23 Aralık 2008

straight

Bugün Baran bloguma Emine Beder'in blogu dedi. Ona "Saçmalamaaa!" dediysem de aslında galiba haklı ve ben artık devamlı yemek hakkında yazıyorum. Bu aralar gerçekten de mutfaktan hiç çıkmadan evdeki favori yerim olan fırının önünde yaşayabilirim. Değişik kurabiyeler yapıp onları süslemek bir çeşit meditasyon oldu artık benim için. Garip olan şu ki ben hayatım boyunca kek, kurabiye gibi atıştırmalık şeylerden hoşlanan biri olmadım. Belki de her şey alışkanlıkla ilgilidir. Bizim evde hiçbir zaman süslü kek kalıplarının içinde kekler olmadı, ya da tatlı-tuzlu kurabiye ya da çörekler.. Okuldan eve gelip kekle çay içen çocuk tipi bana çok yabancı. Çalışan bir anne babanın çocuğu olarak ben daha çok karalahanayı tuzlayıp yiyen çocuk tipiydim. Asla da evde böyle ıvır zıvır atıştırmalık şeylerin eksikliğini duyduğumu söyleyemem. Duyacaklarınza şaşırabilirsiniz ama şimdi uğraşmaya bayıldığım kurabiyeleri de pişirip sadece tadına bakıyorum. Çünkü ben bir iki taneden çok yiyemem öyle şeyler. Fark ettim ki sadece uğraşmayı seviyorum. Hamur yoğurmayı, o hamur fırında pişerken eve yayılan kokuyu.. Sonunda ortaya çıkan şeyi..

Ana yemekler içinse durum farklı. Hep iştahlı biri oldum, her zaman lezzete önem verdim. Eğer ki öğünümü atıştırmalık bir şeylerle geçiştirdiysem kendime saygısızlık ettiğimi hissettim. Yemek hep bir ritüeldi benim için. Daha bundan on sene önce annem şaşkınlıkla bakıyordu tek başıma yiyecek olsam bile hazırladığım özenli sofraya; "Deli misin kızım sen?" diyordu. Asla üşenmedim karnım acıktığında, girdim mutfağa yaptım. İtalya'da yaşadığım dönemde canım sıkıldığında her zaman yapacak bir şeyim vardı: market gezmek. Taze sebzelere, peynirlere hayranlıkla bakıyor, yemek konusunda benimle aynı hissiyata sahip bir coğrafyada bulunmanın keyfini sürüyordum.

Bu keyfim yüzünden zaman zaman kilo aldım. Benim için hep en sinir, en mutsuz dönemler oldu kilo vermeye çalıştıklarım. Zaten bu konuda asla yeterince disiplinli olamadım, şansım yaver gitti çoğu kez. Umuyorum ki asla aniden 30 kilo filan almam, çünkü gerçekten bende onunla mücadele edecek güç, irade hiç yok. Yetişkin hayatının getirdiği sorumluluklar arasında cebelleşirken bohem kalmasına izin verebildiğim birkaç yanımdan biri bu zaten. Ve onu korumak istiyorum. Gerçekten önemli sağlık sorunları ya da ciddi kilo problemleri olanlar dışında güzelim beyaz ekmeği yemeyen, kalori hesabı yapan, bir porsiyon profiterolü bin kere düşünüp yine de ucundan yiyen insanları elimde değil inanılmaz sıkıcı buluyorum, beni geriyorlar. Hayattan zevk aldıklarına beni inandırmanız mümkün değil. Göreceli olabilir, belki daha sağlıklı da olabilir. Ama gerçekten çok sıkıcı. Hatta dönüşmekten en korktuğum insan tipi diyebilirim.

Sağlığım izin verdikçe ben hep yemeye ve bundan şimdiki kadar zevk almaya devam etmek istiyorum. Nasıl olsa hayatımızın bir yerinde her şeye dikkat etmek durumunda kalacağız. Benim için o zaman şimdi değil. Size de bu konuda çok fazla düşünmemenizi ve kendinizi biraz dünyevi zevklere teslim etmenizi tavsiye ederim. Biraz hedonizm hepimize şart. Zaten bu zevk kolay kolay vazgeçilebilecek bir şey değil, gitgide içine çekiyor hatta. Pahalı da değil aslında. Havyardan çok daha lezzetli beyaz peynir kombinasyonları yapılabilir, bana güvenin.

Ben bugün kuğu şeklinde ekler yaptım. Gerçekten sanat eseri oldu. Fotoğrafı yetişmedi. Akşam saatlerinde çektiklerimi beğenmiyorum. Demeye çalıştığım şu ki sanırım burası bir süre daha Emine Beder'in blogu olarak hayatına devam edecek. Üzgünüm Baranimo :)


p.s: fotoğrafı evin orda çektim. önce göz doktorlarında bulunan okuma levhalarından olduğunu düşünüp şaşırmıştım, sonra daha çok şaşırdım.

8 yorum:

ömer hasançebi dedi ki...

atıştırmalardan tut yemek zevkine kadar sanki beni anlatmışsın:))

Adsız dedi ki...

Ayşecim merhaba;

bence yemek zevkin ve bilgin bizler gibi mutfaktan bihaber olanları kıskandaracak düzeyde ileri ve basarılı:)

yaptığın kurabiyeler sahane gözüküyorlar fakat bu kadar renkli ve doğal da olsa boya katkılı olmaları kanserojen etki yaratır gibime geliyor.bu yüzden böyle renkli yiyeceklere imrenerek baksam da yememeye calışıyorum.

sevgilerimle

deniz h dedi ki...

özellikle şu "öğünü atıştırmalık bir şeylerle geçirdiysem kendime saygısızlık etmiş olduğumu düşünüyorum" bölümü var ya.. inanılmaz, kesinlikle inanılmaz...
aksam aç olmasamda, öğleden sonra bir şeyler yediğim için tok bile olsam, sanki akşam yemegini atlamak hayatımda önemli bir şeyi kaçırmak gibi.. ne zaman aklıma aç değilim yemesemmi gelse bu kadar keyifli bir yarım saati nasıl es geçebilirim diye düşünüp mutfakta hazırlığa girişiyorum:)
aç olduğu için değil yemek yemekten zevk aldığımız için yiyenler olarak birlik mi olsak,organizasyonlara mı girsek:):)

Cube dedi ki...

Arcadiumun orda mı oturuosun?

Unknown dedi ki...

asla tatlı yerken kalori hesabı yapmam hiç yampadım da fakat yalnızken kendime sofra yemek hazırlama işine evet varım :)
ayrıca ben bloğunu emine beder tadında olsa da okumaktan hoşlanıyorum ayrıca emine ebder e de bayılırım :)

Girls On Blog dedi ki...

:))) Ayy asla o ruhsuz kadina benzemiyosun...sen terapi yapiyosun kendine ...ve ne mutlu ki yolunu bulanlardansin:) Ben de fimo hamuruyla terapi yapiyorum...zira kurabiyeler benim icin tehlikeli:) Hazir 30 kg vermisken bir daha alamam o kadar kilo...
devam et...foto da lutfenn:)

maria lopez garcia dedi ki...

emine beder tatlı kadındır yaa yapmayın ayşe tüter'e yağlerim mesela :)
evet evet yaşamak için yemek değil yemek için yaşamak :)

daphnevega dedi ki...

topsy,
:)) obez olma yolunda bir arkadaş daha buldum kendime yani.

anonim,
gıda boyası çok küçük miktarlarda kullanıldığı için çok zararlı olduğunu sanmıyorum ama yine de haklısın.

deniz h,
:) umarım bir gün kendimizi kısıtlamak zorunda kalmayız, korkuyorum!!

cuba,
evet tranpolini sen de gördün galiba :)

girls-on-blog,
30 kilo mu?? tebrik ederim!

maria lopez garcia,
:))) hahah. ayşe tüter vs emine beder. haha, çok eğlendim.