Cote d'Azur - 3. bölüm
En son Cannes'a uğruyoruz ve mini mini Cote d'Azur turunu tamamlıyoruz!
Cannes
Cannes yürüyerek 1-2 günde her yerini görebileceğiniz çok şirin, tablolardan fırlamış gibi bir şehir. Fransızlar burayı çok akıllıca kullanmış ve basit bir sahil kasabasından ekonomiye dev katkı sağlayan bir festival şehri yaratmışlar. Cannes'da yıl boyu festivaller ve fuarlar var. En önemlisi Mayıs'taki Cannes Film Festivali ama bunun dışında da yıl boyu önemli fuarlar var. Ben de bunlardan biri için Cannes'daydım.
La Croisette sahil şeridi boyunca uzanan ana cadde. Kumsalda restoranlar ve cadde boyu büyük markaların mağazaları var. Cannes turunuza buradan başlayıp beğendiğiniz ara sokaklara girip çıkarak kendinizi şehrin tepelerine ulaşmış bulabilirsiniz. Rue d'Antibes yine hareketli ana caddelerden. Alışveriş için nispeten daha çok seçenek var. Şehrin onca turistikliğine rağmen parklarda küçük toplarla bocha oynayan yerli amcalarda da karşılaşacaksınız. Majestic Hotel, Palais de Festivals'in önündeki meşhur kırmızı halı, Carlton Hotel ve eski şehir tarafı şehrin önemli görülmesi gereken yerleri.
Ara sokaklarda ise çok tatlı dükkanlarla karşılaşabilirsiniz. Özellikle çiçekçiler harika. Elbette dönmeden önce süpermarket alışverişimizi yapıp camembert'lerimizi getirmeyi de unutmuyoruz! Cannes alışveriş yapmaya çok da uygun değil, her şey inanılmaz pahalı.
Avrupa'da çoğu yerde olduğu gibi burada da kahvaltıda pek bir numara yok. Gerçi yumurta severler için her yerde omlet bulmak mümkün. Ben kruvasan ya da reçel yiyemediğim için mecburen omlet yedim. Üç gün üstüste omlet yiyince senelik yumurta tüketimimi gerçekteştirmiş oldum. Aşağıda gördüğünüz yer Pastis. Cannes'ın en güzel cafelerinden biri. Kahvaltı için olmasa da öğlen mutlaka uğrayın. Ayrıca tavsiye edebileceğim yerler şehrin en iyi restoranları arasında gösterilen Da Laura ve Le Petit Paris. Buralara kadar gelmişken tartar yememek olmaz. Tartar çiğ kıymadan yapılıyor bu yüzden çiğ et konusunda kendinize güvenmiyorsanız pek de hoşunuza gitmeyebilir! Le Petit Paris isterseniz tartarı biraz pişirerek de hazırlıyor. Başlamak için iyi olabilir!
Ve rivierada olmanın en güzel yanı: Normalde karşımıza çıkmayan her türlü deniz yaratığını çılgınca ve sıkılana kadar yiyebilmek! Bunun için en doğru adreslerden biri Astoux et Brun. Gelsin salyangozlar, ıstakozlar, istiridyeler! Bu minik salyangozları yanında gelen küçük iğnelerle yiyorsunuz. İstiridyeler, kerevitler ve deniz minareleri içinse eller iş başında. Bunları kibarca yemenin yolu yok! İstediğiniz kadar uğraşın, elleriniz bir süre deniz canlısı kokuyor :)
Şimdi bunu koymasam olmaz değil mi? :) İş sebebiyle gittiğim bir partide Kıvanç Tatlıtuğ da vardı. Oh la la!
Cote d'Azur'u pek de hakkını vererek gezemedim. Özellikle St. Paul de Vence, Grasse gibi mutlaka görülmesi gereken kasabalarda aklım kaldı. İş için gidince bu kadar oluyor, gezmeye gidilecek seferlerde!
2 yorum:
Kıvanç Tatlıtuğ ile çekindiğiniz resim geröekten çok hoşuma gitti,ayrıca bloğunuzu çok beğendim bloğunuzdaki resimlerinde kalitesi oldukça iyi başarılarınızın devamını dilerim
Çok güzel bir blog. Ama maalesef üye olunmuyor :(
Yorum Gönder