17 Ocak 2012

3 günde Roma: 3ün 1i :)

Pantheon şehrin göbeğinde bir mimari harikası. MÖ 27 yılında yapılmış. Bu da demek oluyor ki Pantheon 2000 küsür yıldır orada öyle duruyor, etrafında gündelik hayat akıyor. Dünyada bu kadar eski olup, bu kadar iyi korunmuş olanına çok az rastlanırmış. Raphael'in mezarı da Pantheon'da. Bu şahane kubbeye bakmaktan boynunuz tutulabiliyor.
Sokaklar, sokaklar, sokaklar. Her sokakta başka bir güzellik. Bir güzel düzensizlik. O karşıdaki kapıdan girip, orada yaşayanlarla oturasım var. Neden bu kadar merak ederim evlerin içini, orada yaşayanların hayatını bilmiyorum. Ama çocukluğumdan beri en sevdiğim oyun ışıkları yanan evlerin içine bakmak, ev halkının hayatı hakkında fikir yürütmek.

Sokak keşiflerinde sürprizlerle karşılaşmak kadar, bir noktanın izini sürmek de güzel. Roscioli fırını peşine düştüklerimden biriydi. Burada hem upuzun pizzalar hem de ev yapımı yemekler var. İtalyan usulü fast food. Roma'ya gidip arancina yemeden dönmek olur mu? Arancina şekil 1-A'da gördüğünüz şey. İçine mozzarella konmuş pirinç topu kızartmaları. Arancina kelima anlamı olarak portakal demek. Görüntüsünden dolayı bu adı almış. Evet oldukça yağlı ama kimin umrunda?



Roscioli'nin upuzun pizzaları. İstediğinizden bir dilim kestirip, ister eline al, ister o küçük kaotik fırında Romalılarla birlikte yemeğini ye.
Nehir kıyısı yürüyüşlerine devam. Bu Isola Tibertina üzerindeki hastane.Mini mini nehrin ortasına nasıl yerleştirildiğini hayal edemediğim o bina.
Turist rehberlerinin vazgeçilmezi Roma Forumu. Şehrin ortasında koskoca bir şehir. Bölge bölge nerede ne varmış belli. İçerisinde dolaşmak serbest olmasına rağmen öyle iyi korunmuş ki, Türkiye'de yaşayan birinin sinirinin bozulmaması imkansız.
Ve Kolezyum. İtalyancası daha güzel: Collosseo! Roma'nın bir diğer olmazsa olmazı orada tüm heybetiyle duruyor. Şunu da eklemek gerek: bizim seyahatimizde greve kurban gitmiş olsa da aslında Roma'da çok başarılı bir metro ağı var ve bu yerlerin tamamına çok kısa sürede ulaşmak mümkün. Kolezyum'a henüz varmışken sağanak yağmur bastırdı ve mecburen ziyareti kısa tutmak zorunda kaldık yine de büyülü. Yağmura rağmen uzun kuyruğu beklemeyi göze alırsanız içeride sizi şaşırtacak kadar gerçek bir arena bekliyor.

Bir sonraki yazı Roma yazılarının sonuncusu olacak. İzmir'de yaşamış bir rahibe ile otobüs durağında karşılaşmak, Trastevere'nin güzelliği, Roma'nın en iyi aperitivo barı. Azz sonra!

3 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

merakla takipteyim :)

Elif Ayvaz dedi ki...

Çok beğendim bu postu. Bir turist rehberi adayı olarak bayıla bayıla okuyorum bunları. :)

Adsız dedi ki...

Sevgili Ayşe,
Roma yazıların uzun aralıklarla devam ediyor.. iyi güzelde eskiden yazdığın gibi izlediğin filmlerden, kitaplardan vs bahsetmeni özledim şahsen.. İstanbul'daki ilk kar şokunu atlattın, buradaki hayatın felç olmasına bir Ankaralı olarak nasıl bakıyorsun? bunu sormadan edemeyeceğim.. Sevgiler, Duygu__