30 Temmuz 2008

yeşil ışık

AKP'nin kapatılmayacak olması çok da şaşırtıcı bir sonuç değil. Başbakan'dan haz etmesem ve AKP'nin uzun vadede bu ülkeye faydadan çok zarar getireceğine inansam da sonuç beni üzmedi. Sevindirmedi de, üzmedi de. Bu siyaset sonuçta; kapatılsa ne olur, iktidar partisini ordan indirmek insanlara ne anlatır diye de düşünüyorum başından beri.
*
Olası bir kapatma durumunda yaşanabilecek dolardaki 3 kuruşluk yükseliş, yabancı sermaye çıkışı, büyüme rakamlarında iniş, muhtemelen küresel ısınma ve yan komşunun küçük ayak parmağının ağrıması gibi sorunlar hep bu kapatmayla ilişkilendirilceğinden, yanlış giden her şeyin suçlusu zaten hali hazırda bekliyor olacağından, bir şekilde bunları yaşamayacak olmak rahatlatıcı olabilir. İlişkilendirmeden bahsediyorum. Yoksa o sorunlar zaten yaşanacak, buna ne yazık ki pek şüphe yok. Ben de bu ülkede yaşıyorum. Ben de bu ülkede çalışarak para kazanıyorum. Ben de istemem paramın erimesini. Umarım haklı çıkarsınız. Ama lütfen beni ikna etmeye çalışmayın, gazete okuyup anlamaya çalışın. Mümkünse aklı selim sahibi bir gazete.
*
Göz ardı edilmemesi gereken şey ekonomist olmaya gerek olmadan, azıcık takip eden, gören, etrafına bakan herkesin anlayacağı (anlaması gerektiği) gibi ülkenin sırça ekonomisinin hiç de iyiye gitmediği.. O büyüme rakamlarının maaşlara yansıyıp yansımadığı "istikrar" sanki tek önemli mevzuymuş gibi davrananlar tarafından daha dikkatlice incelenmeli.
*
Şu an tarafsız bir vatandaş gibi bakarsam eğer, tek dileğim %47'lik sonuçtan sonra asli sıfatının yanına bir de "ağa"yı ekleyip, "sennn millettin iradesiniii-iradesineee" gibi beyanatlar verip saltanatının hükmünü süren başbakanın, bunu bir ödül ya da teşvik belgesi olarak algılamaması. Şayet kendilerinin oranlarla pek bir haşır neşir olduğunu biliyoruz. Bu durumda %55'e tekabül eden 6'ya 5 oranının tahlilini de iyi yapabilmeli.

29 Temmuz 2008

Que Magnifique!

Labyrinth'i seyrettim. 20 yıl sonra tekrar. (Aman Tanrım, sanırım bu cümleyi ilk kuruşum!)
*

Çocukken favori filmim olan '86 yapımı Labyrinth, bin kere seyrettiğim, içinde mini minicik bir Jennifer Connelly ve ultra fantastik, cool tanımının tarihine adını altınnnn harflerle yazdıran bir David Bowie barındıran kült bir film. 5 yaşımdan itibaren VHS videomuzda en çok dönen şeylerden biri olduğunu tahmin ediyorum. (Arabesk, Aşk Olsun ve Zeynep Değirmencioğlu'lu Pamuk Prenses'le beraber.) Küçükken her saniyesini gözlerimi koca koca açarak garip bir hipnotizma etkisi altında seyrettiğim bu filme dün gece evde rastladım. Bu sefer VHS kaset değil, bir DVD olarak. Yıllar içersinde büyük harfler değişmiş ama değişen başka bir şey yok.
*

Filmin 22 yıl önce çekildiğini göz önünde bulundurursak teknolojik yönden oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ufak tefek komiklikler var (bana mucize gibi görünüyordu bunlar küçükken tabi) ama yine de genel olarak film efektler ve makyaj yönünden hiç de fena değil. Rastlarsanız mutlaka seyretmenizi öneririm. Zamanınızın boşa gitmeyeceğinizi garanti ediyorum.
*

Bense filmin her dakikasını yine aynı heyecanla seyrettim. Tuhaf yaratıkları, şarkıları ve hatta replikleri bile hatırladığımı görmek beni çok şaşırttı. Çünkü ben dün ne yaptığımı bile unuturum.
*

Bazen kaybettiğini bile bilmediğin bir şeyi bulmak kadar güzel bir şey yok.

28 Temmuz 2008

27.07.08 Güngören



..insanın insana yaptığı..
25 yıldır herkesin canını acıtıyor..

27 Temmuz 2008

The Science of Sleep

Yamuk rüyalar sezonunu açtım. Her gece ayrı macera. Bir gün annemle Ergenekon davası ile ilgili tutuklandığımızı görüyorum, ertesi gün uçsuz bucaksız bir denizde yüzerken elime iğrenç bir şeyler çarpıyor. Ondan sonra rüyasayfalarınoktakom. Lakin annem bu konularda inanılırlığını uzun süre önce kaybetti gözümde. Kendisine anlatacağınız her tip rüya için söyleyecek iyi bir lafı vardır "Aaa yılan çok iyidir, aaa fare çok iyidir, aaa ölüm çok iyidir" şeklinde. Tabi kendisi her daim pozitif bir insandır, bu da onunla ilgili olsa gerek. Her türlü su görmeyi ben de iyi düşünürüm ama fare, yılan filan görmek istemiyorum mümkünse. İyi bir şeylerin habercisiyse de mümkünse ben önceden haberdar olmadan gerçekleşiversin. Senelerdir aynı terane. Aylarca rüya görmem görmem; ondan sonra bir ay kadar her gece bu sinemada!

*
Ankara'ya döndüğümden beri babamın yanında yatıyorum belki de ondan böyle oluyordur. (itiraf.com). Bizde böyle bir düzen var. Eşek kadar oldum hala annem yokken babamın yanında, babam yokken de annemin yanında yatıyorum. Evet çok nadir olsa da bazen gece korkarsam yanlarına da gidiyorum. Babam da "Kızım evlenince de gelicek misin acaba?" diyor ama hiç itiraz ettiklerine şahit olmadım. Ben de mutlu mesut uyurum aralarında. Hem onların odası benimkine göre bin kat serin ve karanlık. Yaz günleri için çok mantıklı. Tamam konu kapanmıştır, söylediğime pişman etmeyin! :)
*
Cumayı da atlattık ama bakalım ne olacak. Akşam da Nevra'yla Quick China'ya gidip içtik. İçmek için Çin restoranına giden bir biz varız herhalde.
*
Bir de babamla Batman'e gittik. Tamam iyi hoş da nasıl imdb'de 1 numara olur diye şaşkınlık içinde bakıyorum. Oradan inene kadar da bakmaya devam edeceğim. Heath Ledger keşke seyretseydi kendi filmini diye üzüldüm; filmdeki en başarılı kişi kendisiydi çünkü. Seyretmiş midir acaba? Maggie Gyllenhaal için kopan tantanaya da bir anlam veremiyorum. Babam da filmin yarısında "Bu kızı mı paylaşamıyorlar şimdi?" diye sordu. Yalnız değilim demek ki. Abisine ise lafımız yok. Jake sen geçtin, Maggie sen otur. İki kardeşin de Heath Ledger'la yolları kesişmiş olması da ilginç bir şey.
*
Ankara'nın yaz günlerinde oldukça bayık olduğunu söyleyebilirim. Bakalım bu gece renkli rüya dünyası bize ne hazırlamış?

23 Temmuz 2008

Uyuşturucu

Issız bir adaya düşsem yanıma alacağım 3 şarkıdan biri şüphesiz ki:


Ho sbagliato tante volte ormai che lo so già
Che oggi quasi certamente sto sbagliando su di te
Ma una volta in più che cosa può cambiare nella vita mia?
Accettare questo strano appuntamento è stata una pazzia.
*
(Biliyorum ki şimdiye kadar birçok kez hata yaptım
Ve muhtemelen bugün de seninle ilgili yanılıyorum
Fakat bir hata daha hayatımda neyi değiştirir ki?
...Bu garip randevuyu kabul etmek delilikti)
*
*
Bazen böyle olur. Ve ben arabada 5000 kere üstüste L'appuntamento söylerim.
*

Cuma çok önemli.
Ne zaman bitecek bu koşuşturmacalar? Bitecek mi mi mi?

18 Temmuz 2008

ninja turtles ve iskele

Youtube kapanmadan ve biz Youtube'e ulaşmanın binbir farklı yolunu keşfetmeden önce, ben geçen yaz birbirleriyle uğraşan(!) kaplumbağaların bir videosunu koymuştum. Yine Çandarlı'dan.
*
Beni National Geographic ekibinden kendini kaplumbağaların cinsel yaşamına adamış bir araştırmacı sanmayın, (sanmayacağınızı zaten biliyorum). Ama bu üst üste yaşanan kaplumbağa vukuatları acaba bir işaret mi? Bu yönde araştırmacı olmam için bir mesaj mı? :)
*
Geçen sabah Maksi'nin ortalığı yıkan havlamasıyla arka bahçeye koştum ve benim yaşlı köpeğimin tepki gösterdiği sahneye kahkahalarla gülmeye başladım! Yine iki kaplumbağa vukuatı. Bu sefer bir de kedi! Kedi garip hareketlerle küçük kaplumbağayı taklit etmeye çalışıyor! :) Süper tatlı ve komikti.
*
*

Bu da jübile fotoğrafı olsun. Çandarlı'da akşamüstü -burada akşamüstü 8 filan demek- yürüyüşü harika oluyor. Dizi dizi sitelerin önünden yürüyoruz denize bakarak. Favorim bu iskele. Turkuazı şahane. Biz yürürken gündüzki ıslaklık hala ahşabın üzerinde oluyor.
*
Bugün deniz bana iyilik yaptı, sıcacıktı. Girdim çıktım girdim çıktım. Sitede de lokma döktüler. (Burada böyle bir adet var. Her sene siteden birkaç kişi belli aralıklarla lokma döktürür; site sakinleri de ellerinde kapları, gidip istedikleri kadar lokma alırlar.) Deniz aralarında "bi tatlıdan bi tuzludan" diyerek devamlı lokma yedim. Kocaman, ortası delik lokma. Yiyip denize girince çok komik oluyor. Sanki karnının içinde taşla yüzmeye çalışyormuş gibi :)
*
Yarın öğleden sonra itibariyle Ayse's World tekrar Ankara'dan bildiriyor. 3 haftalığına! :)

17 Temmuz 2008

Börülce Aşkına: Bu Sinemada!

Bu yazın kraliçesi budur. Zeytinyağlı, sarımsaklı börülce. Nokta.

*
Bazıları şöyle diyor: bööğrülce! Hayır hayır, yazıldığı gibi okunur: börülce! Yok işte Ankara'da. Yok yok yok.
*
Ama İzmir sınırlarındayız ve değişik sözcüklere bağışığız.
*
İzmir'de pazar alışverişi yapacaklara rehber: gevrek (simitçiye boşuna simitçiii diye bağırmayın, size dönüp bakmayacaktır), darı (mısır), domat, yemiş (incir), çiğdem (ayçekirdeği).
Ayrıca pazar çıkışı isteyene boyoz! :)
*
Bonus olarak baba İzmircesinden ceket yerine çeket, poğaça yerine bohaça!
*
Tatil bitiyor. Ah nasıl bırakıp gideceğim ben buraları?

16 Temmuz 2008

non é cosi divertente!

İtalyancayı ilk öğrendiğim zaman bana tınısı komik gelen sözcükler olmuştu. Uzun süre de alışamadım bu sözcüklerin günlük hayattaki sıradan kullanımına. Daha sonra kullana kullana kanıksadım onları. Sanırım aradan zaman geçtikçe İtalyancayı bayağı unutmuş olmalıyım ki, aynı sözcüklere rastladıkça tekrar gülmeye başladım. Daha çok İtalyanca okumalıyım, o kadar emekle öğrendiğim dili unutmamalıyım; ayrıca bir dil komik değildir Ayşe!
*
Tomasso: Aynen yazıldığı gibi okunuyor. Hayır bu sözcük İtalyanca "domates" demek değil, Thomas isminin İtalyanca karşılığı. Oldukça da sık kullanılan bir isim. Ben uzun süre bu isimdeki kişilere hitap ederken gizli gizli güldüm. Bilmiyorum size de komik geliyor mu söylenişi. Ben mesela kocaman profesöre Tomasso diyemiyorum (e haliyle hocam da diyemiyorum). Küçükken yüz bin milyon kere seyrettiğim Barış Manço Japonya konserinin de buna şüphesiz ki katkısı var. Domates Biber Patlıcan şarkısını "Tomato Nima Nasu Nasuu" diyerek söylerdim hep, acayip severdim bu Japonca versiyonu. Tomasso diyeceğim zaman da aklıma direk bu geliyor, başlıyorum içimden Tomato Nima Nasu Nasu diye söylemeye. Olacak iş değil ama öyle.
*
TV: Bunda ne var demeyin. Okunuş TiVi değil, TiVu. Evet. Mesela televizyon seyretmek, "Guardare la Tivu" diye söyleniyor. Tivu, tivu, tivu. "Guardare la televisione" demeyi tercih ediyorum!
*
Bicicletta: Tahmin ettiğiniz gibi bisiklet manasında. Okunuş: biçikletta. Kocaman insanlar biçikletta dedikçe gülüyorum. Sanki sadece çocuklar biner biçiklettaya :)
*
Gomma da Masticare: Çiklet. Minicik sakızı almak için harcamanız gereken enerjiye bakar mısınız? :) Oooo mastika mastika. Sakız rakısı en nihayetinde!

*
*
Şimdi aklıma bunlar geldi, İtalyanca daha bunlar gibi birçok hazine değerinde sözcüğe sahip! Komik sözcükler barındırması İtalyanca'nın benim için her zaman en anlamlı ve en melodik dil olacağı gerçeğini değiştirmiyor. Bicicletta yahu, haha.

13 Temmuz 2008

Ferah

Part1 : Bay Nihat

3. Geleneksel Cunda ve Bay Nihat çıkarması. Bu sefer gezmeye değil sadece akşam yemeği için gittik. Cunda'ya adım attık, gidip Bay Nihat'a oturduk, yemek sonrası kalkıp geri Çandarlı'ya döndük.
*
Mezeler her zamanki gibi harikaydı. Yandaki soslu akivadis buranın spesiyalitesi. Midyeler bittikten sonra ekmekle sosu sıyırmak serbest.
*
Bir salata bu kadar mı bereketli olur? Bütün gece yedik o salatayı. Sezonun ilk kabak çiçeği dolmasını yedim. Evde yapmak çok zor, dışarda yemek gerek.
*
*
*
*
*


Daha önceki 2 Bay Nihat seferimize bakarsak, soframızın fazla değişmediğini görüyoruz. Demek ki uçsuz bucaksın meze dolabında hep aynı şeyler cezbediyor bizi. Bu sefer Ayvalık'a özgü minik balık Papalina'dan yiyemedik. 15 Temmuz'a kadar av yasağı varmış. Yani bugün gitmeyin, yarın gidin, papalina da yiyin!
*
Tatlılar da aynı. Lor tatlısı ve irmik helvası. İkisi de çok lezzetli.
*
Ben dönüş yolunda 1 saat kadar araba kullanacağım için yarım bir rakı kadehiyle bütün gece oyalanmak durumunda kaldım. Ama rakısız da olsa yemeklerden bol bol yiyerek sofranın hakkını verdim!

*
*
*
*





Part 2: Serinleticiler
*


Voila! Ev yapımı elmalı naneli limonata! Bardağın da işaret ettiği gibi buonissimo!
Mojito yapar gibi nane, limon kabuğu ve şeker eziyoruz. 2 limonun suyunu 2 litre suya karıştırıyoruz. Nane-limon kabuğu (bir tutam kaynasın aman ha ha ha ha) - şeker karışımını limonlu suya katıyoruz. Karıştırıyoruz. Dolapta bekletip (bizim evde olmayan) tülbentten süzüyoruz. Ben pirinç yıkama süzgecinden süzdüm :) Ayrıca evde limon sıkacağı da yoktu. Limonları çekirdekleriyle birlikte sıktım elimle suyun içine. Nasıl olsa süzülecek! Süzme işleminden sonra kendi zevkinize göre şeker ekliyorsunuz. En sonunda taze nane yaprakları ve yeşil elma dilimleriyle beraber misss gibi limonatanız hazır! Oldukça türetilebilir bir şey limonata. Herkes başka türlü yapıyor. Ben her zamanki gibi internetteki 3-5 tarifi karıştırdım.




*
*
Külah sevmem. Hep çubuklu dondurma yerim. Uzun zaman sonra buzdolabında bulunan Cornetto ile oburluk. Çikolata parçalarına taptım. Aşkımla erir misinnn?

Kolye: Çandarlı pazarı, 3 YTL.

11 Temmuz 2008

30 faktör işe yaramadı, zenci oldum.

Dear Günlük,

Değişiklikler olacak. 2 günde 2 tane nur topu gibi haber geldi. Yüzde yüz değil ama ben hissediyorum, olacak. Olumlu olması için elimden geleni yapmaya karar verdim. Hem de bu iki değişiklikten biri benden tamamen bağımsız. Kendimle ilgili olarak ise 25 Temmuz mühim bir tarih. Reiki, hadi göster gücünüüü. Diğer değişiklik hakkında konuşamıyorum. Kesinleşsin de öyle. Gizlilikten filan değil elbet, kendim hazmetmeliyim önce. Henüz bir yumruk kıvamında. Bol bol sıvı ile yumuşatılacak. Tercihen Martini. Zeytinli.
*

Aslında bu üstte bahsettiğim şeyler kafamın bir tarafına yerleşmiş ve periyodik aralıklarla beni dürtüklüyor olsa da gündelik aktivitelere devam ediyorum. İş hayatıyle beraber hayatımdan çıkan, en büyük kaybım "İtirazım Var" programını seyrediyorum. Her zamanki gibi çok eğleniyorum. Bu program kadar manyak şey az var televizyonda, size garanti edebilirim.
*

Dün biber dolması yaptım, ne kadar pirinç konması gerektiği öğrendim. Annemin garip el hareketleriyle tarif ettiği miktarı sözcüklere dökmek imkansız. Küçük çocukların sahilde kumları avuçlarından akıtma şekli diyebilirim en fazla. Evet, düşündüm ve daha iyisini bulamadım.
*

2 gündür 1 saat yürüyorum. 4 kmlik sahil yolu evet, daha önce bahsettiğim gibi. Size kısa gelebilir mesafe, benim için rekor. Annem benden daha dinç.
*
Doruk bu haftasonu komşu blogdan Mr. TGM'i de getirecek beraberinde.
*
Maksi de deli midir nedir gidip gidip güneşe yatıyor. Kafam çok dağınık, sudokularda devamlı yanlış yapıyorum. Birazdan İtirazım Var başlıyor, kahvemi yapıp onu bekleyeceğim.
*
Yours sincerely,
*
Ayşe

8 Temmuz 2008

Sebze Cumhuriyeti


Evet birinin devamlı domatesten söz etmesi size deli saçması gibi geliyor olabilir ama bu mucizevi varlıklar hakkında saatlerce konuşabilirim galiba. Dalıyla masaya konan yeni toplanmış domatesler sayesinde önümüzdeki sene için enerji topluyorum diyebilirim. Ben de böyle şarj oluyorum, napalım!
*
Deniz birden bire ısındı. Dün sanırım uzun yılların Çandarlı'da denizde kalma rekorunu -kendi rekorumu elbette- kırdım. Onun dışındaki zamanlarda da sahilde kitabımı okuyorum. Gelir gelmez annem sayesinde kilo almaya başladım. Akşam üstleri 4 km'lik sahil yolunda yürüyüş yapma planım var. İnşallah planları pratiğe dökebilirim tatil bitmeden!
*
Güzel bir şey oldu. Senelerdir görüşmediğim eski arkadaşım Erdem aradı. Tesadüfen Çandarlı'daymış. Bu da irdelenesi bir konu. Mini minnacık Çandarlı'da o kadar çok Ankara'dan tanıdığım insan var ki. Burası da Bodrum değil ki, nasıl oluyor bilmiyorum. Neyse, Erdem 3 senedir İngiltere'de yaşıyor, doktora yapıyor. Ne zamandır görüşememiştik, çok mutlu oldum. Akşamları Sarah's ta oturup sohbet ediyoruz. İlginç doktora konusu, Türkiye'de olan biten, kendi çocukluk yıllarımız, arada geçen sürede olup biten, bizdeki değişiklikler derken zaman geçiveriyor.
*
Annem Çandarlı'nın Lost adası olduğunu söylüyor. O kadar çok düzelen hasta ve zıpkın gibi yaşlı insan var ki. Sabahın 7'sinde sahil boyunda dimdik yürüyen 80 yaşında insanlar var. Hadi diyorum, burada stres yok, hayat kolay, ucuz, su pırıl pırıl, bu yüzden herkes mutlu. Ve bu yüzden iyileşiyorlar. Peki Çandarlı'ya geldiğimizden beri nefesi tıkanmayan Maksi'ye ne demek gerek? Onun da stresi azaldı herhalde, ya da hakikaten gözümüzü yukarı dikip bir Oceanic uçağına bakar olmalıyız.

5 Temmuz 2008

Çandarlı'dayım

İnsan tatile çok çabuk alışıyor.
*
Ben şahsen hemen adapte oldum ve 24 saati azıcık geçmiş olmasına rağmen, sanki yüz yıldır burada yaşıyormuşum gibi hissediyorum.
*
Hava çok güzel. Deniz her zamanki gibi çok soğuk ama olsun, sadece serinlemek için girip çıkıyorum.
*
İzmir'e gelirken Anadolu Jet'in ucuz uçağında Recai Kutan ile birlikte seyahat ettim. İlk sırada oturuyordu. Acaba 29 YTLlik (vergilerler filan 56 oluyor) biletin first class'ı oluyor mudur diye düşündüm ve güldüm. Bir de uçak kalktığı anda ağlamaya başlayıp inene kadar susmayan bebek tüm uçağın odak konusuydu. Ben kulağımda i-podumla bile kendisini bertaraf edemedim. Arka koltukta oturan küçük çocuk bile bir süre sonra "Yeter anne ya ne zaman susacak bu?" diye sordu. Bu benim bir çocuğun gürültüsünden şikayet eden diğer bir çocuğu ilk görüşümdü.
*
*
Gelir gelmez daha eve bile uğramadan pazara gittik. Ben burada her şeyin tazeliğinden ve lezzetinden kendimi kaybediyorum. Domates aşığı biri olarak kocaman kokulu domateslerle beslenebilirim sadece. Pazarda tezgahta gördüklerinizin birkaç saat önce toplandığı anlaşılıyor. Fiyatlardan bahsedip içinizi karartmak istemem. Ankara'da beş katını veriyoruz ama onda biri lezzete bile ulaşamıyoruz. Peynirleri direk evinde yapan insanlardan satın alıyoruz. Başka yerde görmediğiim çizgili patlıcanlar, uzunca zamandır özlediğim acur ve domates şeftalisiyle buluşuyoruz. Bahçemizde nane ve fesleğen var. Domates ve biberlerimiz daha olmamış.. Akşam için yemek yapmıyoruz. Gazinoda süper mezeler eşliğinde hoşgeldik rakısı içiyoruz maaile.
*
Doruk da Uşak'tan geldi akşam. Sarah's ın yeni yerini görmeye Çandarlı'ya indik. Çok sevimli bir yer olmuş. Eskisi denizin dibindeydi ama burayı da sevdim. Bizim burada her şey yerli yerinde duruyor. Çandarlı böyle zaten. Çok az değişti onca geçen yılda. Ama güzel olan da bu. Sarah's ın çok kafa sahipleriyle her şeyden konuştuk geç saatlere kadar. Bizim gruptan fazla kimse yok burada, Ağustos'ta dolacak Çandarlı.
*
Ankara'daki ışıl ışıl odamdan sonra burdaki evimizin panjurlu ve dolayısıyla karanlık odasında mışıl mışıl uyudum. Sabah kalkıp hemen çarşaf gibi denize girdim. Doruk'un gözleri doldu benim sabah kalkıp erkenden denize girdiğimi duyunca :) Galiba çalışırken tatilin her dakikası çok değerli.
*
Sonra da tavla, kağıt, sohbet saatleri.. Burada hayat çok güzel..

2 Temmuz 2008

FRP

Bir varmış bir yokmuş. Çoook uzak bir ülkede eğlenceli olaylar oluyormuş.
*
*
1. ERGENEKON DESTANI:
*
Herkesi alsınlar ya içeri bence. Hem böylece toplanacak bilginin de haddi hesabı olmaz düşünsenize. Hepimizin bir ifadesi bulunmalı biryerlerde. Aleyhimize delil olarak kullanılacak bir şeyler olmalı, yoksa sonra çok yoruluyorlar bişeyler yaratmak için. Bilmeden bile bir haltlar karıştırmış olabiliriz, olabilirim, çete kurmuş, darbe (ne darbeymiş be!) yapmış olabilirim ruhunuz duymamış olabilir, hepimiz ergenekonuz sonuçta; biri bizi çeksin içeri, anlattırsın bi güzel. Ama çağırmasınlar öyle tebligatla filan, güzellikten anlamayız, yaka paça götürsünler, etrafımızı sarsınlar, evimize gelsinler; hatta mümkünse sabahın köründe. Neyle karşı karşıya olduğunu bilmemek bir bahane değil, iddianame öyle kolay mı hazırlanır sanıyorsun sen? 2500 sayfaaaa, word dökümanııı, acaba double space mi, single mıııı? Bi konuş sen hele, onlar da bunlar da konuşsun, çıkarırız güzelim, istediğim iddianame olsun. Mesela beklerken sigara yakmaya kalkarsak da elimize vursun polis amcaaaa. O kadar suçluyum yani bi de sigara içecek kadar küstah olmamalıyım en nihayetinde. Sigara sağlığa zararlı, teşekkür etmeliyim belki de onlara. Hizaya soksunlar beni. Hem Atlasjet'le İstanbul'a gideriz belki, harika olmaz mı?
*
Bakalım ne olacak, bakalım altından ne çıkacak, bakalım bu insanlar ne zaman dışarı çıkacak? Asıl bakalım her şeyin sebebi neymiş?
*
2. NUR YÜZLÜ, PIRIL PIRIL GÜLÜŞLÜ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI
*
Sormak istiyorum Konya yolu ile, İncek Bulvarı'nın kesiştiği noktadaki köprü neden yıkıldı? Yakın zamanda buna bir cevap almak istiyorum. Soru önergesi vermek istiyorum, yazılı sözlü, bi şekilde. O köprü neden yıkıldı? Hangi şirket yapıyor? Beton nerden, kenarlıklar nereden geliyor? Ne kadara mal olacak? Her sabah yüzlerce insanın kullandığı köprüyü bir sabah yerinde bulamadık. Koskoca köprüyü yıkmışlar. Eski miydi, hatalı mıydı, neydi? Zengin olmak isteyene itinayla köprü yaptırılır.
*
3. OKU, BÜYÜK ADAM OL.
*
Dakika itibariyle Hürriyet'te en çok okunan haberler sırasıyla: Org. Başbuğ'dan Ergenekon açıklaması, Saçıma 200bin YTL harcadım, Arda'ya yakın markaj.

*
*
Yakşamlar Sevgili Türkiye. Her nerede yaşanıyor ve yaşatılıyorsa. (Böyle miydi bu?) Ne halt demekse artık.
*
*
*