31 Temmuz 2013

Midilli - 2

Araba kiralamadan adanın tamamını görmeniz imkansız. Midilli de haritadaki görüntüsünün aksine devasa bir yer. O yüzden kiralık minik arabanıza atlayıp en az bir iki günü ada keşfine ayırmak gerek. Midilli merkezden çıktık, adayı boydan boya gezeceğiz. Mantamados'a uğrayarak Molivos'a kadar gideceğiz. Yolda beğendiğimiz yerlerde durup bir şeyler içeceğiz, yüzeceğiz. Plan bu.


Adada bazı yollar çok kötü. Ne kadar kötü olabilir diye düşünmeyin, bildiğiniz toprak yolda bulabilirsiniz kendinizi. O yüzden kestirme olacak diye haritada belirtilen ana yollardan sapmayın. Adanın kuzeyinde yer alan dağ köyü Mantamados şiir gibi bir yer. Küçük bir meydanı var. Pek turistik sayılmaz. Köyde yapacak fazla bir şey yok. Sokaklarda dolaşıp köy sakinlerinin 50 yıl öncesinden kalmış gibi görünen kasap dükkanının önündeki sohbetlerini izleyebilirsiniz. Film gibi bir şey. Evlerden, dükkanlardan sokaklara taşan saksı saksı rengarenk çiçek de köyün bu kadar güzel olmasının sebeplerinden biri. Herkesin evinde ne kadar çok çiçek var!



TKP (KKE) Mantamados ilçe başkanlığı :)


Mantamados'ta turumuzu atıp, öğle sıcağında artık cayır cayır yanan arabayla dağ köylerinde gezmeyi bırakıp deniz kıyısına inmeye karar verdik. İlk durak Skala Skamnia. Sanırım dünyanın en küçük kasabası. Şirinler yaşasa yaşarlar burada. Bildiğin tablo, öyle güzel. Birkaç restoran ve hediyelik eşya dükkanından başka bir şey yok. Boydan boya gezmesi 10 dakika sürüyor ama bana göre adanın en güzel yerlerinden biriydi, Molivos'a yaklaşırken Skala Skamnias tabelasını görünce oradan sapın. Buraya çok yakın bir de plaj var, eğer dinlenmek istiyorsanız oraya da uğrayabilirsiniz. Skala Skamnias'a saptıktan hemen sonra ayrıca plaj oku var.



Ve adanın büyük merkezlerinden biri Molivos. Burada da konaklamak mümkün, gece hayatı hareketli ve birçok restoran var. Denizin dibindeki dik yamaç üzerine inşa edilmiş bir şehir burası. Kendi küçük çarşısı ve sahili var. Arnavut kaldırımlı labirent gibi sokaklarda dolaşın, adanın ta öbür ucuna gelmeyi başardınız, artık bir frappe için! Molivos'un kendi plajı da var ama biz buraya yakın olan ve adanın en güzel plajı olduğu söylenen Petra'ya gitmek istedik. Geniş çaplı bir Molivos turundan sonra Petra'ya doğru yola çıktık.



Petra'ya varınca artık şuna iyiden iyiye karar verdim: Midilli'nin en beğenilen plajı burasıysa biz Samos'taki harika plajlardan sonra Midilli'dekileri beğenmeyeceğiz! Burası da kesinlikle kötü değil ama bizim güney sahillerinden daha fazla hiçbir numarası yok. Samos'daki turkuaz renkli pırıl pırıl denize hayran kalmıştım. Bizim sahillerimize bu kadar yakın bir adanın plajları nasıl bu kadar farklı olabiliyor diye şaşırmıştım. Midilli'deki deniz ise çok şahane sürprizler vaat etmese de elbette temiz ve her şekilde yüzmek çok keyifli. Sonuç olarak Midilli, Samos'a göre çok daha hareketli, büyük ve kalabalık ama sadece plajlar bakımından Samos'tan oldukça zayıf. Ama Midilli'ye geldik, Petra'ya gitmeyelim mi Ayşe? Elbette gidin.

Petra'da usul şöyle: Plaj boyunca dizilmiş restoranlar var. Her biri deniz tarafına şezlonglar atmış. Bir restoranda yemek yerseniz oranın şezlonglarından faydalanabiliyorsunuz. Yani aslına bakarsanız yazan bu ama siz gidip yemek yemeden şezlonga yayılırsanız kimse gelip de size bir şey der mi onu da bilmiyorum. Burada bu tip bir şeye hiç rastlamadım. Bizim böyle bir konumuz yoktu çünkü Petra'ya varabilmek için sanki Tayfun Talipoğlu gibi saatlerdir yollardaydık ve artık yemek yemek istiyorduk. Tamamen şans eseri harika bir yerde bulduk kendimizi. Petra'ya giderseniz gönül rahatlığıyla Thalassa'ya gidebilirsiniz. 50 yıllık bir aile işletmesi. Kadın pişiriyor, kızı servis ediyor. Dünkü akşam yemeğinden tadı damağımızda kalan şarap soslu ahtapottan istiyoruz, bu sefer patatesle geliyor. Bu sos inanılmaz bir şey.


Yunanistan seyahatlerinin hiçbirinde denemeyi aklıma getirmediğim bir şey yedim burada: Musakka. Yan masaya gittiğini görmesem muhtemelen yemezdim de. Menülerde sürekli görüyorum musakkayı ama bildiğimiz musakka işte. Tatilde karnabahar yemek gibi bir şey. (Sanki tatil dışında karnabahar yiyormuşum gibi oldu, karnabahar kadar sevmediğim pek az şey var sanırım.) Ama bu görüntü dikkatimi çekti ve yiyince daha önce bu lezzeti ıskaladığıma pişman oldum. Artık ev menüsünde yeni bir yemeğim var. Resmen patlıcan lazanyası bu! Makarna yerine katman katman patlıcan, domatesli soğanlı kıyma ve beşamel sos. Ver fırına, pişince üzerine peyniri rendele. Al sana musakka. Deneyeceğim ben bunu.


Yazıları bitirirsem tatilin bittiğini kendime itiraf etmem gerekecek o yüzden bitsin istemiyorum! Kafam neden böyle çalışıyor? Biliyorum bayram tatili için önerilerimi okumak isteyenler var, (ne kadar güzel yorumlar ve e-mailler aldım bu ara, teşekkür ederim!) o yüzden bayrama kadar Midilli'yi tamamlayacağım. 

Hiç yorum yok: