Amasra böyle bir yerdi
*
Amasra Ankara'dan arabayla 3 buçuk saat kadar sürüyor. Biz tatile 9 kişi gittik. 3 araba ile yola çıktık, keyifli bir yolculuk yaptık. Gerede'ye kadar İstanbul otobanından gidiyorsunuz, dümdüz yol. Daha sonra yeşillikler içinde çok güzel bir yol bekliyor sizi. Amasra'ya daha önce üniversite sondayken 10 kişi kadar gittiğimizde bir Vito kiralamıştık. O da fena fikir değil.
*
*
Tahmin ettiğimiz gibi bir kalabalıkla karşılaşmadık Amasra'da, mutlu olduk. Ben tatilden bir hafta öncesinde hava durumu yakın takibine başlamıştım; sürekli yağmur gösteriyordu. Buna rağmen vardığımızda sıcacık ve pırıl pırıl bir hava vardı. Hemen otele eşyaları fırlattık ve kendimizi sokağa attık. Daha tatilin en başından yeme içme konusundaki azmimizi kanıtlar gibi ilk gittiğimiz yer gözlemeci oldu! Ayşegül'ün seçtiği gözlemeciye oturup siparişimizi verdik. Gözlemelerimizi dilimlemelerini istediğimizde onları makasla kestiklerini görüp, "resume" çiğ köftescisinin üzerine bir şok daha yaşadık! Adıyaman resume çiğ köfte'nin sahibiyle tanışıp, hayattaki seçimlerini sorgulamak için ne yazık ki fırsatım olmadı.
*
*
Amasra'da görülebilecek yerlerin sayısı çok değil. 2 güne hepsine sığdırmak mümkün. Komik isimli ağlayan ağaç ve tavşan adası, üzerinde yürüyüş yapıp şanslıysanız yunusları görebileceğiniz bir mendirek, tahtacılar çarşısı ve bir de nedense tatil ve bayramlarda yani en çok insanın gezebileceği zamanlarda kapalı olan bir müzesi var. Mendirek üzerinde harika grafittiler vardı. Ben orko'yu tekrar gördüğüme çok sevindim ve yunus gördüm!
*
Müzeye girme teşebbüsümüz bahçede dolaşan görevli amcanın "Kapalıııı" diye bizi korkutmasıyla son buldu. Bu sefer tahtacılar çarşısında "asla kullanmayacağım tahta şeyler satın alma" konusunda kendimle pek müzadele etmeme gerek kalmadı. Hiçbir şey almadan geri döndüm :) Genelde eve gelince nereye koyacağımı bilemediğim çirkin şeyler getiriyordum yanımda. Bir Amasra magneti, bir defada alınan tahta kaşık seti ise bir süre yeterli oluyor. Üniversitede geldiğimizde hepimiz oynarken ses çıkarmaya yarayan kaşıklardan alıp, bir de üstüne o kaşıkları kullanmayı öğrenmiş, bol bol gürültü yapmıştık. Bu sefer yapmadık :)
*
Her şeyi bir yazıya sığdıracağımı düşünmüştüm ama daha yemek konusuna giremedim bile. Ki Hayalperest isimli barda iki gece boyunca ennnn alakasız Türkçe şarkılara şevkle eşlik edişimizi -Gizem'in o sırada sanki ailesiyle fazla uzamış bir yemekteki çocuk gibi masanın üstünde uyuyuşunu- ve Amasra'nın büyük sanatkarı Volki'nin program yaptığı bara giremeyişimizi anlatmak istiyorum. O zaman "Amasra böyle bir yerdi 2" az sonra devam etsin! :)
6 yorum:
Ben kendimi bildim bileli annem hem gozlemeleri hem de tepsi boreklerini makasla keser :)
ben bir ankaralı ve amasra hayranı olarak. senin anlattıklarından ve fotolardan gitmiş kadar oldum. yazının devamını bekliyorum.
İnşallah Çeşm-i Cihan'da balık yemişsinizdir Ayşe :)
Canlı Balık lokantasının ön tarafındaki caddede hangi gün olduğunu bilmediğim bir günde kurulan köylü pazarını da tavsiye ederim.Doğal ve taze sebze nedir burada anlıyor insan...
glş,
hahaa gerçekten mi? ben ilk defa şahit oldum :)
çınar,
aman ne mutlu bana, geliyor yazının devamı!
abuk kraker,
elbette :)yeme episodu bir sonraki yazı!
oburcan,
evet denk geldim, pazartesi günüydü. ben de kurutulmuş erişteleri beğendim :)
Firmamız Dell yetkili servisleri olarak bloğunuzdaki paylaşımları çok beğendik. çalışmalarınızın ve başarılarınızın devamını dileriz.
Yorum Gönder