12 Ağustos 2012

Rodos Rehberi Konu:5 Yeme & İçme bölüm 1

Eveeet sonunda Rodos'un en heyecan verici kısmına, yeme-içme konusundaki çok mühim tespitlerime geldik.
Önce içme kısmından başlayalım, finali de yemeyle yapalım. Her konuda sevdiklerini sona bırakma bir çeşit psikolojik rahatsızlık mı acaba? Bu kısmı bilmiyorum ama masada birkaç çeşit yemek varken en sevdiğini sona bırakmak obezite yatkınlığına işaretmiş. Yüz yıldır böyle yaptığımı düşünürsek, bunu biraz tehlikeli buldum. Neyse, konuya dönüyorum. Yunanistan yemeyi içmeyi gerçekten çok seviyor. Kafeler sürekli tıklım tıklım.

Kahve:
İyi haber: Türk kahvesi günlük alışkanlığınızsa burada her yerde bulabilirsiniz. Garip haber: Adı Yunan kahvesi. Aynı bizde olduğu gibi siparişinizi sade, orta veya şekerli olarak verebiliyorsunuz. Kahvaltı üzerine Türk kahvesi içilebilen yurt dışı tatili büyük bir lüks! :) Koykos'u bir tarafa not edin. Otel kahvaltısını kaçırdığımız bir gün yiyecek bir şeyler ararken rastladık. Sandviçlerine bayıldık. Akşam menüsüne göz atınca bir akşam gelmek şart oldu. Genelde yerlilerin geldiği bir mekan. Mezeler, servis, dekorasyon harika.


Frappe:
Bu da soğuk ve buzlu kahve. Görüntüye aldanmamak gerek, oldukça sert. Yine sade, orta, şekersiz olarak içebiliyorsunuz. Serinlemek için yazın en iyi seçeneklerden biri.


Özlediğim bir şey: Bacardi Breezer
Frappe elbette serinlemek için harika bir seçenek, sadece Bacardi Breezer için saat çok erkense. Bizde neden hala olmadığını gerçekten merak ediyorum. Ben karpuzluya bayılıyorum. Evde bir akşamüstü, deniz dönüşü otel odasının balkonunda ayakları uzatarak içmenin yerini tutar mı bilmiyorum ama keşke deneyebilseydik! Yanına eşlik etsin diye aldığımız Lays Prawn Coctail ise beklentilerimi boşa çıkardı.


Uzo:
Rakıdan daha şekerli. Şişeler daha ufak. Rakıya göre daha yumuşak, sek de içilebiliyor, size kalmış ama su ilave edecekseniz ölçülere dikkat etmelisiniz. Deniz ürünleri ve mezeler elbette en iyi uzoyla gidiyor. Denemeden gelmeyin dememe gerek yok sanırım?


Bir not: Neredeyse milli içkimize dönüşen blush'a hiçbir yerde rastlamadım. Birkaç seferdir yurt dışında gözlemlediğim gibi, sanırım burada da blush yok, varsa da hiç popüler değil. Pinot Grigio yönetimi ürettikleri şarabın Türkiye'de peynir ekmek gibi gitmesinin sebeplerini araştırmak için bir ekip görevlendirmiş midir? Bizdeki blush aşkı nasıl ortaya çıktı, hatırlayan var mı?

2 yorum:

merve çakır dedi ki...

türk kahvesini yunan kahvesi diye satıyo tabi hainler ama ben buna akdeniz kahvesi diyerek yeni bir çığır açmak istiyorum:) yemek kısmını merak ediyorum ben özellikle.. karnım acıktı sanırım:)

ayrıca ben de hep sona bırakırım en sevdiğim yemekleri:D

Adsız dedi ki...

artık şu yeme kısmını da yazsan diyorum :)