79.uncu akademi ödül töreni bu sene tahmin ettiğim gibi fazla gürültü patırtı çıkarmadan sona erdi. Ellen DeGeneres'in sunuculuğunda yapılması olayı biraz kurtarıyor olsa da, sanki geçen yıllardaki görkem yoktu, belki de filmler nedeniyle bu böyleydi.
Helen Mirren'ın neredeyse tüm otoritelerin hem fikir olduğu üzre en iyi kadın oyuncu oskarını alması beni hiç mi hiç şaşırtmamış olsa da, Volver'e duyduğum aşk yüzünden Penelope Cruz'un ya da adaylıktan bezmiş olan Kate Winslet'ın almasını isterdi kalbim. Little Children ve Volver bu sene en çok beğendiğim filmler arasında zira. (Zira demek çok zevkli)
Little Miss Sunshine'ı henüz izmemiş olmanın ezikliğiyle bu konuyu hiç açmıyorum. En iyi orjinal senaryo ödülünü havadan vermezler adama, hemen seyredilecek. En iyi yardımcı kadın oyuncu oskarını alan Jennifer Hudson kişisini ise tanımıyorum, DreamGirls'e gitmeyi oskara rağmen düşünmüyorum. İçinde Eddie Murphy var, Beyonce var, bu ne biçim film diyesim geliyor ki daha önce belirtmiştim, müzikal delisi bir insanım, yine de çekici gelmiyor. Beyonce şarkı söylesin sadece. Austin Powers gibi filmlere de renk katabilir arada, nasıl olsa onları da seyretmiyorum.

Yıllardır bir türlü adam yerine koymadığım
Leonardo DiCaprio bu sene 2 tane harika filmde(Blood Diamond, The Departed) döktürünce artık kafamda başka bir yere gelmeyi nihayet başardı (Fare dağa küsmüş dağın haberi olmamış). 1974 doğumlu olması da zaten yavaş yavaş ciddiye alınan aktörler arasına girmek konusunda hafiften acele etmesi gerektiğinin altını çiziyor sanki. Gisele bu adamın önünü mu tıkıyormuş nedir? Sarı kafa yaydan fırladı resmen.. Biraz daha bekle Leo, güzel günler gelecek. Martin abinin elini bırakma.
Babil'in tam anlamıyla avcunu yalayıp da resmen amorti olarak tamamen Gustavo Santaolalla sayesinde (ki muhteşem bir insandır kendisi, Motorsiklet Günlüğü, 21 Gram, Paramparça Aşklar Köpekler, Brokeback Mountain soundtracklerine sahip değilseniz, mutlaka edinin) en iyi orjinal müzik ödülünü alması ise bence büyük sürpriz değildir. Nerede Paramparça Aşklar Köpekler nerede Babil diye sorarım İnarritu beye buradan.. Film pek tabii ki genel ortalamanın üzerinde olsa da "nabza göre şerbet" deyişimize cuk diye oturuyor gibi gelmişti bana.

Ve gelelim bu seneye damgasını vuran olaya.
Martin Scorsese sizi seviyorum.. Bir çok kişinin aksine de artık ayıp oldu, alsın şu adam oskarı diye oskar verildiğine inanmıyorum. Gidin açın bakın filmografisini, ne yapsın adam artık, amuda mı kalkıp film çeksin? Ki ödülü Spielberg, Copolla ve Lucas üçlüsünden -ki Hollywood ne demek ki aslında bundan başka- alması ise akademinin uzun süredir kendisine ayıp ettiğinin apaçık itirafıydı.
The Departed eleştirilen son sahnelerine rağmen bu sene benim en sevdiğim ve en yüksek doyumla seyrettiğim filmlerden oldu. En azından en iyi film dalındaki adaylar arasında pırıl pırıl parlıyordu. 4 tane baba gibi ödülü kaptı film. Bu sene Scorsese'nin yılı oldu, çok iyi oldu, Jack Nicholson'la kucaklaşırlarken vallahi duygulandım ben. Söylemiş miydim, Martin amca sizi seviyorum..

Ahkam kesmemizin stil kısmına gelirsek ise; bence açık ara
Nicole Kidman stil oskarını kapıyor. Bir insan bu kadar mı güzel, bu kadar mı zarif olur, bir de üstüne yetenekli olur, sesi güzel olur, Keith Urban kişisini pek tanımam ama yıllarca Tom Cruise'la evli olur, Moulin Rouge'da Satin olur, Kubrick'le film çeker.. Kırmızı bir Balenciaga bir kadının üzerinde bu kadar mı güzel durur? Bravo Nicole, sen bu işi biliyorsun.. Kıyafete işin bitince bana yollasana, ne güzel olur.
Oskar gecesinin en güzel görüntülerinden oluşan bir video hazırlanmış .
Buyrun.Ya işte böyle sevgili okuyucu; bir oskar törenini daha arkamızda bırakıyoruz, 79uncu ödül törenini seslendirme yapmadan vermeyi en nihayetinde akıl etmiş cnbc-e'ye buradan teşekkür ediyoruz, bir sonraki sene tekrar buradan seslenmek üzere hoşçakalın diyoruz.
Ya ne güzel olmuş şu Nicole Kidman, hayret bişey..