baccio!

Biraz önce televizyonda Inside the Actors Studio isimli programa denk geldim. Konuk Angelina Jolie idi. En güzel bulduğum kadınlardan biridir. Hayat hikayesi de çok ilgimi çekti, hayatta mümkün olan her şeyi denemeye çalışan tüm insanların hikayeleri gibi. Seyretmeye başladım. Programın bir yerinde konu 1998 yapımı Gia'ya geldi. Bu film hakkında pek bir bilgim yoktu. Amerika'da ölüm sebebi resmi kayıtlara AIDS olarak geçen ilk kadınlardan biri olan Gia Marie Carrangi'nin hikayesiymiş. Filmden görüntüler verdiler. Angelina Jolie'nin bir hayli yakın ilişkide olduğu sarışını tanımam biraz süre aldı. Meğer sarışın bizim Juliet'miş! Evet evet Lost'taki kaybolmuş kedi bakışlı Juliet.


*


Vay be dedim, 1998 yılında, yani bundan 10 sene önce, ne Juliet (Asıl adı Elizabeth Mitchell'miş, öğrenmiş oldum ama Elizabeth demeyeceğim!) ne de Angelina Jolie tahmin edemezdi herhalde nerede olacaklarını. Hem Juliet'in hem de Jolie'nin an itibariyle (gerek rol gereği gerek gerçek hayatta) öpüştükleri kişilere bakarsak sanırım ki Gia'daki bu öpüşmenin ikisine de bir hayli şanslı geldiğini söylemek yanlış olmaz. Malumunuz Juliet fırsat buldukça Jack ile, Angelina Jolie de sıklığını bilemeyeceğimiz şekilde Brad Pitt ile öpüşüyor. Pek fena olmasa gerek keyifler!
*
Bazen prensi bulmak için kurbağaları öpmek gerekir, bazen de Angelina Jolie'yi!
*
*
*

Program bitti, şimdi Tayyip Bey Hülya Avşar'a beyaz ekmek yemediğini anlatıyor. Şimdi de fıkra anlatıyor. Tanrım, ne sıkıcı.