13 Ocak 2008

ikinci ergenlik dönemi

İlkokuldayken tüm sınıfın karşısında okumak için tahtanın önünde dikilip de, birden ilk dizesinden sonra unutuverdiğim:
*

"Demek gidiyorsun küçük kırlangıç sıcak ülkelere.
Oradaki badem ağacına benden selam söyle.
Artık yağmurlar başlıyor,
Kış kapımızda.
Sesini özleyeceğim
Göğe baktıkça."
*
şiiri birden dize dize aklıma geliverdi. Şiirin ilk dizesi bile yeterince hüzünlü gelirdi bana o bacak kadar halimle. Birden aklıma düşüvermesine öyle sevindim ki, aklımdan şiiri baştan sona okuyup duruyorum. Kalbimde bir yerleri büzüştürüyor bu şiir benim. Oysa ki ben hiç göç eden bir kırlangıç görmedim.

*
Ben bu sıralar hüzünlüyüm. Verdiğim kararları sorgular oldum. Avare avare geçirilmiş yılların ardından askeri kamp düzenine geçmiş olma şaşkınlığını üzerimden atamıyorum hala. İşle ilgili çok fazla nokta oluştu biren bire kafamı rahatsız eden. Umarım geçici bir dönemdir. Depresif halimi en çok ben çekemiyorum çünkü.
*

Eskiden seyrettiğim kadar film seyredemediğim için, istediğim kadar okuyamadığım için, mutfağa girip de orada meditasyon saatlerimi yaşayamadığım için kızgınım. Boş günlerimde sabahın köründe ekran başına geçip "3 film birden" seyretmem bundan. Evet biliyorum ki her sabah kalkıp işe gitmek, her akşam işten dönmek milyonlarca insanın günlük aktivitesi. Evet biliyorum ki bu zamanda iş bulabilmek bile bir şans. Biliyorum ki nefes alıyor olmak bile mutlu olmaya yetmeli. Bazen işe yaramıyor.
*

Henüz 25 yaşındayken, henüz aile geçindirmek gibi bir sorumluluğum yokken, henüz üzerimde yükler taşımıyorken bir şeyleri değiştirebilmek istiyorum. Risk almak için daha uygun bir zaman oluyor mu insan hayatında? Bu belki de tekrar biryerlere gidip, belki de bir aşçılık okuluna kaydolmak, belki de iş yükü daha az ve daha düzenli bir işte çalışıp kendine daha çok zaman ayırmaya karar vermek, belki tamamen bambaşka bir şey. "Çalışan insan ataleti"ne bürünüp de, yuvarlanıp gidiyoruz canım işte, daha iyisi can sağlığı mı demek gerek illa ki. Kabulleniş kolaylaştırır mı işleri? 5 sene sonra aynı şeyleri düşünüyor olmak düşüncesi beni korkutuyor. Ne yapıyorsun bu konuda dersen, tatmin edici bir cevap veremem sana. Çalışan insan ataletine giriş yaptım belli ki. Düşünmeye başlamak da bir şey değil mi? Öyle olsun. Belki de bu hafta işteyken her şey çok güzel olur tekrar ve ben tekrar seviveririm çalışan Ayşe'yi. Üstüste duran kitap ve filmlere karşı mahçubiyetimi de unuturum.

"Hayatı kaçırıyor olmak" duygusuna bürünmek tehlikeli. Çünkü zaten 9-6 işe gitmiyor da olsan, günde 2 saat uykuyla yaşayan biri de olsan bir şeyleri muhakkak ki kaçıracaksın. Benim gibi normal ajandan hariç 6 ayrı defterin olsa psikopatlar gibi.. Birine seyretmek istediğin filmleri ve okumak istediğin kitapları, birine yapman gerekenleri, alıncak şeyler listelerini, doğumgünlerini ve tüm hatırlaman gereken günlerini, öbürüne okuduğun kitaplardan beğendiğin cümleleri, hatta ukalaca kitaplararası, filmlerarası yaptığın bağdaştırmaları, birine seyahat anılarını, bir diğerine ise unutmaktan korkutuğun yemek tariflerini yazsan da bir şeyleri kaçıracaksın. Ve bununla yaşamayı bilmelisin. Bil-me-li-sin ve kendine ızdırap çektirmemelisin.
*
Hem biliyor musun. Ben Selçuk Altun'un yeni kitabı Senelerce Senelerce Evveldi'sini okumak için Murakami'nin Zemberekkuşu'nun Güncesi'ne ara verdim ya, çok garip bir şey oldu. Senelerce Senelerce Evveldi'nin bir yerlerinde Selçuk Altun, Zemberekkuşu'nun Güncesi'nin adını geçirerek bana göz kırptı. O satırı reverans ile terk ettim. Çok güzeldi.

16 yorum:

Adsız dedi ki...

Aysecim sabah 8 aksam 5 çalışan gunde 2 bucuk saatini trafikte geciren 25 yasında(yoksa artık 26 mı olduk) bir hem cinsin olarak tam da su sıralar seninle aynı düsünceleri aklımdan gecirdigimi soylemeden edemeyeceğim...bu hisleri en yogun olarak ogle tatıllerınde takım elbıslerıyle plazalarından cıkıp yemek yemege giden insanları bir de donuste servislerine binip eve gitmeyi bekleyen 40 lı yaslardaki insanları gordugum zamanlar yasıyorum..40 yasıma geldiğimde ben yine bu serviste mi oturuyor olacagım diye..sanırım bu bizim yaşımıza özgü bir donem..

$afak dedi ki...

Take it easy canım.

Dünyanın tüm parası senin de olsa, günde 2 saat uyuyarak yasayabilen bi insan da olsan, asla ama asla okunacak kitaplar, izlenecek filmler, gidelecek tiyatrolar listesinin sonunu göremezsin. Böyle bir şey yok :)

Bildiğine eminim ama yine de diyim dedim. Boyu kadar okunacak dergi/kitap listem giderek büyüyo. En başta dert ediodum artık hergün ayrı biçimde diziyorum. Eğleniyorum :)

Adsız dedi ki...

risk almayı seven bir toplum değiliz ki biz.Bence herşey orada başlıyor.anne de babada kimde gördük böyle bir yaşamı, risk alabilmeyi, cesaretli olmayı..şimdi bu duygularını birine anlatsan anlayamacak.bir iş bulmuşsun, para kazanıyorsun,insanlar ne şartlar altında çalışıyor sen biliyor musun gezdin gördün okudun daha ne istiyorsun nutuğunu dinleyeceksin:P ama ya risk alırsın yada sürünün bir parçası olursun. Küçüğüm belki konuşması kolay diyeceksin ama benimde bırakmak değiştirmek denemek istediklerim var risk almayan bir babam var onun hayatını inceleyince onun benim hayatıma hayallerime yaklaşımını inceleyince bunları tesbit edebiliyorum. ne kadar doğru bilemem tabi.yalnızca 1 hayat var düşünmek lazım biraz..umarım bir an öncce kendini iyi hissedersin:)

Esra :) - kadincablog.blogspot.com dedi ki...

ben çalışmak için yaşamak değil yaşamak için çalışmak istiyorum. Her gün o kadar uzun saatlerimizi ofislerte kapalı alanda güneşin yüzünü görmeden geçiriyoruzki. son zamanlarda değil istediğim kitapları okuyamamak hiç kitap okuyamıyorum ki ben edebiyat mezunuyum. 24 yaşında biri olarak ( aslı'nın dediği gibi ben de 25 oldum sanırım) aile geçindirme sorumluluğu omuzlarıma eklenince yaşamım içerisinde kendi yapmak istediklerimi o kadar geriye atmaya başladımki. Bunun en büyük nedeni ise zamansızlık. suçlusu ise şu masanın başında haftaiçi her gün 10 saatimi geçirdiğim işim. Tek hayalim ise ülke ülke gezebildiğim yeni tatlar denediğim, yeni kültürler öğrenebildiğim günlerin hayalini kurmak.

Birden ben de o depresif moda geri döndüm :P

Adsız dedi ki...

Neden bu depresyonu erkekler agizlarina pelesenk etmez de sadece kizlar ayni nakarati soyler durur. Merak ediyorum?

Bng.U dedi ki...

Ben de bunun isyanındayım yada galiba hepimiz aynı isyandayız..4 dUvar arasında geçen zamana üzlüyorum. Hava karanlıkken evden çıkıp karardığında eve dönmek. Gün içinde güneş ışığını göremeden ömrün geçmesine çok üzlüyorum.. Hiç bir şeye yetişemiyor olmak tam bir kabus.. Hep çocuk kalabilme isteği duygusu içindeyim.. Cidden ne güzelmiş hayat o zamanlar.. Gez gez oyna oyna dur.. Keyif.. Ben henüz çalışmaya başlayalı 10 ay oldu ama önümdeki uzun yılları düşününce bunalıma giriyorum.. kalk işe git gel yat kalk..kısır döngü.. haftasonları zar zor araya sıkıştırılan bişiler ve yine geçip giden zaman:(

Kendi postumda da anlattım zaten mayışık moddayım şimdi de işmiş.. gerildim..

Napalım "düzen" böyle diyorum.. :(

Gonca Duyan dedi ki...

Ayse inan seni cok iyi anliyorum.universiteyi bitirince tesadufen iyi bir firmaya iyi bir pozisyonda ise basladim.ve 3 ay dayanabildim.bu ben degilim ve ben olmaktan cikiyorum diye sorgulamaya basladim.isten ayrilinca ailem dahil herkes ustume atladi(askim disinda)
bu zamnda böyle is birakilirmi diye!Mutlulugun pesinden kosmaya basladim.biraz yurtdisi,bir evlilik,bir de yoga egitmenligi yarattim:)Annem hep bankaci olmami isterdi ben gittim yogocu(!) oldum:)simdi daha saglikli ve mutluyum fakat bunun bile bazen insanlar icin onemi yok.daha NORMAL bi isim olsa daha iyi olmazmi diyenler bile var!normal nedirki?!garantici bir milletiz iste.Ama olsun benim hala normal olmayan planlarim var...sende denemelisin:)

sessiz balik dedi ki...

acaba neler kaçırdığın konusuna takılı kaldığın için ; hali hazırda kaçırmayıp da yaptığın ve yaşadığın şeylerden zevk alamaz hale mi gelmektesin ?
bence bir yandan küçük kıyı kasabasındaki cafemiz hakkında gizli gizli plan yapıp o gerçekleşene kadar da mevcut iş ve mevcut düzenin gereğini sakin ve ılımlı bir havada yerine getirebiliriz, boş vakitleri de kendimizce eğlenceli hale getirebiliriz diye düşünüyorum

caramel dedi ki...

ah be aysecim ben de aynı isyanlardayım, aynı düşünceler benim de kafamda. okuncak aylık dergilerim, kitaplarım yıgınla basucumda birikiyor ve oylece duruyor. aralik dergisi bazen ocak sonu okunuyor gitmek istedigim filmler kaciyor. hicbirini tutamiorum yetişemiorum
:( bi çözüm lazım evet ama nedir nasil yapilir bilmiorum. :(

Alper Sarikaya dedi ki...

:(

"Üstüste duran kitap ve filmlere karşı mahçubiyetimi..." :)

Adsız dedi ki...

sevgili Ayşe, işe ilk başladığım zamanlarda benimde hissettiğim neyseki geçici bir bunalım hali..yazılarınız öyle güzelki biz 4 arkadaş sizi bayıla bayıla okuyoruz.Özellikle elmalı terliklerinize hayran kaldık :)
çok sevgiler
merve

Adsız dedi ki...

Sevgili ayşe guzela blogunun sahibi bize senin için bir yorum bırakmış. İşyeri blogspota yorumu engellediği için sana ben iletmek istedim.mesajı şöyle:
'gözlerim pörtledi..işler yığıldı... niye mi...aysesworld yüzünden :) hemen merak edip ben de bakındım..ama tutuldum..ne tatlı biri..hayran oldum..bazı şeylerine çok özendim... ve az önce nihayet bütün blogunu taramam bitti.. teşekkür ederim size ..
yalnız maalesef işyerimde bilgi işlem blogspot sitelerine ya girişi yasaklıyor..yada girişe izin versede yorum yazmayı tıklayınca cuup yasak.. :( ayşe burayı okursa eğer... bilsin ki blogunu çok çok sevdim... onu çok takdir ettim çoğu düşüncesinde.. ve çok zevkli, kişilikli, özgüvenli bi kız. çok şanlsı..... hep mutlu olsun... '

Çok Sevgiler
Merve
http://1m3g.blogcu.com

begumgum dedi ki...

Sana bisey diyimmi?
Bu depresif gunlerinin tadini cikar Aysecim!Neden biliyomusun?
Ilk isime basladigim 6 sene once,aynen senin gibi birseyleri kaciriyor olma duygusuyla cok depresif donemler yasamistim.Birsuru guzel yazi yazip kendi kendime,sevdigim muzikleri dinleyip,o zamanlar anlamadigim ama simdi cok severek hatirladigim depresif zamanlar gecirmistim.Kendi kendime kimseye de itiraf edemeden fazlaca,bunalip bunalip ise gitmeye devam etmistim.Neden tadini cikar diyorum biliyomusun?Cunku maalesef birkac sene sonra,1-2 is degistirip,hele de maasini bu sekilde arttirabildigini gorup,bulundugun mevkiden de garip bir zevk almaya basladikca,maalesef depresif gunlerini bile arayacak kadar birseyleri kaciriyorsun!Iste o zaman kacirdiginin bile farkina varmadan,aptal aptal yasiyosun.En azindan bana oyle oldu ve seninle de benzer oldugumuzu dusunuyorum.Ve fakat sonra,benim 2 ay once yaptigim gibi,biranda etrafinda asla seninle ayni dusunceleri paylasmayan,,baska boyutlarda yasayan! is arkadaslarin varken ve gayet gereksiz muhabbetler edilirken diyosunki "Hooopp,noluyo orda! Ben nerdeyim,bunlar da kim,neler olöörr!"..Ve biraz cesaret (kimilerince delilik!) ve sanssla isi birakiveriyosun..Merak etme yani,ben seni biraz anladiysam,sen belki de benim kadar gec olmadan yapmak istedigin herseyi yapacaksin..Sadece bu depresif donemin tadini cikar;henüz büyümeden!! Lütfen!

daphnevega dedi ki...

asli,
ya alışmak istiyorum ya da vazgeçmek. 40 yaşında böyle hissediyor olmak beni de çok korkutuyor. bakalım ne olacak..

şafak,
farklı şekillerde dizme işini ben de mi denesem, işe yarıyor mu? :) Bi de haftasonu Kurti ve kardeşinle oturduk. çatla :)

clm,
evet yalnızca bir hayat var, o da jet gibi geçiyor. bişeyler yapmak gerek.. bühühü.

esra,
herkesin yapmak istedikleri aşağı yukarı sanırım. acaba bu yüzden mi daha değerliler? :) her gün şu kadar saati işyerinde geçirerek nasıl yetişeceğiz ki her şeye?

antidepresan,
depresyonda değilim ben, tamam mı?:) genelleme yapmamak gerek ama erkekler ağızlarını açıp kimseyle konuşmayarak yüksek gurularını koruyup olayları içlerinde patlatmasalar belki her şey daha güzel olur! Deşarj olmak gerek bişekilde..

ccc,
istan çıkaralım. öğleden sonraları iş olmasın!:)

gonca,
yogocu!!:) inan sana çok özendim. sevdiğin bişeyi işin haline getirmekten daha güzel ne olabilir ki? 3 ayda hanyayı konyayı görüp de işinden ayrılma cesartei gösterdiğin için seni tebrik ederim. biz normaliz de ne oluyor, sen en harikasını yapmışsın. belki ben de bir gün..

sessiz balık,
haklısın. sonuçta o hayallere ulaşmak için de çalışmak zorundayız. bazı günler her şey kötü oluyor, insan sabrı deneniyormuş gibi hissediyor. şimdi daha iyiyim..

ayşe,
ah ahhh diyorum sana. emekliliğe ne kadar kaldı ?:))

radiognome,
üzücü di mi hıckk :(

merve,
geçici mi? bunu duymak çok güzel.. söylediğin güzel şeyler için çok teşekkürler, beni mutlu ettin..güzel dileklerin senin için de geçerli olsun :)

begumgum,
yaaaa :( sanırım ben o durumlara kadar dayanamam begumcüm. aslında işini çok sevince belki güzel olabilir durum. bilmiyorum ki.. bakalım. ama öyle yüzde doksanı işten oluşan bir hayatın düşüncesi bile korkutucu.

zeya dedi ki...

Ayşe Floransa da var bir ahçılık okulu eğer istersen :):) Hem sen İtalyanca da biliyordun di mi?
Kıpkısacık kurslar bile var bilgine :):)

özlem hanım dedi ki...

senin için birşey ifade eder mi bilmiyorum ama ben çalışmıyorum, dünyanın zamanı benim. günün yarısını sims oynayarak geçiriyorum. ya benim gibi bi tip olsaydın:) defterlerinle ve enerjinle mutlu ol, dayak isteme...