Hey Jupiter!
Ani kararlar verebilmeyi isterdim. Büyük kararlar. Her şeyi berbat edeceğini bilerek. Bunlar benim kararlarım, ortalığı batırsam da benim işte diyerek. Berbat etmek için değil de, etse bile işte; anladın sen. Kişisel tarihime bakınca bir sürü var böyle "Oha nasıl cesaret edip de yapmışım" dediğim -ama şu anki narin popomun asla yemeyeceği- şeyler. Düşünüyorum da artık sağlam kararların insanı olmuşum ben. Eskiden de öylesine çılgınca pervasız değildim aslında ama galiba zaman beni daha garantici yaptı ve sanıyorum ki İtalya'da yalnız yaşamak beni daha cesur değil, daha korkak birine dönüştürdü. Ya da eşik mi garip şekilde aşağı iniyor zamanla bilmiyorum. İnsanın bilinçaltı ağzının payını alır mı? Alırmış.
*
Her şey böyle galiba. 3 adım atıyorsun, kafana bir şaplak geliyor, 2 adım geri gidiyorsun. Cesaretini topla bir süre sonra, 2 adım daha at öne. Yine bir şey gelmezse kafana şanslısın ama gelir sanki illa. Sonra ya dur durduğun yerde, ya da bıkıp usanmadan aynı şeyler. Ama düşünmeden, otomatik. Koskoca hayata karşı nasıl her daim zırhını kuşanmış halde yaşanabilir ki? Hayat garip derslerle terbiye ediyor herkesi. Demiyorum ki pembe panjurlu evde yaşasak lay lay lom ama bu kadar kişiselleştirilmiş, mini mini beyin dehlizlerine nüfuz kabiliyetine sahip terbiye tekniklerine pes demek lazım geliyor. Jai guru deva om!
*
Mesela çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir arkadaşım var: Deniz. Hacettepe İngilizce tıbbı bıraktı 4.sınıftayken. Ben doktor olmak istemiyorum dedi. Bir sene çalıştı. Girdi ODTÜ Endüstri'de okuyor. Kızı cesaret timsali addediyorum. Bence oldukça büyük bir karar. Evet büyük resme bakınca 4 senesini feda ederek, hayatının geri kalanını ona uygun olmayan bir işle geçirmekten kurtuldu ama birebir yaşarken, 4 senedir -hem de tıp gibi- bir bölümde okuyup, zilyon tane süper zor sınavı atlattıktan sonra da terk kararını vermek hiç de kolay değil. Ben yapamazdım, biliyorum.
*
Küçükken, daha okula başlamamışken annem eczanesini yeni açmıştı. Ben bütün gün orada sıkılırmışım herhalde. Eczanenin önünde sokaktan geçen insanlara "Pardon bakar mısınız, ben çok sıkıldım, benimle oynar mısınız?" dermişim. Bir gün kadınının biri durumu çok acıklı bulmuş olacak ki, eczaneye girip anneme "Pardon hanımefendi kızınız arkadaş buldu mu? Çok sıkılıyordu." demiş. Annem de olayı böyle öğrenmiş. Şimdi anlatırken tehlikeli geldi bana bile ama o zamanlarda daha güvenliymiş sokaklar sanırım. (Bunu söylemem bile bir gösterge değil mi zaten?) Bir zamanlar girişkenmişim ben.
*
Artık görüyorum ki kalkıp yan tarafa bile gidemem bin türlü şey düşünerek. Tüm zamanların en sevdiğim bunalım şarkısının Hey Jupiter olmasına şaşmamalı. Your apocalypse was fab, for a girl who couldn't choose between the shower or the bath. İşte bu kadar basit.
11 yorum:
çok güzel bir yazı olmuş tebrikler... tamda şuanki benim duygularımı anlatmışsın ben kendi duygularımı böyle anlatamazdım herhalde. yarın dünyanın diğer ucuna taa kutup dairesine gidiyorum yıllar önce olsa çok rahat arkama bakmadan giderdim. ama şimdi korkarak gidiyorum, nerden aldık bu işi ne işimiz var taa oralarda diyorum. ama yinede gidip göreceğiz bakalım orada yapabilirmiyiz:D Çok garip ama bilmemek insanı hem cesur hem korkak yapıyor. Hiç bilmezsen çok cesur sadece teorik olarak öğrenirsen korkak oluyorsun. Sonra aklıma Murphy'nin en genel beş yasası aklıma geliyor rahatlıyorum çünkü bunları bildiğim sürece hiçbirşeyden korkmama gerek yok biliyorum.
1-Hiçbirşey göründüğü kadar kolay değildir.
2-Herşey sandığından çok fazla zaman alır
3-Ters gidebilecek herşey ters gider
4-Ne kadar iş yaparsan yetmez
5-Yapmadığın işler yaptığından daha önemlidir.
Çok beğendim yazıyı ! :)
Büyüdükçe insan risk alamaz duruma geliyor maalesef.. önceden çok istedİğin şeylerin daha sonra seni mutlu etmediğini anlaman da cabası..
p.s. : benim annem de eczacı :)
benim de şu aralar çok düşündüğüm bi konu bu... cok guzel yazmissin. ben de o arkadaşın kadar cesur olmak isterdim ama malesef acayip derecede garantici, sağlamcı ve korkağım :( bu yuzden de aslında istemedigim seyler yapıyor, istemediğim bi hayatı yaşıyor gibiyim. Bunu degistirmek icin de ne güvenim, ne cesaretim, ne azmim var. O yuzden boyle yasiyorum, devam ediyorum.
İlk paragrafa imzamı atabilirim.
ben dedım sana...senın moralın bozuk bu ara..
selcuk
küçükken insan bir tek kendini düşünüyor ama büyüyünce bir adım atarken sorumlu olduğun diğer kişileri de düşünüyorsun. bu da biraz tereddüt etme hissini uyandırıyor sanırım.
Zaman ve yalnız yaşamak insanı daha korkak mı yapıyor, yoksa daha tedbirci mi?
Her ne kadar tedbircilik, garanticilik kelimelerini 19 yaşında bir insan olarak :) gençliğin yanına pek yakıştıramasam da, belki de böyle büyüyoruz...
Geriye, geçmişteki bize bir dönüş yapılamayacağını biliyoruz çünkü koşullar farklı.
Ve bütün bunları da sanırım en çok yurtdışında yalnız yaşamak yapıyor. Ben de öyleyim.
Yine de bir bilge insan der ki "Köprüler Geldikçe Geçilir" ve zamanın öğrettiği şeylerden biri de bu olsa gerek bize. Çoğu zaman, yaşayarak.
Ne de olsa insanın sivri uçlarını yontan şey de zamandır.
Olaylara, ne kadar can sıkıcı da olsalar, bir de bu açıdan bakın.
Yazınızda katıldığım pek çok nokta var bunu da söyleyeyim.
-Anonim 1
"Yaşam 1 gündür.
O da BUGÜNDÜR ..."
Elceğizlerin dert görmesin. Medya kıstırılmışlığı ve dayatmışlığından kurtuluş BLOG ve BLOGGER'larda.. "in web2.0 we trust" diyor bazı muhalifler, ben ise Ayse's World okuyorum, doyuyorum...
tosy kretts,
gerçekten o kadar uzaklara mı gidiyorsun? bana bunun fikri çok çekici geliyor ama aynen tarif ettiğin hisler de dibimde yaşıyor. Murhy her ne kadar haklı olsa da sinirimi bozuyor :))
felicity,
evet her yeni seçimde aslında istediğini sandığın şeyleri tam tanımlayamadığını görüyorsun değil mi? o yüzden ne dilediğine de çok dikkat etmek lazım galiba..
anonim,
yapmak lazım bişeyler. değiştirmek istenenlerin tespitiyle başlamak gerek herhalde, ben de bilmiyorum :(
aslı,
en azından yalnız olmadığımı görmek bir teselli olsun :)
selcuk,
ya moralim bozuk değil be, düşünüyorum biraz :) konudan alakasız olarak pazar günü mangal olacak:))
esra,
bence bu çok doğru bir tespit. yok annem, yok babam, yok etraf. direk olarak bir şey söylemeseler bile çok etkiliyor kararları..
anonim1,
:) bu yorumu çok sevdim. sivri uçlar törpülendikçe maksimum sevinçler ve üzüntüler de hayatımızdan çıkıveriyor ve daha ortalama yaşıyoruz, ortalama tepkilerle sürdürüyoruz hayatı. ve zamanında uçları görmüş biri için bir şeyler eksik kalıyor galiba.
anonim,
ahahaha. ah çok teşekkür ederim, sayenizde kendimi bir şey sanacağım.
Merhaba Ayşe;
Arkadaşın Deniz yolun yarısından dönmüş sayılır. Kararından ve cesaretinden dolayı onu tebrik ediyorum.
Benim bir arkadaşım 6-7 sene önce bana anlattığı bir olay:
Onun bir tanıdığı, babasının zorlamasıyla tıp bölümünü yazıp kazanmış.Çocuk o bölümde okumuş, bitirmiş,doktor olarak mezun olmuş ve diplomasını babasına hediye etmiş. Sonra da babasına:
-Baba, ben senin istediğini yaptım ama doktorluk yapmayacağım. İstanbul'a gidiyorum. Orada İMKB'nda "broker" olarak çalışacağım demiş.
Bana anlatılan bu gerçek, yaşanılan olayı hiç unutmadım. Bunun gibi kimbilir dünyada ne kadar çok örnekler vardır.
Meslek seçimini yaptığımız yaş, maalesef küçük bir yaş. Mesleği tanımadan, bize uygun mu, değil mi,bunu bilmeden karar veriyoruz. Daha doğrusu bir yer olsun da, nereyi kazanırsam olsun diyen de bir sürü genç var.
Otuz yaşından sonra başka bir meslekle uğraşan da bir sürü insan var ayrıca.
Zor bir karar. Allah meslek seçenlere yardım etsin, ne diyim...
bende şu an çalıştığım işi bırakmak istiyorum
2008 başında yeni yıl dileklerim arasında olan "daha iyi bir iş" maddemi gerçekleştirmem gerekiyor..
hadi cesaret...
banada cesaret ayse...
Yorum Gönder