5 Ekim 2008

ist

Gördüğüm tüm şehirlerden daha güzel olduğunu bildiğim İstanbul'dan döndüm. 3 geceliğine gitmeyi planlarken 6 gece kaldım, şahane oldu.

Nevra ile bol rötarlı akşam 9 uçağına binmemize rağmen 12:30 gibi bavulları bırakmış ve Mill'de oturmaya başlamıştık bile.

Aslında tatilin genel merkezi Başak'ın evlenecek olmasıydı. Bambaşka konulardan bahsederken Nevra ya da benim "Nasıl evleniceksin sen ya, miniciksin daha?" diye (galiba yaş fark etmiyor bize!) bam diye araya girmesiyle konu dönüp dolaşıp buna geldi. Lakin benim ultra sakin tabiatlı, cool gelin adayı arkadaşım şirin şirin bakıp gülerek her defasında hem kendini hem de bizi yumuşattı.

Tatili mekanlar üzerinden aklımda tuttuğum için öylece yazacağım. Yeniler, hep gittiklerimiz, başlık bulamadığım konular ve notlar olarak bölmeyi düşünüyorum oldukça çok bilmiş şekilde. Bu yazıda sadece yeniler var.

Haydi bakalım, I know what you did this bayram.

Yeniler
Cafeler, Kahvaltılar, Restoran, İçki, Rakı-balık, Bar-pavyon :)

*Cuppa.

Her türlü sebze ve meyvenin suyunu itina ile sıktığını iddia eden Cihangir mekanına kahvaltı için gittik. Kendisi kadar eğlenceli bir web sitesi varmış buranın, bayıldım! Kendi seçtiklerinizden oluşan bir kahvaltı hazırlabiliyor ya da hazır yapılmışından istiyorsunuz. Çok güzel sunuluyor kahvaltı, ekmekleri de kendi yapımları. Önemli nokta, çeşit çeşit meyve-sebze suları. Ben super juice içtim, daha denenmesi gereken çok meyve suyu var! Eğer benim aksime yumurta seven biriyseniz, eggs benedict denemelisiniz. Ben bile yüz yıldır yumurta yemememe rağmen aval aval baktım gidenlere..

*Sütiş

Sabancı Müzesi'nden çıktıktan sonra kahvaltısını henüz bitirmiş arkadaşlarımızın yanına uğradık. Tıklım tıklımdı (Güya İstanbul bayramda boşalmış!) Etrafta uçuşan böreklerde gözüm kaldı. Türk kahvesinin yanında getirdikleri güllü lokumla beni tavladılar. Ah Tanrım, düşünülenin aksine ne de kolay mutlu oluyorum! :)

*Asmalı Cavit

Asmalmescit'teki meyhanemizin hamsi tavasına yıldızlı pekiyi veriyorum. Herbert bey de teşrif ettiler (fotoğraftaki kendisinin rakı kadehi olur ve ben fotoğraf çekerken kendisi tarafından oraya sokuşturulmuştur!), yedik içtik. Buranın yaprak ciğeri ünlüymüş. Denedik ama ciğerden anlayan kimse olmadığı için pek bişey anlamadık. Aklı başında bir insan (ya da insanlar) olsaydım, olsaydık, olsalar, "Ah ne güzel geceydi" diyip eve giderik ama hayırrr, çıkıp Mill'e gittik. Ben Bloody Mary içtim, herkes Mojito, Satsuma ve kırmızı bişeyler içti. Ertesi gün Apranax Fort'un ne kıymetli bir buluş olduğu konuşuldu.

*Mill

Aslen White Mill'miş adı ama herkes Mill diyor. Kelimlerin kifayetsiz kalacağı bir Bloody Mary hazırlıyorlar. İçerken o kadar övdüm ki Nevra ve Başak'a dalga malzemesi oldum. Bildiğin domates çorbası tadında ama vodkalı. Kereviz sapı da vardı içinde sanırsam. Böyle lezzetli bir şey olamaz. Sonradan barmenlerin de ona domates çorbası dediğini öğrenince güldüm. Ayrıca Satsuma'yı da tavsiye ederim. Oldukça güzel müzik var. Daha önce gitmemiştim, bu sefer iki defa gittik. Bir de yazın gitmek lazım bahçesine. Biz gece gittik sadece içkilerin tadına bakabildik, kahvaltısını da çok seviyorlarmış; ilgilenene.

*İstanbul Modern'in restoranı

Rezervasyonlu gittiğimiz mekanda bizden başka tek bir Allah'ın kulu olmayınca restoran kapatmış havalarında yemek yedik. Manzara ve yemekler müthişti. Müzeyi müsait olduğumuz 2 gün boyunca kapalı olmasından dolayı gezemedik ama restoranına gitme tuhaflığını yaptık. Bu arada tabi sizin burnunuzun dibinde olduğu için yerini sormadan bulursunuz muhtemelen ama ben yine de söyleyeyim. İstanbul Modern'in dibindeki otoparkın çalışanları müzenin yerini bilmiyorlar.

*Başak'ın margaritası ve Zerrin teyze'nin kahvaltısı.

Üzgünüm, sadece bize :)
*
*
*
Devam edecek.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Aayy galiba ağlıcam! Çok çabuk geçtii rüya gibi:)) margaritam yarım kaldı benim bidahaki sefere yapıcam onu kızlar partysinde;)

ömer hasançebi dedi ki...

istanbul, ankara, trabzon hepsini çok özledim çook. postta yazdığın yerlere defalarca gittim ama sen anlatınca değerini bilememişim onu farkediyorum, aslında çok güzel yerlemiş diyorum. bu hep yazılarını okurken başıma geliyo, bir insan bu kadar mı dikkatsiz olur, illa ki gözüne gözüne sokacaksın bak burası güzel diye.

Adsız dedi ki...

supeer olmus istanbul:)
ya nasıl buluyorsunuz son dakika bu ucak biletlerini valla bana anlatsaniza :((

Herbert dedi ki...

sokuşturulmuş da fena mı olmuş, şu kompozisyona bak resimdeki :)

BahaR dedi ki...

white mill'in kahvaltısını bilemem ama yemekleri benim gibi büyük porsiyon seven birinin gözünü doyuramayacak kadar küçük gelmişti bana:)mekan olaraksa benim de oturmaktan çok zevk aldığım yerlerden biri..çok özledim oraları,bi fena oldum yahu..

daphnevega dedi ki...

başak,
ah kıyamam. bak sen burda olsan birlikte istanbul'a tatile gidip geri dönmüştük beraberce! evlenirim ama bi şartım var dersin olur biter canım :)

topsy kretts,
:))) umarım yakın zamanda gidebilirsin tekrar. ben trabzon'u hiç görmedim..

anonim,
thy ile gittik. cumartesi akşam gittiğimiz için uçak bomboştu, biletler de ucuzdu. cuma ve pazarlardan uzak durursan bulmak mümkün oluyor.

herbert,
çok sanatsal. dali'yi daha bir iyi anlıyorum şimdi :)

bahar,
:) yemeklere sıra gelemedi ama bloody mary ile onlara baya bi kredi verdim :)

ömer hasançebi dedi ki...

Bu kadar yer gezip trabzonu görmemen şaşırttı, kesinlikle görmelisin, haftasonu istanbuldan geçtim ama ankara özlemi ağır bastı hiç beklemeden geçtim:D