19 Şubat 2014

Kalbur

Ailem Ankara'dan yavaş yavaş taşınıyor. Bir süre sonra, 29 yıl boyunca yaşadığım Ankara'da artık bir evim olmayacak. Böyle düşününce çok garip hissediyorum ama bir yandan da herkes için mutluyum. Son Ankara'ya gidişimde ailemle bizim için artık gelenekselleşen Kalbur ziyaretlerinden birini yaptık. Burası benim için çok özel. Ankara'ya veda ederken mutlaka bahsetmem gerekenlerden biri.

Kalbur bu blogda en sık karşılacak mekanlardan biri olabilir. Çünkü uzun yıllardır her defasında beni kendine hayran bırakmayı başarıyor. Yüz yıldır Ankara'da Oran gibi hiç de merkezi olmayan bir semtteki bir sitenin içinde, 10 masayı bulmayan küçük yerinde hayatına devam ediyor. Türkiye'nin en iyi meze yapan balıkçılarından biri. Benim ilk 3'ümde. Ankara'da günlerce öncesinden yer bulmaya çalışacağınız tek yer burası herhalde. Buna rağmen, senelerdir o 10 masadan mürekkep mekanı büyütmez Mehmet Abi. Zaman zaman o deniz derya meze dolabına yeni şeyler eklenir ama ana kalemler hep aynı tadlarıyla olduğu gibi durur. Ankara'nın yeme içme konusundaki medar-ı iftiharı, benim de küçüklüğümden beri ailemle gitmeyi en sevdiğim yer.


Hayatımda yemeyle, içmeyle, filmle, kitapla, müzikle ilgili ne öğrendiysem, hepsini babamdan öğrendim. Burası da meze konusunda acemiliğimi yaptığım yer :) Çocukluğumdan beri her Pazar akşamı Kalbur'a gidilir ve ben de her seferinde o meze dolabından seçim yapmak için babamla birlikte dolaba giderdim. Hala Ankara'da bir araya gelince mutlaka bir akşam Kalbur'a gitmeye çalışıyoruz. Beni hayatta bu Kalbur geceleri kadar mutlu eden pek az şey var.


Oldum olası midye dolmayı çok severim. Buradaki midye ise olaya başka bir boyut getiriyor. Midyenin içini deniz ürünlü pilavla dolduruyorlar. Muhteşem.


Bir yoğurtlu patlıcan ne kadar lezzetli olabilir diye düşünebilirsiniz, eğer ki buradakini denememişseniz.Sanırım sırrı süzme yoğurtta. Somon pastırma, balık mantı, deniz ürünlü börek ve ahtapot ızgara mutlaka denemeniz gerekenlerden birkaçı. Meze dolabının önünde aklınız sizi nereye götürüyorsa oraya gideceksiniz zaten :) Bu kadar çeşitte deniz ürünlü mezeyi bu kadar ltaze ve lezzetli sunabilen lokanta bir de Ankara gibi denizden kilometrelerce uzaktaysa, alkışı hak ediyor.


Eski bir Ankaralı olarak içim rahat şekilde tavsiye edebilirim: Ankara'ya gidenler akşam yemeği için mekan aramasınlar, özellikle daha önce hiç gitmedilerse Kalbur'a gidip hayatlarında iz bırakacak bir akşam yemeği yesinler. Hatta yukarıda gördüğünüz tam kıvamında pişmiş lokum gibi ahtapot ızgarayla benim için de bir kadeh rakı içsinler.

Mekanla ilgili şu önemli ayrıntıyı vermek zorundayım: Kalbur'un sahibi Mehmet Abi tersliğiyle ünlü. Yediğiniz şeyi çok beğenip, bir tabak daha isterseniz "Tamam artık yediniz ya, ne gerek var" ya da yemeğin üzerine çay veya kahve isterseniz "Onu da evinizde içersiniz artık" gibi şeyler duyabilirsiniz. Şaşırmayın ve üzerinize alınmayın. Burada böyle. Yıllardır tanıdığı için bana arada sırada gülümsüyor, kendimi torpilli sayıyorum.

Kalbur: 0 312 490 50 01

3 yorum:

Handan dedi ki...

hem para ödeyeceğim hem azar işiteceğim benim aklımın almayacağı bir olay e ben de döverim o zaman bu duruma göre

İki Kum Tanesi dedi ki...

Duyupta gitmediğim yerlerden. Gidince Ayşe'nin selamı var desem belki bana da güler mi :) Çok güzel anlatmışsınız.. Sevgiler.

Unknown dedi ki...

Ankara'ya gelmen için ailenin olması gerekmez. Biz hep burdayız, bekleriz, sizi görmekten de çoook mutlu oluruz :))