7 Ağustos 2015

Londra yeme içme rehberi & notlar

Yoksa Londra yeme içme dünyasını fish & chips'ten mi ibaret sanıyorsunuz? Ben araştırmalara başlamadan önce burada karşılaşacağım mutfaktan pek de ümitli değildim açıkçası. Evet, İngiliz mutfağı çok renkli olmayabilir ama dünyanın dört bir tarafından Londra'ya yerleşmiş kalabalıklar kendi mutfaklarını da beraberlerinde getirmişler. Bu yüzden Londra, dünya mutfaklarının en iyilerini bulabileceğiniz bir merkez haline gelmiş.

Şu anda Londra yeme içme sahnesinin kraliçesi burger. Londoner'lar Amerikan tarzı burgercilerin peşine düşmüş, şehrin birçok yerinde harika burgerciler açılmış. Londra seyahati boyunca her şeyden biraz denemeye çalıştık, bu durumda burgerler de bunun önemli bir parçası oldu. Tavsiyelerim aşağıda:

Burger & Lobster

Istakozla burger bir arada ne yapıyor? Denemeden bilemeyiz! Burada menü yok, sebebi ise çok basit. Sadece iki şey var: burger ve ıstakoz. Tavsiyem en az iki kişi gidip ikisinden de sipariş verip paylaşmanız. Uzun bir bekleme listesi oluyor ama barda oturup yemek yemeyi tercih ederseniz boş bulduğunuz yeri kapabiliyorsunuz. O kadar beklemeyin, bara oturup önlüklerinizi takın ve ellerinizi ıstakozun içine daldırın!


The Dairy

Londra tatilinin en şahane yemeği açık ara buydu. Londra'nın güneyinde Pavement denen bölgede son dönemde ilginç şeyler olduğu söyleniyor. The Dairy için de duyduklarım bu yöndeydi. Ufak bir mahalle restoranı gibi görünen bu yerde neredeyse Michelin yıldızlı bir restoranda yemek yiyormuş gibi hissedebilirsiniz. Menünün tamamı enteresan ve mevsime göre sık sık güncelleniyor. Porsiyonlar oldukça küçük ama buranın olayı zaten ortaya çeşit çeşit yemek söyleyip tamamını paylaşmak. Fiyatlar sıradan bir yere göre yüksek ama yediklerimizin hepsi çok farklı ve lezzetliydi. Hiç unutmayacağımız bir yemek olacağını söyleyebilirim. Yemek öncesi şefin kokteylinden denemenizi de öneririm. Salatalıklı elmalı cinli bir kokteyl. Yemekler kadar lezzetli. Tasting menü alabilir ya da kendi seçimlerinizi yapabilirsiniz. Yemeğin üzerine içinde salted caramel olan bir tatlı yedik, sanırım hayatımda yediğim en güzel şeylerden biriydi.




Patty & Bun

Yine mi burger? Evet! Bu mini minnacık dükkanın önünde yarım saat kadar sıra beklemeye hazırlıklı olun. Sonra içeri girip devasa hamburgeri etrafa döke saça yiyin.



Kale Chips (Pret a Manger)

Bundan ayrıca bahsetmek istedim. Pinterest'te sürekli karşıma çıktığı halde İstanbul'da bir türlü bulamadığım bir şey var: Kale. Türkçesi tam olarak nedir onu da bulamıyorum. Sanırım kıvırcık lahana gibi bir şey. Çok sağlıklı ve lezzetli olduğu söyleniyor. Bunu kullanarak çeşit çeşit salatalar hazırlıyorlar. Londra'da marketlerde de gördüm ama alıp getirmek mümkün olmadı. Daha sonra Pret a Manger'de (ki bu sağlıklı fast food'cuyla ilgili ayrıca konuşulabilir.) kale chips satıldığını gördüm. Denemek için harika bir fırsattı. Sağlıklı bir atıştırmalık ve kale merakımı da gidermeme yardımcı oldu :)




Borough Market

Burada Pazar hariç her gün şahane ve devasa bir yeme içme pazarı kuruluyor. İster alışveriş yapın, ister iştah açıcı tezgahlardan bir ondan bir bundan atıştırarak gezin. Tabloya benzeyen tezgahlar kalbimi fethetti. Paella görünce de affetmedim tabii.





St. John

Spitalfields Market'in hemen karşısındaki bu çok cool dükkana sadece meraktan ve çok geç bir saatte geldik. İlginç bir menü var, kara tahtada yazılı olan yiyecekler tükendikçe üzerini çiziyorlar. Biz birkaç çeşit hafif şey yiyip tamamına bayıldık. Özellikel deniz ürünlü ve balıklı yemeklerde biraz aklımız kaldı, kapanın elinde kalıyordu, giderseniz deneyin!





Ottolenghi

Burası benim henüz Londra'ya gelmeden hayalini kurduğum bir yerdi. Harika bir dükkan. Girer girmez sizi bu güzel görüntü karşılıyor. İster restoranda oturup yiyorsunuz, isterseniz de elinizde yiyecek şekilde paket yaptırabiliyorsunuz. Ben ikincisini tercih ettim. Nottting Hill sokaklarında karman çorman yemek kutumla mutlu mutlu dolaştım.



veee Londra'yı bunu yapmadan terk edemezsiniz!: Pub'larda çeşit çeşit bira

Buranın olayı bu. İş çıkışı herkesle birlikte pub'a gidip, biranızı alıp, pub önünde ayakta takılıp biranızı içeceksiniz. Çerezsiz nasıl içebiliyorlar bu koca bardak biraları derseniz, biranıza eşlik etsin diye bardan minik paketli cipslerden alabilirsiniz. Biranızı pint (0,5 lt civarı ) ve half pint'lık bardaklarda alabiliyorsunuz.

Akşamları en hareketli yerler Soho sokakları. Siz de akşamüstü Frith Street, Dean Street ve Greek Street'de yer alan pub'lardan birine uğrayıp Londoner'ların arasına karışabilirsiniz. Bu civardaki pub önerilerilerim: The French House ve The White Horse.





İlave birkaç küçük not:

Cumartesiye denk getirebilirseniz Broadway Market'e uğrayın, standları gezerken şehrin bu trendy semtinde etraftaki tiplere bakın. Hazır o civardayken ekşi mayalı hamurdan pizza yapan Franco Manca'dan pizza alın.

Şehrin birçok yerinde bulabileceğiniz Thai restoranı Busaba Eathai hem uygun fiyatlı hem de lezzetli yemek için güzel bir seçenek. Bana gelen önerilerden biri burada asparagus rice yememi söylüyordu. Denedim, bayıldım, teşekkürler!

Chinatown içinde gizli saklı, kapısında isim yazmayan ama içeride sizi hiç ummadığınız şeylerin beklediği Experimental Coctail Club da mekanı bulmak için harcadığınız zamana değiyor. 11'den sonra giderseniz 5 pound ödeyerek içeri giriyorsunuz. Sonrasında ise bir kokteylin ne kadar lezzetli olabileceğini gösteren bardaklar gelsin. Fiyatlar yüksek ama bir akşam gidip bir iki kokteyl denenmeli.


Londra yazıları burada bitiyor. Londra yeme içme anlamında bizi kesinlikle tatmin etti, hatta aklımızda kalan denemeye fırsat bulamadığımız çok yer oldu. Londra, my love, seninle aşkımız geç başladı ama sana sadakatim uzun yıllar devam edecek. En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere.

1 yorum:

hayal-et dedi ki...

Enginarı nasıl yapmışlar. Sadece haşlamışlar mı? Bir enginar sever olarak merak ettim:)