meteospasmyl is my best friend
Bu iş hikayesi başladığından beri "gerçek" hayatımla ilgili şeyleri yazamadığımı farkettim. Tabii ki iş beni bu aralar en çok heyecanlandıran ve en çok kafamı kurcalayan şey. Ama yaptığım tek şey çalışmak değil! :)
Taaa ne zaman Goddess Artemis tarafından mimlenmiştim. Aklımda ama yazamadım bir türlü. Konu: en etkileyici resim. Ben böyle şeylerden Oskar almışım da teşekkür konuşmamda annemle babamı atlamışcasına korkarım. En sevdiğim film, en sevdiğim şarkı... Evet aradan sivrilenler var ama devamlı başka sevdiklerime haksızlık ediyormuşum gibi gelir. Bu da bir tür psikolojik rahatsızlık olsa gerek! :) Fotoğraflara bayılıyorum.. Saatlerce fotoğraflara bakabilirim. National Geographic ve Flickr'da zaten düzenli olarak saatlerimi harcıyorum. En beğendiğim, en sevdiğim diyerek kesin olarak diğer beğendiğim, bilgisayarıma kaydettiğim fotoğraflara haksızlık edeceğim. Tamam sanırım vicdan azabından bir nebze de olsa kurtulabildim!
*
Şimdi İtalya'da kaldığım dönemde çektiğim fotoğraflara bakınca kendime kızıyorum. Keşke o zaman fotoğraf çekmekle şimdi olduğu kadar ilgileniyor olsaydım da o gördüğüm güzel yerlerin çok daha iyi fotoğrafları olsaydı elimde. Ben de bu eksiği gezmeyi çok sevdiğim diğer bir fotoğraf sitesi TrekEarth sayesinde kapatıyorum. Dünyada gidip görülecek ne kadar çok yer olduğunu hatırlatıyor bana; ama en önemlisi gördüğüm ve harika vakit geçirdiğim yerlere tekrar gitmemi sağlıyor. Bütün gördüğüm yerler içinde en güzeli Positano'ydu. Gördüğüm en güzel manzara, en güzel deniz. En çok eğlendiğim zamanlardan biri. Bu fotoğraf da oradan alınma.
Positano'yu koydum ama aklım yemek fotoğraflarında kaldı. Artemis ne biçim karıştırdın kafamı bak! :)*
*
Tatilden döner dönmez hemen 2 gün sonra işe başladığım için daha tatil anılarını bile bitiremedim! Mesela Horatio beylerle Alaçatı'da yediğimiz yemeğin fotoğrafları var mis gibi.. Daha o var yazmayı çok istediğim.. Mesela:
*
*
*
Sonra bir sürü film var seyrettiğim. Ennn çok "I'm a Cyborg but It's OK"i anlatmak istiyorum. Son zamanlarda en sevdiğim film bu oldu.
*
Annemler de yazlıktan döndü. E artık bi zahmet di mi? Kızları işe mi başlamış, heyecanlı mıymış.. Hiiiiiç. Annem yanında patlıcan, börülce, domates, taze fasulye filan getirmiş taa oradan buraya. Şaka yapmıyorum.
*
Bir de bence Ankara'nın suları mikroplu. Barajların ennn dibinde kalan su olduğu için hepimiz kolera olmayız di mi? Bana garip şeyler oluyor da devamlı. Hakikaten endişeleniyorum. Ve merak ediyorum Melih Gökçek'in evinde ne çeşit su kullanıldığını.
İşte böyleee. Bir haftasonu daha böyle bitti.
6 yorum:
filmin ismi bile güzelmiş ;)) merak ettim! bu arada sular konusunda tamamen katılıyorum. bana da tuhaf şeyler oluyor.. fazla klorun da zararlı olduğunu unutmayalım..sular acaip kokuyor, ben yemeklere kullanmamaya gayret ediyorum :(
Walla İ.Melih ne kullanıyor bende çok merak ediyorum. Dişlerimi fırçaladıktan sonra bide ağız gargarasıyla çalkalıyorum, gözlerim için de damla aldım, arada bir kullanıyorum. Cidden sular felaket ötesi, yağmur yağsın artık.
Bahar aylarındaki Ankara Film Festivali'nde izlemiştim o filmi.Nedense Park'ın intikam üçlemesi kadar sevemedim ben.Yine de ortalamanın üzerinde bir film..
ne güzel yemekti değil mi? sahi mekanın adı neydi... ben de anlatıcam da özene bezene anlatmak lazım, vakit bulamıyorum.
bembi,
Evet ya ama ne olacak halimiz? Hadi yemekleri iyi suyla yapıyoruz da domatesleri de mi iyi suyla yıkayacağız? Acayip sinir oluyorum. Sonbahar yağmurlu geçsin lüüütfen.
canan,
ben de artık dişlerimi iyi suyla fırçalamayı düşünüyorum. O da biticek yakında diye korkuyorum! :)
mr.tgm,
Park'ın intikam üçlemesini bilmiyorum, seyredersem ben de br kıyaslayayım bakalım. Ama bence çok tatlı bir filmdi. Veronika ölmek istiyor gibiydi sanki azıcık.
horatio,
İlk defa zaman bulamamak ne demekmiş anlıyorum. Hiç güzel bir şey değilmiş!
şimdi öğrendim ki ankarada ishal salgını varmış :((( deliricem artık.. evet meyve sebzeyi nasil yikiycaz? ben meyveleri sabunla yıkıyorum.. ama sebzeler :(( ama nereye kadar böyle olacak?
Yorum Gönder