18 Eylül 2007

Ruh sağlığı dediğimiz şey nedir ki en nihayetinde?



Kızlarla haftada bir Quick China buluşmasını yapmaya devam ediyoruz. Bu beni çok mutlu ediyor. Aynı yere gidip duruyoruz, hiç sıkılmıyoruz ve hatta sanırım ben son yüz seferdir aynı şeyi yedim oradayken. Acaba bir dahaki sefere garsona "Bana herzamankinden" dersem direk bir Rainbow Roll bulur muyum önümde, yoksa "Kafayı yemiş, çatalın icadından yüzlerce yıl sonra Ankara'nın göbeğinde çubuklarla çiğ balık yemeye meraklı bir Allahın delisi daha işte" diye düşünerek öylesine suratıma mı bakar? Cevabı asla öğrenilmeyecek sorular no:852. Çünkü ben asla "herzamankinden" diyemem. Bunu diyebilecek bir yer olması ne güzel olurdu. Çandarlı'da gazinoda diyebiliyordum bak. Hep Uludağ gazoz içiyordum oradayken. Zaten orada beni deli sanmazlar. Bende de hafif çatlaklık mı var kafada nedir. Nedir bu deli sanacaklar, Ahu Tuğba sanacaklar korkusu. Ah işte iş hayatı 3 haftada acımasız çarklarında bir genci daha öğütmüştü! :)




*
*
*
*
Çatlaklık demişken çok önemli bir konuya değinmek istiyorum. Bu aralar mecburi istikamet olan kozmetik reyonları ve sıkıcı iş kıyafeti mağazalarından had safhada sıkıldım ama dediğim gibi mecburi istikamet. Konken oynuyor olsaydık mecburcu. Öğrenecek şeyler hiç bitmiyor bu dünyada sayın seyirciler ki ben henüz bir fındık kadar şey biliyorum. Ankara'da akşam saatlerinin serinlemesiyle beraber vücudumun her zamanki kuruma lideri dudaklarım kışlık sezonu açtılar. Tekrar yüzüme nemlendirici sürmeye başladım. Hala Loreal Happderm kullanıyorum, memnunum. Soru sormayın içinde ne var ne yapıyor filan bilmiyorum. Sadece pembe ve yağlandırmıyor, Loreal olduğu için de Einstein'ın zamanı tersine çeviren formülünü satın alıyormuşçasına bir para ödemiyorsunuz. Ama dediğim gibi asıl konu dudaklar. Elimdeki hiçbir parlatıcı dudak çatlamasına iyi gelmeyince ben de ciddi ciddi bu konuya eğilip bana uygun bir lipstick bulmaya karar verdim. Efendim bu 4 adet ürün asla boşa gitmeyecek olduklarından dolayı karşılaştırmalı ürün testine tabi tutulacaklar. Şimdiden söyleyebilirim ki ayakta durma kabiliyetine bil sahip olmayan "acil durum çatlak gidericisi" olan nivea sos lip balm dandik bir krem. Tadı da iğrenç. Onu almayın. Diğer üçü iyi. Ben deli miyim yüz tane alıcam diyosanız da Neutrogena'nınki en güzel. Böyle çok önemli bir bilgiyi de sizinle paylaştıktan sonra gitgide süslü püslü bloga dönüşen bloguma gıcık olduğumu bildiririm.
*

15 yorum:

Adsız dedi ki...

şimdi oldu,seni tanıdım.kırmızı ayakkabılarından çakmıştım daha ogün ama emin olamadım. ne yani koca şehirde kırmızı ayakkabısı olan tek kadın ayşemi demiştim.şimdi sen beni bul bakalım.ilk günden pekte dikkatini çekmeyen biriydim,şimdiyse tanıyıp anlamaya çalıştığın.ipucu:)

daphnevega dedi ki...

:)) Hahah! Bu comment geldiğinde henüz ofiste kimse yoktu. İşyerimdeki kimsenin de 9:17de evinden blog okuyup comment yazacağını düşünmüyorum. Bu sefer olmadı, darısı diğer seferlerin başına!:)

Adsız dedi ki...

Çok tatlısın,kızacağını sanmıştım.
Sen nerdeeee ben nerde nasıl tesadüf edicez hem daha yeni başladın hop keşfedildin salakça oldu ama saati hesaplayamamışım işte:P
Umarım bulunmazsın Ayşe.O yüzden darısı diğer seferlerinin başınada olmasın:)
Dağınıklığın kendisini de rahatlattığı biri.

Adsız dedi ki...

öğle yemeini tek başına yemek...ewt, bu yaz stajda yaşadığım şeylerden biri. herkes ne yicene 1-2 iş arkadaşıyla birlikte karar verirken stajer kızımız yine mi köfte sölesem diye kara kara düşünür. 30 iş gününün en az 20sinde köfte yemişimdir =)

si-men dedi ki...

hoşuma giden birkaç madde, fıkrayı biliyorum ve güldüm :)

dağınıklığı sanırım sevmiyorum, pariste yaşayan kuzenim beni ev arkadaşına "sinemin odası nasıl biliyor musun? kelebek çocuk odası" diyerek anlattı

kremlerin hiçbiri işe yaramazsa doktora gitmeni tavsiye ederim benim kardeşim için eczanede özel karışım hazırlandı senelerdir kullanıyor, sonuç: başarılı.

si-men dedi ki...

ah bu arada unuttum, tunalıdaki megavizyonun benim çok sevdiğim bir cafesi var içinde. bir ara o kadar çok gidiyordum ki, artık "her zamankinden" demeye başlamıştım. croissant ve fincan çay :)

Tutku dedi ki...

ya ne güsel ankaradasın!!!bu bile mutluluk verici bi şey!!istediğin her şeyi yapmışsın sanki hayatında!!!süslü blog da güsel boş ver
iş hayatında süslü olmak gerekiyomuş bunu anladım ben de yeni :))
kırmızı ayakkabılarına bayıldııım

Adsız dedi ki...

Ben hiç bir yere herzamankinden diyemezken 11 yaşındaki yiğenim her zaman gittiğimiz kafede kendinden emin bir şekilde diyor ve önüne istediği hamburger geliyor.
Eksiklik bizim jenerasyonda mı :):):)

www.zeya.blogcu.com

daphnevega dedi ki...

anonim,
neden kızayım ki ve gerçekten de umarım bulunmam! :)

minique,
Kimin ne zaman ofiste olacağı belli olmadığı için sanırım bu duruma alışmam gerekiyor, yediğim şey lezzetli olursa bir derece idare ediyor beni:)

si-men!,
:))Kelebek çocuk odası! Süper bir tanımlamaymış hakikaten :) Ben aslında öyle odaları dışarıdan çok beğenirim ama sanırım huzursuz hissediyorum kendimi bir süre sonra:) Annem eczacı ve benim bu eczanalerde hazırlann krem işinden haberim yok, çok acıklı!! Megavizyon'un kafesini de bilmiyordum, gidip görmek lazım. Verona ile ilgili yorumunu da okudum. Yaşamak için küçük değil mi yahu? Ben sıkılırdım sanki:) ama yeri çok stratejik, her an başka yerlere gidebilirsin oradan. İtalya gezini de çok kıskandığımı belirtmek isterim, çok özledim ben oraları..

dudku,
Ankara sevgisi ile dolu birilerini bulmak her zaman mümkün olmuyor, ne güzel! Süslü olmak gerekmemeli, ben sıkılmaya başladım bu işten!:)

zeya,
haha! Kuzenin şimdiden çevresini oluşturmuş, galiba eksiklik cidden bizde. Yüzyıl aynı yere gidip, tüm simaları tanıyıp hala yabani olmak :)

Blog Sahibesi dedi ki...

Ayşecim işe giderken her rengi kullanabilirsin bence.Eminim insanlar artık siyah takımlı çalışanlar görmekten sıkılmıştır.Biraz yaratıcı olmak lazım iş dünyasında.Yoksa çekilir gibi değil valla. Dudakların için yıllardır kullandığım ve asla vazgeçemeyeceğim olan Biotherm'i öneririm.Muhteşem bişiy. Bence dene cnm. Masan çok şekermiş.

Adsız dedi ki...

aysemoo... bugun seni arıcam. bu arada odan çok tatlı gözüküyor :) benim asla masam ve odam olamayacak. 5 sene boyunca :(( uhu uhu. ben ankraya geliyorum bu arada!! çok ama çok özledim ankarayı ve sizleri. @ysegul

Adsız dedi ki...

Ayşe'cim bende bu kız neden onca zamandır yazmıyor diyorum RSS adresin bende sofıt görünüyor RSS atom adresini güncelledim umarım bir daha sorun olmaz. Bloggercı arkadaşlarımda arada bu neden oluyor acab üzüldüm bak şimdi seni ihmal ettim sanma emi

daphnevega dedi ki...

nuray,
Evet ben de bezdim devamlı yaşlı renkleri giymekten!!:) Biotherm miii neden daha önce duymadım? Onu da dudak nemlendiricisi koleksiyonumuza katalım madem :)

ayşegüüüül,
Ben seni çok özledimmm! Ah keşke burda olsan da seni odamda ağırlasaydım :)) Haftasonu görüşelim şeker.

eda,
ben senin o dediğin rss, atom filan şeyleri konusunda hiçbir şey bilmiyorum o yüzden neden öyle olduğunu hiç hiç bilmiyorum. Sen merak etme ben kötü bi şey düşünmem!:)

Tugc dedi ki...

Benİm yazın staş yaptığım yerdeki insan kaynakları müdürü blogumdaki yazıların çoğunu okumuş ve arayıp çok beğendiğini söylemişti..nefes almıştım :)
ayakta bile duramayan kreme güldüm çok... Loosercan krem.

Adsız dedi ki...

ayşeee
dudaklarınaaa ball sürmeyi dene
bildiğimiz ball vallahii çok acayip işe yarıyor tek sorun dayanamayıp dudaklarını yalıyorsun :):) neş'e