Portekiz Road Trip - 5
Portekiz gezisinin son durağı Porto'ydu. Son 2 geceyi Porto'da geçirdikten sonra Madrid üzerinden geri döndük. Açıkçası Porto'yu bu kadar güzel beklemiyordum. Ben bir Portekiz rehberi yazsam Porto'ya da Lizbon kadar (tamam belki birazcık daha kısa) zaman ayrılması gerektiğini söylerim. Sanki rehberler buranın hakkını yeterince veremiyor gibi geldi bana. Bir kere şehir, kelimenin tam anlamıyla "güzel". İnsan fotoğraf çekmeye doyamıyor.
Şehri dolaşmaya merkezdeki Praça da Liberdade'den başlayabilirsiniz. Meydanı çevreleyen sokaklar da en az meydanın kendisi kadar güzel ve hareketli.
Porto'ya vardığımızda hava sıcaklıklarının Ağustos'la uzaktan yakından ilgisi kalmamıştı. Gündüz 18, gece 13 derece civarıydı. Yanımda ne götürsem diye özenle seçtiğim kıyafetleri üst üste giyip saçma sapan bir tiple gezdim. Rua de Santa Catarina şehrin önemli alıiveriş caddelerinden biri. Benim gibi bavulunuzda tek bir pantolon bile olmadan tatile çıktıysanız bu sıcaklıklar sonucu buraya başvurmanız gerekebilir :)
Biz aşağıdaki fotoğrafta hemen sarı binanın köşesinde kaldık. Otel tavsiye etmek pek huyum değil ama odalar birbirinden alçıpanla ayrılmış olsa da Casa dos Loios'dan mutlaka bahsetmem gerek. Eski bir binanın içi tamamen yenilenmiş. Odalar çok geniş olmasa da yeterli, çok temiz. Tavsiye etmemim sebebi ise bugüne kadar gördüğüm en iyi otel çalışanlarına sahip olması. Kapıdan girdiğiniz andan itibaren nasıl bir tatil geçirmek istediğinizi sorup, yürüyüş rotanızdan yemek rezervasyonlarınıza kadar her şeyle ilgileniyorlar. Kendileri arkadaşlarıyla gitmedikleri restorana sizi göndermiyorlar. Kendinizi ekibe güvenle teslim edebilirsiniz.
Şehrin en önemli binalarından Livrario Lello mutlaka uğranması gereken yerlerden biri. Lonely Planet burayı dünyanın en güzel 3. kitapçısı seçmiş. 1906'dan beri aynı yerde duran bu kitapçının içinde belli saatler dışında fotoğraf çekmek yasak. Harry Potter'ın yazarı J.K. Rowling İngilizce öğretmeni olarak 10 yıl Porto'da yaşamış ve Harry Potter'ı yazarken bu kitapçıdan çok etkilendiği söyleniyor.
Kitapçının biraz ilerisinde, Praca de Gomes Teixeira'nın karşı köşesinde sizi mavi beyaz çinili duvarıya Igreja da Nossa Senhora do Carmo das Carmelitas karşılar. Bu meydan bana çok huzurlu geldi. Belki de gün batımına denk geldik diye.
Şehrin simgelerinden Clerigos kulesi'ne çıkarak güzel Porto manzaralarını yukarıdan izleyebilirsiniz. Kulenin tepesine 240 basamak ve dapdar koridorlardan geçerek çıkıyorsunuz, o yüzden klostrofobiklere tavsiye etmiyorum!
Portekiz'de manzara izleme alanlarına "miradoura" deniyor. Porto'da da bu şekilde sokak arası manzaraya hakim yerlerle sıklıkla karşılaşabilirsiniz.
Ve sokakların sonunda kendinizi nehrin kıyısındaki Praça da Ribeira'da bulacaksınız. Burada birçok ufak tefek dükkan ve cafe var. Lego gibi dizilmiş zarif balkonlu binalar arasında dolaşıp keyif yapmak için buraya uğramak şart.
Yürümekten yorulunca atıştırma vakti. Porto'nun en ünlü yemeklerinden biri Francesihna. Bol bol jambon, peynir ve domates soslu bu tost bana çok ağır geldi ama o kadar çok yerde gördük ki denemeden dönmek olmayacaktı.
Şarap üreticilerinin müzeyi andıran tesislerine uğrayıp dilediğiniz şaraplardan deneyip bir yandan da bilgi alınabiliyor. Buradan yanınızda götürmek için şarap da alabiliyorsunuz. Biz Porto Cruz'a uğradık, memnun kaldık.
Gaia tarafında bir de teleferik var. Özellikle fotoğraf çekmek isteyenlerin atlamaması gereken bir aktivite. Neredeyse tamamen cam kabinlerde birkaç dakikalık yolculuk hem eğlenceli, hem de Porto'yu karşıdan görmek için fırsat.
Şehri dolaşmaya merkezdeki Praça da Liberdade'den başlayabilirsiniz. Meydanı çevreleyen sokaklar da en az meydanın kendisi kadar güzel ve hareketli.
Porto'ya vardığımızda hava sıcaklıklarının Ağustos'la uzaktan yakından ilgisi kalmamıştı. Gündüz 18, gece 13 derece civarıydı. Yanımda ne götürsem diye özenle seçtiğim kıyafetleri üst üste giyip saçma sapan bir tiple gezdim. Rua de Santa Catarina şehrin önemli alıiveriş caddelerinden biri. Benim gibi bavulunuzda tek bir pantolon bile olmadan tatile çıktıysanız bu sıcaklıklar sonucu buraya başvurmanız gerekebilir :)
Biz aşağıdaki fotoğrafta hemen sarı binanın köşesinde kaldık. Otel tavsiye etmek pek huyum değil ama odalar birbirinden alçıpanla ayrılmış olsa da Casa dos Loios'dan mutlaka bahsetmem gerek. Eski bir binanın içi tamamen yenilenmiş. Odalar çok geniş olmasa da yeterli, çok temiz. Tavsiye etmemim sebebi ise bugüne kadar gördüğüm en iyi otel çalışanlarına sahip olması. Kapıdan girdiğiniz andan itibaren nasıl bir tatil geçirmek istediğinizi sorup, yürüyüş rotanızdan yemek rezervasyonlarınıza kadar her şeyle ilgileniyorlar. Kendileri arkadaşlarıyla gitmedikleri restorana sizi göndermiyorlar. Kendinizi ekibe güvenle teslim edebilirsiniz.
Şehrin en önemli binalarından Livrario Lello mutlaka uğranması gereken yerlerden biri. Lonely Planet burayı dünyanın en güzel 3. kitapçısı seçmiş. 1906'dan beri aynı yerde duran bu kitapçının içinde belli saatler dışında fotoğraf çekmek yasak. Harry Potter'ın yazarı J.K. Rowling İngilizce öğretmeni olarak 10 yıl Porto'da yaşamış ve Harry Potter'ı yazarken bu kitapçıdan çok etkilendiği söyleniyor.
Kitapçının biraz ilerisinde, Praca de Gomes Teixeira'nın karşı köşesinde sizi mavi beyaz çinili duvarıya Igreja da Nossa Senhora do Carmo das Carmelitas karşılar. Bu meydan bana çok huzurlu geldi. Belki de gün batımına denk geldik diye.
Portekiz'de manzara izleme alanlarına "miradoura" deniyor. Porto'da da bu şekilde sokak arası manzaraya hakim yerlerle sıklıkla karşılaşabilirsiniz.
Şehrin Douro nehri kıyısındaki diğer merkezi ise Praça Ribeira ve önündeki uzun cadde Cais Ribeira. Şehrin yukarı taraflarından sahile doğru inerken renkli sokaklardan yürünüyor. Sokaklara rastgele girip çıkarken güzel sürprizlerle karşılaşacaksınız.
Ve sokakların sonunda kendinizi nehrin kıyısındaki Praça da Ribeira'da bulacaksınız. Burada birçok ufak tefek dükkan ve cafe var. Lego gibi dizilmiş zarif balkonlu binalar arasında dolaşıp keyif yapmak için buraya uğramak şart.
Yürümekten yorulunca atıştırma vakti. Porto'nun en ünlü yemeklerinden biri Francesihna. Bol bol jambon, peynir ve domates soslu bu tost bana çok ağır geldi ama o kadar çok yerde gördük ki denemeden dönmek olmayacaktı.
Porto'ya gelince denemeden dönülmeyecek bir diğer şey de tabii ki Porto şarabı. Adı şarap ama oldukça tatlı, yemeğin yanında içemeyeceğiniz bir içki. Daha çok aperitif olarak içiliyor. Porto'da şehir merkezinden karşı tarafa (Vila Nova de Gaia'ya) geçtiğinizde, ki şehrin imzası güzeller güzeli Ponte Dom Luis I köprüsü üzerinden yürünebiliyor, birçok şarap tadım yeri bulabilirsiniz. Bu köprü Eiffel kulesinin mimarı Gustave Eiffel'in bir öğrencisinin elinden çıkma.
Şarap üreticilerinin müzeyi andıran tesislerine uğrayıp dilediğiniz şaraplardan deneyip bir yandan da bilgi alınabiliyor. Buradan yanınızda götürmek için şarap da alabiliyorsunuz. Biz Porto Cruz'a uğradık, memnun kaldık.
Gaia tarafında bir de teleferik var. Özellikle fotoğraf çekmek isteyenlerin atlamaması gereken bir aktivite. Neredeyse tamamen cam kabinlerde birkaç dakikalık yolculuk hem eğlenceli, hem de Porto'yu karşıdan görmek için fırsat.
Ve Porto'nun gece hali de en az gündüz kadar güzel. Bir de güzel haber: Çok yokuşlu Porto'da nehrin kıyısından şehrin yukarı taraftaki merkezine asansör var!
5 yorum:
Her daim gezin, biz de sayenizde güzel yerler görelim.:) Çok şirin bir yermiş. Çok canlı geldi bana. Muhabbetiniz ve keyfiniz bol olsun. Sevgiler.
Cok tesekkurler! Sizin de oyle! Sevgiler!
Akdeniz ülkelerinin hepsi birbirine benziyor.Portekiz,Ispanya,Italya ve hatta Yunanistan.Bence adalariyla birlikte Yunanistan dünyanin en güzel ülkesi! Bize de cok yakin olan Lesvos adasini tavsiye edebilirim.Ayvaliktan vapur ile 1 saat.Mutfak olarak da Ispanya´nin güneyi yani endülüs mutfagi cok hosuma gitmisti.
Bu arada bence insanoglunun kazandigi parayla kendisi icin yapabilecegi en iyi sey seyahat etmek.
Paylaşım için Teşekkürler. Pendik
Güzel teşekkürler http://mobilepiazza.blogspot.com.tr
Yorum Gönder