19 Eylül 2013

Sekiz İstanbul

Serin günler başladı. Trençkotu dolabın derinliklerinden bulup çıkarttım. Okullar açıldı, trafik çıldırdı. Günler böylece akıp gidiyor. Güzel haberler gelsin diye bekliyorum bu ara. Değişiklikler için çok güzel bir ay değil mi Eylül?

Bir yandan da şehir sonbahara çok hızlı başladı. Kapılıp gitmek isteyene zilyon seçenek. Bienal, Film Ekimi, sergiler, tiyatrolar.. Plan program yapmaya başlamak için gerekli itici güç olan ajandamı Remzi'de buldum, sonbahara hazırım. Şehirde olan bitenle ilgili anlatacak çok şey var ama kesinlikle ıskalanmaması gereken bu gizli hazine restorana öncelik vermek istiyorum. Beynim, kalbim ve tüm hayati organlarım midemin içinde yaşadığı için bu anlaşılabilir bir durum.

Sekiz İstanbul tam isabet keşiflerden biri. Geçen sene açılmasına rağmen şu an sanki hala keşfedilmemiş. İnternette henüz pek bilgi yok burası hakkında. Kapalı bir mekan, hiç açık alanı yok bu yüzden havalar iyice kötüleşene kadar biraz daha boş olacaktır. Tahminimce kışın dolup taşacak, sizin de haberiniz olsun. Lilbitz'den aşina olduğumuz, Eylül sonu itibariyle televizyon programıyla da daha çok tanınacak Maksut Aşkar'ın mekanı. Beyoğlu'nda oldukça merkezi bir yerde ama dış görüntüsü sizi içeri davet etmiyor. Burayı arayıp bulmanız gerek, önünden geçerken fark etmeniz zor. Misafir 8 Suites Otel'in altında yer alıyor. Geniş, ferah bir alan, nerede olsa kalbimi çalan açık mutfak ve atıştırmaya gelenler için kokteyl+atıştırma için barda yeme imkanı. Bence ilk izlenim tamam.


Menü ilginç seçeneklerle tıklım tıklım dolu. Bu kadar dolu olması iyi mi bilmiyorum, merak ettiğiniz şeylerin çok ufak bir kısmını deneme imkanı bulabiliyorsunuz çünkü ama bir yandan da herkese hitap edecek bir şeyler var (bir insana her şey hitap ediyorsa bu biraz zorluk yaratıyor). Karar vermek zor olsa da daha menüye bakarken sizi güzel bir akşamın beklediğini anlıyorsunuz.

Olaylar şöyle gelişti:

Masaya önce amuse bouche olarak zeytinyağı üzerinde muhammara geliyor. Bildiğimiz muhammaradan farklı olarak krema kıvamında, parçacıksız. Ben bu Türk mutfağının şahane mezesini kahvaltı dahil her öğünde bayıla bayıla yiyebilirim. Bunu da ekmek eşliğinde amuse bouche ismine hiç yakışmayacak ve oldukça zarafetten uzak şekilde hızlıca tükettik.


Kremalı midye suyu ve şarapta pişmiş midyeler


Ağır ateşte pişmiş barbekü soslu et sandwichleri ve chutney çeşitleri ve Porcini tuzlu kızarmış patatesler
(Evde chutney yapıyor muyuz??)


Fırınlanmış pancar, keçi peyniri kreması ve taze otlu, pancar aromalı semizotu salatası


Taze otlu ve kavrulmuş çam fıstıklı çifte kavrulmuş kuskus risotto



Denediklerimizin hepsi birbirinden lezzetli ve orijinaldi. Tanıdık malzemelerle yapılmış dahi olsalar daha önce yediğiniz şeylere hiç benzemedikleri kesin! Bir daha gitsem muhtemelen patates kızartması ve semizotu salatasını pas geçerim. (Kötü oldukları için değil ama bence en az fark yaratan lezzetler bunlardı.) Menüdeki seçenek bolluğundan dolayı diğerlerini de tekrar dener miyim bilmiyorum, daha deneyecek çok fazla şey var! Bizim seçimlerimiz arasında yoktu ama menüde oldukça ilgi çekici et, makarna ve pizza seçenekleri de var, muhtemelen orada da cevherler gizli. Biz o gün küçük küçük ve yiyebildiğimiz kadar denemek istedik. Kapanışı da şarj muhalefeti nedeniyle fotoğrafını çekemediğim Türk kahveli mousse, kahve köpüğü ve kakule ve muskat aromalı çıtır crumble ile yaptık. (Mekanının menüsünden copy paste yapılabilen bir internet sitesi olması ne hoş!) Son olarak bahsetmek isterim, internet sitesinden de görebilirsiniz, fiyatlar bu kadar değişik lezzetler deneyebileceğiniz bir mekana göre oldukça uygun. Bence bir kez keşfedilmeden gidip mekanın sessiz sakin halini, bir de kış ortasındaki halini denemek lazım!

Sekiz İstanbul
Kuloğlu Mah. Erol Dernek Sok. No:1
Beyoglu
+90 (212) 249 89 24

8 yorum:

Handan dedi ki...

:)))) ayşe hanım sekiz istanbul eskidi bile

emelo dedi ki...

Ayy akşam akşam ağzımın sularına hakim olamadım! Off Ayşe!!

Deniz dedi ki...

Ne guzel bir blogunuz var! Bayildim.
Sevgiler,
Deniz

Zeynep dedi ki...

Evet Ayse Hanim yanlis analamayin ama bayaa eskiden beri var oasi bu yazi bilmiyorum ama 2010 yazindan terasinda dogumgunu kutlamisligim da var :)

Adsız dedi ki...

Ayşecim insanlar seni bildiğin Vedat Milörün dişisi olarak görüyor. Yorumlardan bunu anlıyorum :) Eski bir mekan hakkında yazı yazma lüksün yok

Handan dedi ki...

Anonymous said...
yok öyle değil, sekiz istanbulun modası geçti bile daha yeni mi gittiniz demekti o. vedat milor eski mekana da gider

Adsız dedi ki...

ayşe sen bu mekanlardan para mı alıyorsun bloğunda tanıtım yapmak için bayağı bayağı detaylı veriyorsunda telefon numarası adres falan yoksa bloğa foto koyarak yemeği mi bedavaya getiriyorsun ya da gidip yiyip içtiklerinin parasını verip sonrada bloğuna mı yazıyorsun merak ediyorum. hani şu lansmanlara katılan firmalardan bedava ürün alıp firmanın reklamını yapanlardan mısın. misal bir kilo bedava sinangil un alıp bloğu un fotolarıyla döşeyenler var ya onlardan mısın. ha ben bu arada sana hani şu senin olmayan kütüphanenin fotosunu çek bloğa koy diyen adsız hani adsızlar karışmasın o bakımdan.

BahaR dedi ki...

benim için de yeni bir mekan ayşecim. biz ankaralıyız allah allah. ben daha gitmedim. hemen gideceğim. paylaşım için teşekkürler:)