniz yerin altında birkaç boğum daha kalmış olmasına da dikkat edin, yeni dallar o boğumların içinden çıkacak. Dal tamamen kuruduysa, artık içi boşalmışsa, o zaman dibinden kesebilirsiniz. Bir süre normal şekilde bakıma devam edin ve en dipte yaprakların arasını kontrol edin. Her an oradan yeni bir dal gelebilir. Benim üstte görünen beyaz orkideme olan tam olarak buydu.
Bitkilerle uğraşmak beni dinlendiriyor, doğanın mucizeleri karşısında kendimi çok küçük hissetmeme yol açıp beni büyülüyor. Bu yeşil varlıklar bir süredir evi adım adım istila ediyorlar. Keşke daha çok yerim olsa da kendi küçük laboratuvarımı kurabilsem! Umarım yazdıklarım birilerinin işine yarar. Herkese iyi haftalar!
6 yorum:
Selam Ayse, Evlilik yolunda ilerlerken senden evinin fotograflarını paylasıp esyaları nerelerden aldıgını yazmanı istesem umarım haddimi asmam :) Kaliteli ve tarz sahibi mobilyaların en uygun fiyatlara nasıl alınabilecegini yazman beni cok mutlu ederdi acıkcası.
Tesekkurler //Sıla
merhaba, ilgi duyduğum ve el attığım çok şey oldu ama bu çiçek böcek toprak işlerine hiç merak saramadım:) en sevdiğim sümbül soğanlarıdır ve bir kere denemişliğim var :) bu arada üstteki yorumdan evlilik yolunda oldugunuzu okudum, nikah şekerleri hazırlıyorum ve süsler dilerseniz facebook sayfamın ısmını verebılırım..
Sıla selam,
Özellikle merak ettiğin konular varsa, mail atabilirsen, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.
Berrin,
Ben bir süre önce evlilik ve nikah şekeri aşamasından geçtim, belki ihtiyacı olan başka birileri ulaşır size!
Merhaba, bu limon ağacı konusu benim de çok ilgimi çekiyor ve hemen denedim sayenizde, sadece aşılama konusu ile ilgili eğer daha fazla bilginiz varsa bende yararlanmak iserim.
Sevgiler.
harika bitkilerin var. ben de birşeyler yetiştiriyorum. sukulentler ve kaktüsler favorim. yakında sardunyalarıma da bakım yapacağım ama erken mi diye de düşünüyorum. saksı değiştirme konusunda yani..
Pembe orkidenizin dallari mor mu? Hic boyle bir orkide gormemistim. Hep sizdeki beyaz orkide gibi dallari yesil olanlarindan goruyorum. Nerede bulunur bu?
Yorum Gönder